Romancı ve hikâye yazarı, akademisyen. 2 Aralık 1959,
Kırıkkale doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini memleketinde tamamladı. Hacettepe
Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü
(1983) bitirdi. Yüksek lisansını “Mehmet Vecihî Bey’in Eserlerinde Fiktif
Yapı” adlı tez çalışmasıyla Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde (1985) tamamladı. Doktorasını “Peyami Safa
İmzalı Romanlarda Fiktif Yapı” teziyle Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde (1989) yaptı. Hacettepe Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Türkçe Derslerini Düzenleme Başkanlığında okutman olarak
(1983-90) çalıştı. 1990 yılında GÜ Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümüne doçent olarak geçti, aynı yerde bölüm başkan yardımcılığına
getirildi. Bu üniversitenin Fen Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak çalıştı.
1999-2000 yıllarında “Osmanlı Devleti’nin 700. Kuruluş
Yıldönümü Programı” çerçevesinde “Sonsuza Uzanan Taşlar” adlı bir
projenin senaryo ve danışmanlık çalışmalarını yürütmek üzere Ukrayna (Kiev),
Kırım (Bahçesaray), Avusturya (Viyana, Salzburg), Macaristan (Budapeşte) ve
Rusya Federasyonu’nda (Moskova, Petersburg) “Edebiyat ve İletişim” konulu
çalışmalar yaptı. 2002-2003 yıllarında Belarus Cumhuriyeti’nin başkenti
Minsk’te, Minsk State Linguistik University (Minsk Devlet Yabancı Diller
Üniversitesi) Tercümanlık Fakültesi ve İngiliz Dili Fakültesinde; Türk dili,
Türk edebiyatı, edebiyat teorisi, cross-culture dersleri okuttu.
Bilimsel makalelerini ve sanat yazılarını, 1979’dan
itibaren Divan, Töre, Millî Eğitim, Nilüfer, Türk Kültürü, İlkyaz, Bilig,
Yedi İklim, Türk Yurdu, Son Duvar, Irmak, Edebiyat Güncesi, Bizim Ocak dergileri
ile armağan ve ortak kitaplarda yayımladı. 1999’da Efsane adlı romanı
ile Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülünü aldı.
ESERLERİ:
ARAŞTIRMA-İNCELEME: Yusuf Ziya Ortaç / Hayatı ve
Eserleri (1986), En Uzun Asrın Hikâyesi / Yeni Türk Edebiyatına Teorik
Bir Yaklaşım (1999).
ROMAN: Şeffaf Kanatlı Zaman (1994), Ömrün Özeti
Bir Gün (1996), Efsane (1999).
HİKÂYE: Çemberimde Gül Oya (1998), Kafdağına Kar
Yağıyor (2000).
Ayrıca ders kitapları bulunmaktadır.
KAYNAK: Mustafa Kurt / “Ömrün
Özeti Bir Gün” ya da Birkaç Damlanın Macerası (Irmak dergisi, Haziran 1998),
“Aşkımız Ne İse Belamız O’!...” (Yeni Düşünce, 25 Şubat-2 Mart 2000), Ayfer
Yılmaz / Sanatkâr Bir Kalemin Edebiyat Teorisi Üzerine Yorumları (Edebiyat
Güncesi, sayı: 15, Mart-Nisan 2000), Mehmet Aycı / Kafdağına Kar Yağıyor
(Çınar, Kasım 2000, sayı: 72), Ahmet cemil / En Uzun Asrın Hikâyesi - Dr.
Mehmet Önal (Hece dergisi, Aralık 2002), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).
Arizona
eyaletinde yaşayan bir kızılderili, yeni mekânlar aramaktadır. Amacı;
İngiltere'de okumak, kuvvet kazanıp kabilesini bozkır hayatından kurtarmaktır.
Aslında Amerika'da güçlenme ihtimâlini de düşünmüştür ama bu kıtadaki kabile
gelenekleri onu hiç yalnız bırakmamaktadır. Amerika'nın her yerinde ona bir
yerli gözüyle bakarlar. Üstelik, sayıları çok az da kalsa, bu asrın yerlileri
birbirleri üzerinde gizli baskılar kurmaktadır.
Yeni
bir kimlikle, kendi konumunu objektif şartlarla irdeleyip önce fert olmalı,
sonra kızılderili.. Gelenekleri, yüzyılın gelişimi içinde değerlendirmeli.
Yaşarken öğrenmeli. Kabilesinden biraz uzak olmalı.
Yakan
Ateş, bir yolunu bulup İngiltere'ye gelir, bir çırpıda... İletişim Fakültesi'nde
öğrencilik yılları başlar. Sonradan ona Sıçrayan Kıvılcım derler.
Kabilenin
en güzel kızı Kırmızı Yaprak, koca dağ başında, soğuk rüzgârlara karşı yalnız.
Buna katlanmalıdır sevgililer.
Güçlü
olmak, güç hayâli kurmakla mümkün.
Yeni
kıtaya gidiş, hem bir güç hayâlidir hem de yasak bölgeye girenlerin gidişi.,
önce Kırmızı Yaprak'la Arizona'daki yasak bölgelere girilmiş.. ve gerisi
gelmiş.
Yine
yasak bölge: Bu dünyada olmayan, Ulu Manitu'nun yaratmadığı ama Sıçrayan
Kıvılcım'ın aklına gelen hikâyeler yazmaktadır, resimler yapmaktadır.
Okulu
bitirir. Kısa bir sürede başarıya ulaşır. İngiltere'de meşhur bir gazetenin
sayfalarında görünmeye başlar. Aynı zamanda resimle meşgul olur.
Yazı
ile uğraşmak eski kelâmı; resim ile uğraşmak eski renkleri unutturur. Dilini
değil kendi derisinin rengini bile unutmuş... O, beyaz adam hikâyeleri düşünen
bir eski kızılderilidir.
Bir
gece yeni bir beyaz adam hikâyesi yazarken ulu totem Şetarumgay ile karşılaşır.
Dili dönmemiş, küçüklüğünden beri onu Şenta diye hatırlamıştır. O gece, Şenta
çok öfkelidir. Yağmur damlaları arasından sızarak gelmiştir. Sıçrayan
Kıvılcım'a lanetler yağdırır. Kutsal Topraklara dönüş gecikmektedir. Kırmızı
Yaprak yaşlanmadan, yüce ataları kendisinden büsbütün ümitlerini kesmeden...
Şenta,
atalarının öcünü alacaktır ama, toprakları terk eden, saçlarını kesen, beyaz
adam hikâyeleri yazan ve büsbütün değişen Sıçrayan Kıvılcım, Yüce Savaşçı
Keskin Ocak'ın oğludur. Ona mühlet vermelidir.
“Saçların uzayana kadar; güneş iki mızrak boyu
yükseldiği bir günde... Yine geleceğim. O zaman atalarını memnun edemezsen, Ulu
Manitu'nun öfkesinden sakın!”
(Kafdağına Kar Yağıyor, 2000)