Latifî

Tezkire Yazarı, Şair

Doğum
Ölüm
23 Ekim, 1582
-
Diğer İsimler
Abdüllâtif Çelebi (asıl adı)

Şair, tezkire yazarı (D. 1491, Kastamonu – Ö. 23 Ekim 1582). Asıl adı Abdüllâtif Çelebi olup Hatipzadeler ailesindendir. Dedesi Fatih dönemi şairlerinden Hâmdi Çelebi’dir. Öğrenimini Kastamonu’da tamamladı. Kastamonu, Rumeli ve İstanbul’da muhasiblik (saymanlık) yaptı. Defterdar İskender Çelebi’ye sunduğu “Bahariye” üzerine kendisine Belgrat’ta imaret (bayındırlık) kâtipliği verildi. Uzun süre Rumeli’de kaldı. 1543’te İstanbul’a dönerek kâtiplik görevine devam etti. 1543’te yazmaya başladığı ve üç yüz otuz dört şair hakkında bilgi verdiği Tezkiretüş-Şuârâ adlı ünlü eserini 1546’da tamamlayarak Kanuni Sultan Süleyman’a sundu. Bunun üzerine Ebu Eyyub-i Ensarî Vakfına kâtip tayin edildi. Bir süre sonra azledilerek Rodos’taki Henunî İmaretine gönredildi. Rodos’tan Mısır’a geçti. 1852 yılında, Mısır’dan Yemen’e giderken bindiği geminin batması sonucu öldüğü tahmin edilmektedir.

Divan’ı henüz bulunamayan Latifî, mecmualarda yer alan şiirlerinden önce düzyazı eserleri, özellikle tezkiresiyle ün kazandı. On iki kitap, risâle ve münşeat (nesirler) mecmuası meydana getirdiği bilinmektedir. İlk defa alfabetik sıraya göre düzenlenmiş olan tezkiresiyle II. Murad döneminde XVI. yüzyılın ortalarına kadar yaşamış şairlerin hayatları ve eserleri hakkında güvenilir bilgiler verdi. Eserinin mukaddimesi (başlangıç) divan şiirinin poetikası sayılabilir. Âşık Çelebi’ninkiyle birlikte bu mukaddime Anadolu’daki diğer Türk tezkirelerinden, örneğin Sehî’nin tezkiresinden nitelikçe üstün tutulur. Osmanlı döneminde meydana getirilmiş ikinci tezkiredir.   Şiirin kaynağını Tanrı’dan ilhamla açıklar. Şiiri “vehbî” (Allahın ihsanı ile olan) ve “kesbî” (çalışarak elde edilen) olarak iki kategoride değerlendirir. Bu bağlamda şairlerin yaratıcı olanları, yetenekli olanları, hırsızları ve yetenekli taklitçileri vardır. Şiirde içeriğin değerini belirtmek için şu beyiti kullanır: “Kumaşa kıymet olmaz müşterisiz / Güher bir pâre taştır cevherîsiz”. Tezkiresinde “ölçü” ve “değer” fikirlerini işlemesiyle de diğer tezkirecilerden ayrılır.

ESERLERİ:

Tezkiretü’ş-Şuârâ (Tezkire-i Latifi adıyla Ahmet Cevdet tar., 1896, Almancaya çeviri, 1800 ve 1950), Risale-i Evsaf-ı İstanbul (16. Yüzyıl İstanbul’unu çeşitli yönleriyle anlatır. İstanbul Arkeoloji Müzesinde), Fusûl-i Erbaa (yarı manzum, dört mevsimin özellikleri Münaza-i Latifi adıyla,1870), Subhatü’l-Uşşak (manzum 100 hadis çevirisi), Nazmü’l-Cevahir (öbür adı La’âli-i Mansura ve Cevahir-i Manzume), Ahval-i İbrahim Paşa, Vasf-ı Âsafnâme, Enisü’l-Fusahâ, Esmaü’s-Suveri’l-Kur’an.

KAYNAK: Ahmet Sevgi (Mersinli) / Latifi’nin İki Risalesi / Enisü’l Fusaha ve Evsafı İbrahim Paşa (1986), Muhsin Macit / Mukaddimelere Göre Tezkire Türünün Teşekkülünde Herat Tezkirelerinin Rolü (Yedi İklim, Şubat 1993), Mustafa İsen / Lâtifî Tezkiresi (1999), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (Lâtifî maddesi, c. 6, s. 71-72), Rıdvan Canım / Kastamonulu Lâtifî Tezkiresi ve Kastamonunâme İddialarına Cevap (s. 347-354, I.Kastamonu Kültür Sempozyumu Bildirileri, 2001), Nail Tan - Özdemir Tan / Gurur Kaynağımız Kastamonulular IV (2005), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör