Mehmet Kıyat

Ressam, Şair

Doğum
11 Eylül, 1943
Eğitim
İzmir Hava Harp Okulu
Burç

 

Şair ve ressam. 11 Eylül 1943, Y. Örükçü / Akçadağ / Malatya doğumlu. Akçadağ Ortaokulu ve Kuleli Askerî Lisesinden sonra İzmir Hava Harp Okulunu bitirdi. Eğitimini tamamladıktan sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı emrinde Diyarbakır (1961-67), Ankara (1967-72), Balıkesir (1972-75), Ankara (1975-80) birlik ve üslerinde görev yaptı. 1980 yılında kıdemli binbaşı rütbesinde iken emekliye ayrıldı. Edebiyat ve resim çalışmalarını emekli olduktan sonra Ankara’da ve İstanbul'da sürdürdü.

1984 başında Ankara Kızılay’da kurduğu Doku Sanat Galerisi’ni 1986 yılında Çankaya’ya taşıdı. 1987’ de aynı adreste ikinci bölümü, 1996’da İstanbul’da şubesini açtı. Görsel Sanatlarla ilgili yapıtlar sergileyen Mehmet Kıyat, iki kişisel resim sergisi yanı sıra birçok karma sergiye katıldı.

İlk şiiri 1969’da Çağrı dergisinde, daha sonraki yıllarda ürünleri Çağrı (1961-67), Evrim (1962-65), Ataç (1965), Varlık (1967), Yeditepe (1964-67), Türk Dili (1967-80), Türkiye Yazıları (1977-80), Yazko Edebiyat (1980-82), Adam Sanat (1992-94) dergilerinde yer aldı. Edebiyatçılar Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir.

 

Mehmet Kıyat Şiiri İçin Ne Dediler?

 

“Bilinçli, yalın, tuttuğunu koparmasını bilen bir ozanla karşı karşıya bulunduğumuzu görelim.” (Mehmed Kemal)

 

***

 

“Mehmet Kıyat, pürüzsüz, sağlam bir deyiş ustalığı, simgelerinin zenginliğiyle dikkati çeken bir şair...” (Necati Cumalı)

 

***

 

“Kırk yıllık dostum ozan Mehmet Kıyat, Türk şiir akınının sessiz ve derinden giden bir ozanı. Onun şiiri, özgün ve imge ağırlıklıdır. Yalın ve içten bir duyarlıkla toplumsal gerçekçi konulardan yana olmuştur şiirlerinde.” (Mahmut Makal)

 

***

 

“Mehmet Kıyat’ın şiirleri boyası kurumamış resimler gibi duruyor önümüzde.” (Gültekin Emre)

 

ESERLERİ:

 

Şiir: Ak Özlem (1962), Çoklu Kentler Gerçeği (1963), Sûrelerin Sözü (1964), Doğu (1965), Türkiye Bizi Dinliyor (1967), Yeniden (1970), Kolkola (1977), Yazılan (1982), Acılar Bize Kalıyor (1996), Ses ve Doku (1996), İzini Süren (1996), Gül ve Defne (Orhan Taylan’ın resimleriyle, 1996), Yüreğim Yüreğim (Kayhan Keskinok’un resimleriyle, 1996), Sesler (Ali Candaş’ın resimleriyle, 1997), Kasırga (2002), Çakmaktaşı (2003), Güneşe Düşen Gölge (2004), Kimsenin Umurunda Değil (2005), Ölüm Kaçmış Gözlerine (2005), Kentlerimiz Kent Olmadı / Köyde Kaldı Cumhuriyet (2006), Daha İyisi Yok (2007), Koca Çınar Olsanız İstemem / Şiirimin Gölgesi Bana Yeter (2008), Sorusunu Unutan Toplum (2008), Aydın Karanlığı (2009), İyiliğin Belleği Olmaz (2009), Dünde Kalan (2010), Şiirse Bekler Beni (2010), Küstüm Otu Günleri (2010), Karanlığın Gölgesinde (2010), Dokuz Canlı Sessizlik (2010), Suç Ortağı (2011), Tilki Uykusunda (2011), Al Gülüm Ver Gülüm (2012), Us ve Yürek Tutulması (2012), Sözün Bittiği Yer (2012), Adam Olmak (2013), Geveze Suskularda (2013), Mayın Tarlası (2013), Kafkas Arısı (2014), Şiirle Kalmak (2014), Güneşi Isıtmak (2014), Özlemini Unutan Yalnızlık (2017), Düzlüğün Çavlanı Olmaz (2017), Gidenlerle Yola Çıkılmaz (2017), Boğulmuş Denizlerde Toplanmak (2017), Erk Fırtınaları (2017).

Deneme: Sanat ve Estetik (2014).

 

KAYNAKÇA: Yurt Ansiklopedisi (c. VIII, 1982-1983), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), TBE Ansiklopedisi (2001), Gültekin Emre / Gül ve Defne’nin Yüreğindeki Sesler (Cumhuriyet Kitap, 25.7.2002), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006), Mehmet Kıyat (Bilgi teyidi, Şubat 2018).

 

 

 

 

FİLİSTİNLİ BİR ÇOCUK

Filistin’li bir çocuk

                        karayağız ve iri gözlü

Acıların çıkmaz sokağında

                                            hep yaralı

Anısı tarihlerde kalan

                        coğrafyanın öksüz sesi

Çölün gömleği

                        ve yitirilmiş düşlerde umarsız

Akarsuları kendine çevrilmeden

                       kargılanmış yüzü

Çatlamış beyin damarları

                      ve kırgın yüreğiyle

Yarını bilmeden

                       bilmeden çocuk gülüşleri

Ölümünü büyüterek

                       bir bayrak yaparak ölümünü

Not düşerek savaşlar tarihine

Güneşini yitiren gökyüzü

                       ve kuma düşen umut

Cumhuriyetine almadan

                       ölüsünü tuzlayan hep

Karartma günleri sessizliğinde

                       bekleyen

                                    bekleyen

Karayağız ve iri gözlü

                   filistin'li bir çocuk

 

(Kimsenin Umurunda Değil, 2005)

HEP SENİNLE

Yasaklardan ayırdım seni

Ödünç bir sessizlikte

                               yağmur tuttum sabaha

Dizeler ısındı

                    yumuşak bir aydınlık ortalıkta

Kiraz ağaçları ilkyaza koşuyor

Çelik mavisi özlemlerde

                                     yüreğimiz tetikte

Coşkunun elinde oyuncak olmadan

Pasa kire bulaşmadan

                                 ve acısız

Güneşin yatağında

                            aymazlıktan uzak

Söz tanımaz

                  içtenlik bilmezlerden uzak

Nesnesi imgesi atılmamış

Yorgun düşmemiş kötülüklerden

Hep şafakta

                 hep şiirin elma çiçekleri

Begonviller

                  temmuza ıslık çalıp

Akşamı şişirmeden uzatınca başını

Denize kurduğumuz

                               o pürüzsüz düşler

Gerçeğiyle oturunca karşımıza

Kimseye sormadan

                             ve yakından da yakın

Ezberini unutan bir çocuk gibi

                                               hep seninle yaşadım

 

(Ölüm Kaçmış Gözlerine, 2005, s. 11)

KUŞLARLA UYANMAK

KUŞLARLA UYANMAK

 

MEHMET KIYAT

 

Gözler kapalı

                     üşengeç tutkularda bekledik hep

Açlığı açlıkla yenme oyunları

                                              sabaha çalışmadan

Gölgesiz eylemlerde çoğaldık güzelim

 

 

Taşkınlık taşkınlık gezen günleri özleyerek

Eskiyi unutmadan

                           ekmeğini taştan çıkaran bir dirençle

Eski dostluklar

                      eleştiri yağmuruna sevinerek

Süslenip püslenen güzelliklerde toplanıp

Eşeğini sağlam kazığa bağlayan bir dürüstlükle

Kimseye çamur atmadan

                                      düzeltim düzeltim eğlenerek

Et ve tırnak gibi

                         tuzu kokutmayan bir incelikle

Çarşı pazar dolaşan deneyimler

                                                günaydını atlamadan

Kollamalar

                fısıltı çığlıkları

                                       körlükleri yenerek

Gündüzü gündüzle çiftleştiren mutluluğa dönüp 

Oldu bittisiz

                  umulmadık engelleri geçen yücelikle

Tuzaklardan uzak

                           kuşlarla uyanmalı derdi babam

 

Mehmet KIYAT/05.07.2016/14:15/Bodrum

 

ATEŞLE BARUTU AYIRMAK

ATEŞLE BARUTU AYIRMAK

 

MEHMET KIYAT

 

Sona kalmadan yaşa derdi babam

 

 

Usunu terletip

                     emeğin elini tutan bir güçle

Bal alacak çiçeği dağ tepe izleyerek

Toprakla çoğalan güzellik gibi sevinip

Güz ekimleri

                    besleye besleye büyüttüğümüz gelecekle

Kışkırtmasız

                  barışı barışla alanlara dikerek

Yoldan çıkmayan birliktelikler

                                               yoldaşlığa bağlanıp

İp cambazı sessizliğine oturtmadan geleceği

Yatağını unutmayan sularla mutlanarak

Ak günler

              gece gündüz çoğalan dinçlikle

Kaypaklıktan uzak

                            akıntıya karşı kürek çektirmeden

Derme çatmasız dostluklarla incitmeden günleri

Ateşle barutu ayırıp

                              tuzu kokutmadan yaşayarak

Beslediğin kargalara oydurmadan gözlerini

Yoğunluklar

                  mumun dibini aydınlatan bir dirençle

Çingeneye beylik vermeyen gerçeklerle anlaşıp

Çirkefe taş atmadan yaşa derdi babam

 

Mehmet KIYAT/29.06.2016/18:00/Bodrum

 

GİDENLERLE YOLA ÇIKILMAZ

GİDENLERLE YOLA ÇIKILMAZ

 

MEHMET KIYAT

 

Sığınmacı üzünçlerde bekleyen

Umutları atlama çocuk

 

 

Dur durak bilmeyen kötülükle eğlenmeden

Yılana sarılmalar

                          geçimsizlik kaynakları

                                                             değersizlikle

Sıcak karşılama oyunlarına yatırmadan geleceği

Samanlık samanlık

                            birikimleri eritilmiş geçmişle yüzleşmeden

Kaçkınlıklar

                  keçilik terslikleri

                                           gizlilikle

Ölümü adımlayan kimsesizlik gibi titreşerek

Sokaksız

            ışıksız 

                    döküntü kapılarında dilenip

Çıkmazı çıkmazla temize çeken aymazlıkla

Gecikmeler

                 alışılmış sessizlikle söyleşerek

Ağızları kilitlenmiş uzaklara bağlanıp

Unutulmuş özlemlerde dil çıkaran yarınla

Kan ağıtları

                 yanlışlıklar                               

                                 kulakları kapatılmış gerçeklerle

Homurdana homurdana

                                    gidenlerle yola çıkma çocuk

 

Mehmet KIYAT/07.10.2025/İstanbul- 09.07.2016/ 09:00/Bodrum

 

 

 

 

 

 

 

Resim Örneği 1

Resim Örneği 2

Resim Örneği 3

BİR UNUTKANLIK GİBİ BEKLEYEREK

BİR UNUTKANLIK GİBİ BEKLEYEREK

 

Mehmet KIYAT

 

Bir unutkanlık gibi bekleyerek

Ekmeden biçemedi tarihimiz

 

Mavinin kimyasına çalışmadan

Yüreğine yürek olamayız aydınlığın

 

Tam ucuzluklar pazarı bu

Değerlinin elinden tutamıyor kimse

 

Suç ortağı sessizlikle eğlenerek

Yasağı yasağa yediremezsin dostum

 

Güneşini yüreğinden uzak tutma

Sabahı yollara düşürme çocuk

 

Mehmet Kıy at / İkilikler

COĞRAFYANIN GÜZELLİĞİ VE SANALLIK

COĞRAFYANIN GÜZELLİĞİ VE SANALLIK

 

Mehmet KIYAT

 

Güneşi unutan

                        sabahı dil bilmez bunların

Yaşamın ötesinde yaşayan aymazlıkla

Yalpalamalar

               başı sonu olmayan çıkara bağlanarak

Yok etme kurguları

                      yeni yeni dışlamalarda

İçsel çöküşler aldırmazlığında bekleyip

Bozuktan bozuk

                        ve durmadan geviş getiren kötülükle

Durağanlık sessizliğinde ölümle elleşerek Uzlaşmasız

                   dal budak salmış bencillikle

                                                                 nice sığınmalarda

At avrat öykülerinde yalnızlıkla yüzleşip

Kilitlenmiş gerçekler peşine takılarak

Oyalamalar

                   kökü dışarıda bölücülerle

Coğrafyanın güzelliğine kurşunlar sıkıp

Sanallığın kucağında

                                ve sinerek

                                                nöbet tutuyor bunlar

 

Mehmet Kıyat/24-29.06.2014/10:15/Ankara

GÜNEŞİN GÖZLERİ VE YÜCELİKLER

GÜNEŞİN GÖZLERİ VE YÜCELİKLER

 

Mehmet KIYAK

 

Evreni aydınlatan

                             güneşin de gözleri var

İyiyle kötüyü ayıran bir incelikle

Dağ başları

                   düz ovada koşar gibi yapıp

Bayrağını indirmeyen yüceliğe sarılarak Hiç

şaşırmadan

                     canını acıtmadan sabahın

                                                               ve ölçülü

Kıpır kıpır uyanışlarda

                                        sanallıkları aşıp

Gerçeği gerçekle pişiren bir içtenlikle

Kuyu kazma oyunları

                                     yapaylıktan uzak

Abartısız

                kopuş kapılarında bekletmeden geleceği

Yabancılık çekmeyen bir emekle tümleşip

Sarmaş dolaş dostluklarda ağustosu ısıtarak Bakışını

bakışımızla çiftleştiren bir sevecenlikle Hep el ele

güneşin de gözleri var

 

