Ergun Eşsizoğlu

Maden Mühendisi, Yazar

Doğum
24 Nisan, 1956
Eğitim
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü
Burç

Maden mühendisi, yazar. 24 Nisan 1956’da Diyarbakır'a bağlı Çermik ilçesinin Kalecik köyünde dünyaya geldi. İlkokul birinci sınıfa Diyarbakır - Bismil’de başladı. Öğretmen babasının aynı yıl içinde tayini Diyarbakır'ın Silvan ilçesine çıkınca bir süre de Silvan Gazi İlkokuluna devam ederek, ilköğrenimini bu okulda tamamladı. Diyarbakır Ali Emiri Ortaokulu ve Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesini bitirdikten sonra, kazandığı ODTÜ Maden Mühendisliğindeki eğitimini Zonguldak’ta tamamladı.

Emekli olduktan sonra çalışmalarını sosyal aktivitelerle sürdürdü. Yazılarını, Radikal 2 gazetesi ile, haftalık Eyvan ve aylık Alt-Üst dergilerinde yayımladı. İhsan Işık editörlüğünde yayımlanan Diyarbakır Ansiklopedisi'ne maddeler yazarak katkıda bulundu. Diyarbekir.net, istanbul.net, kiziltepeajans.net, yuksekovahaber.com ve izmirizmir.net siteleriyle birlikte, bir çok sitede ve dergide yer alan yazılarına izmirizmir.net ile Alt-Üst dergilerinde devam etmektedir.

Diyarbakir iletişim platformunda moderatörlük ve editörlük yaptı. Aynı platformda uzun yıllar aralıksız olarak, “Diyarbekir hakkında bunu biliyor musunuz”, “Tarihte bugün”, “Nokta Atışı”, “Günün İncisi”, “ Hatırlamak lazım”, "Günün Sözü” gibi başlıklar altında yazı ve derlemelerini paylaştı. Bu platformda paylaştığı yazılarından yaptığı seçmeleri kitaplaştırma aşamasındadır. Evli olup bir oğul babasıdır.

 

KAVURMA GÜNLERİ

Eski Diyarbakır’da Kavurma Günleri şenlikli olurdu.

Evde kesilmiş koyunların etleri, ya da kasaptan alınmış gövde etler yumruk büyüklüğünde doğranır, bolca sade yağ ve kuyruk yağı ile büyük kavurma kazanlarına atılarak pişirilirdi.

Kavurma günü yakın akrabalar evde toplanır, bir yanda etler pişerken bir yandan da kesilmiş koyunun ciğeri ve yüreği ile kebaplar yapılırdı.

Avlunun uygun yerinde ya da mutfaktaki ocakta gür ateş üzerine kurulu, Sacayağı denilen demirden üç ayağın üzerine konulmuş büyük kazanlarda fokur fokur yağda kavrulan etlerin arasına ayva atılırdı. Bunlar da kavurma ile birlikte pişerdi. Kavurma ile birlikte pişen ayvalar sıcak sıcak dilimlenir yenirdi.

Kazandaki kavurmanın yağına ekmeğimizi batıp yemeye can atardık.

Etler kavrulduktan sonra bir miktar alınır, yağa batırılmış ekmeklerin üzerinde, üstü örtülü tabaklara konur, mahalledeki yoksul ailelere ve komşulara gönderilirdi…

Pişen kavurma  sıcak sıcak özel sırlı küplere doldurulur soğumaya bırakılırdı..

Etler büyük kepçelerle küplere doldurulurken ailenin büyüğü ninemiz ya da annemiz kavurmanın bereketli olması için besmele çeker dua ederdi.

Dualar eşliğinde küplere doldurulan kavurma, zorunlu olmadıkça, kar düşene kadar kullanılmazdı.

- Eski Diyarbakır’da Eylül ayı başlarından itibaren Ekim ayı sonuna kadar süren Kış Hazırlığı içinde Kavurma Günleri önemli yer tutardı. Bir gün öncesinde tuzlanarak dinlenmeye bırakılan kavurmalık doğranmış et ve kuyruk yağı sabahın erken saatlerinde avlunun ortasına kurulmuş ocağın üstüne yerleştirilen Sacayağı’nin üzerine konulan kazanların içine atılır, önce suyunu çekinceye kadar haşlanmaya bırakılır, sonra üzerine yeteri kadar sade yağ dökülerek kavrulması sağlanırdı.

Bu büyük kavurma kazanları boy boy olurdu ve her evde bulunmazdı.  Bazı evlerde bu kazanlardan "Hayrat" için bulundurulurdu ve kavurma yapan komşulara da sevabına verilirdi. 

Bu büyük kazanlar hem kavurma yapımında, hem dövmelik buğday kaynatmada kullanılırdı.

Bu kazanlardan, ayrıca da bağ bozumu döneminde, kuru üzüm, pekmez, pekmez sucuğu, pastil yapımında kullanılırdı ve bunlara “Mahsere Kazanı” denirdi…

Nıkra kazanı

Yumruk büyüklüğünde doğranmış, Löp-Löp etlerin, kehribar sarısı ayvalarla birlikte fokor fokur kavrulduğu Kavurma Kazanı. Eski Diyarbakır’da hemen tüm evlerde bu mevsimde genellikle avluların kuytu bir yerinde kurulan NIKRA –NIKRE denilen kazanlarda Kavurma yapılırdı.

Dev kazanların kurulduğu ocağın harlı ateşinde koca koca özel yapılmış tahta küreklerle, ya da kalın bakırdan özel olarak imal edilmiş kevgirlerle karıştırılan etlerin arasına atılan ayvalar kavrulan etlere ayrı bir tat, ayrı bir rayiha (hoş koku) verirdi…

KAYNAK: Ergun Eşsizoğlu / "Kavurma Günleri" (İhsan Işık, Diyarbakır Ansiklopedisi, 2013). 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör