Eğitimci, çocuk edebiyatı yazarı. 20 Şubat 1951, Daday köyü / Eflani / Karabük
doğumlu. Kastamonu Yatılı Kız İlköğretmen Okulu mezunu. Eğitimini tamamladıktan
sonra Eflani’nin Yağlıca köyü (1970-74), Ankara Çerikli - Çongar köyü (1975- 77) ve Mersin’in
çeşitli okullarında (1979-96)
öğretmenlik yaparak emekli oldu.
Bu arada Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim Fakültesinin Eğitim Önlisans Programını tamamladı. Emekli olduktan sonra Mersin, İstanbul, Karabük üçgeninde yaşadı. 1997 Eğitim-Sen Çocuk Öykü Yarışması, 1998 Bu
Yayınevi Çocuk Edebiyatı Masal Yarışmasında Gücünü Yitiren Kral adlı
çocuk romanı ve Gülkız adlı masal kitabıyla ödüller aldı. Ölen eşinden
Mustafa Özcan adında bir oğul annesidir.
ESERLERİ:
ÖYKÜ: Ayşe’nin Kitabı (1996), Toprağa
Düşen Tohum (2003), Tatlım Ödevini
Yap (2009), Büyülü Kuş (2009).
ÇOCUK ROMANI: Gücünü
Yitiren Kral (2003), Yıldız Toplayan Çocuk (2004) Sürüsünü
Yitiren Küçük Fil (2005), Minti Düşler Ülkesinde (2007).
GENÇLİK ROMANI: Söyleyemediğim
Sözcükler (2001), Üstüme Kar Yağıyor (2005).
MASAL: Gülkız (1998).
ROMAN: Söyleyemediğim Sözcükler (2001), Gücünü Yitiren Kral (2003), Yıldız
Toplayan Çocuk (2004), Sürüsünü
Yitiren Küçük Fil (2005), Minti
Düşler Ülkesinde (2007), Üstüme Kar
Yağıyor (2005).
KAYNAK: İçel Şairler ve Yazarlar Antolojisi (2001), Özgür Atak
/ Söyleyemediğim Sözcükler (Virgül, Mart 2002), Nur İçözü /Ah Şu Gençler (Radikal Kitap, 1.2.2002), Nur İçözü / Romanla Tanışma Çağı, Radikal
Kitap, 3.10.2003), Ece Arar / Yeni
Çıkanlar (Radikal Kitap, 5.11.2004), Aytül Akal / Çocuklar İçin Kitaplar ( Cumhuriyet Kitap, Sayı: 622), Nilay
Yılmaz / Sihirli Değnek, sayı (Cumhuriyet
Kitap, Sayı: 798), Türkiye
Çocuk / Pakize Özcan’
(…)
Sonra bir bakıyorum babam evde... yine sarhoş. Ona kahve yapmaya gidiyorum
hemen; o da mutfağa geliyor, yanıma... Tezgahın üstünde bir bıçak duruyor ışıl
ışıl. Babam bıçağı eline alıyor, gözlerinde tuhaf bir ışıltıyla, "Leb
demeden leblebiyi anlayan kızım, Asuman, bıçağı yeni mi aldınız?"
Gözlerim taşmak üzere olan kahve cezvesinde, "Evet," diyorum.
Birden, bembeyaz ocağın üstüne kahve cos diye taşıyor; rengi kıpkırmızı oluyor
-kan kırmızısı. Babam tuhaf tuhaf gülümsüyor. Sararmış dişleri görünüyor.
Korkudan, yüzüme bir maske takıyorum. Takar takmaz, maske kahkahalar
atmaya başlıyor. "Gülme Asuman!" diyor babam, "Kız kısmı öyle
gülmez babasının karşısında. Yabancıların yanında da gülmez. Kız kısmı kahve de
içmez. İçerse, kararır kara güller gibi. Kız kurusu olur kalırsın sonra!..
Madem güldün, hem kahve de içiyorsun senin kulağını kesebilirim artık."
Korku
içinde kaçıyorum mutfaktan, babam peşimde. Merdivenlerden aşağıya koşarken
soluk soluğa kalıyorum; dönüp arkama bakıyorum, elinde bıçak olan adam babam
olmasına babam; ama beni tanımıyor. "Asuman'ı gördün mü? Onu yakalarsam
kulağını keseceğim!" diyor bana. Yeniden kaçmaya başlıyorum; bakıyorum ki,
kapıda Hacı Gullik. Uzun cübbesi yerleri süpürüyor, kapatmış yolumu. Birden,
karga kanatları gibi açıyor cübbesini. Bir de bakıyorum, Abana'daki teşhirci! Kıskıvrak
yakalayıp cübbesinin içine alıyor, memelerimin arasına, bir avuç akrep
bırakıyor, sonra babamın önüne atıyor beni. Ağlamak istiyorum; ama ağlayamıyorum.
Bağırmak istiyorum, sesim çıkmıyor. Koşuyorum, koşuyorum... Şakir Amca'nın
pastanesine sığınıyorum. Karşımda oturan Sinem'e bıçağı anlatıyorum. Elindeki
kızıl gülü uzatarak, "Boris İvan mı okudun sen?" diyor Sinem bana.
"Boris İvan mı?" diyorum.
............