Mehmet Kıyat/20-21.06.2014 /09:40/Ankara

KOKLAŞA KOKLAŞA ÇOĞALMAK

KOKLAŞA KOKLAŞA ÇOĞALMAK

 

Mehmet KIYAT

 

Yasak bayrağını diktirmeden alanlara

Özgürlükler

                   güzellikler ormanında bekleyerek

Eleştiri yüceliğine sofralar kurup

Yokla varı çiftleştiren bir ermişlikle

Paylaşım tutkuları

                             kiraz çiçekleri sevincinde uyanarak

Ne suç ortağı bencillik

                                   ne güncelle yetinmeler

Ne de kalıntı duraklarında toplanan çoğunlukla

Kaçakçılıklar

                      soygun görüntüleri

suça sarılmalarda

Hiçi hiçe yedirmeyen günlere sığınarak

Dili dışarıda sessizlik gibi titreşip

Umudun anasını ağlatan aldırmazlıkla

Uzlaşmadan

                   değerlinin emeğini alkışlayan zeytin ağaçları

Defnelerle büyüdüğümüz sabahlara dönüp

Toprakla dost

                      koklaşa koklaşa çoğaldık güzelim

 

Mehmet Kıyat/31.08.2014/10:00/Ankara

MARSTA SU ARAMAK ve GÜZELLİKLER

MARSTA SU ARAMAK ve GÜZELLİKLER

 

Mehmet KIYAT

 

Bu koca evrende

                          hepimiz birer zerrecik

Yeni ayrıntılarda dikleşen bencillikle

Narı nar

             zeytini zeytin gibi düşlemeden Gerçeği

uçurumda kimsesizlikle eğelenerek Yanlış

ödeşmeler

                                          zorluklardan kaçıp

Yokluğun peşine takılan aldırmazlıkla

Bağışlatma dirençleri

                                  mutlulukları yüzleşmeden

Uykusuz çıkar kapılarında bekleyerek Yan

çizme oyunlarında onu bunu kandırıp Acı

çekmeler

                       dersini unutan kendini bilmezlikle

Mars'ta su arayan güzellikleri çoğaltmadan

İşe yaramaz varsayımlarda tüketerek geleceği

Koca evrende

                     birer zerrecik olarak

Kötülük çöplüğüne atılacağız sonunda

 

Mehmet Kıyat/04.10.2014/12:15/Ankara

YENİDEN DOĞMUŞ GİBİ

YENİDEN DOĞMUŞ GİBİ

 

Mehmet KIYAT

 

Şen şakrak

                    gizem dolu bir yaşama bağlanarak

Sırt ağrıları

                    sarsıntılar

                                  kulaklan çınlayan yarınla

Yanıtı bulunmamış sorulara bulaşmadan

                                                   ve eğlenerek

Delilik abartıları

                                 eti yiyen bencillikten kaçıp

Kendini oyuna kaptırmış günlere dönmeden

Ayrıntılı tanımlar birlikteliği

                                                 deneylerle

Kulak arkasına atamadığımız gerçeklere sarılarak

Boğucu tuzaklar

                              gizli zehir damlatılarında

Cansızdan cansız

                              kemirilip bitirilmiş emekle

Kurtarımlar

                     dönüm noktaları

                                                savaşım savaşım çoğalıp

Hiç lekelenmeden

                           baştan yazılarak

Kısıtlamalar

                acısı dinmeyen eksikleri atlatıp

Birleştirme kurgulan

                                 bayrağı çekilmiş aydınlıkla

Yeniden doğmuş gibi bekledik geleceği

BİR UNUTKANLIK GİBİ BEKLEYEREK

BİR UNUTKANLIK GİBİ BEKLEYEREK

 

Mehmet KIYAT

 

Bir unutkanlık gibi bekleyerek

Ekmeden biçemedi tarihimiz

 

Mavinin kimyasına çalışmadan

Yüreğine yürek olamayız aydınlığın

 

Tam ucuzluklar pazarı bu

Değerlinin elinden tutamıyor kimse

 

Suç ortağı sessizlikle eğlenerek

Yasağı yasağa yediremezsin dostum

 

Güneşini yüreğinden uzak tutma

Sabahı yollara düşürme çocuk

 

Mehmet Kıy at / İkilikler

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör