Şair ve yazar.
25 Haziran 1952, Malatya doğumlu. Malatya Üniversitesi Eğitim Fakültesi (1976) mezunu.
Malatya’da resmî kurumlarda yönetici, çeşitli okullarda öğretmenlik, SHÇEK’te
yurt müdürlüğü yaptı. Sonra görevini aynı kurumda öğretmen olarak sürdürdü. 2004
yılından itibaren Malatya Belediyesinde başkan danışmanlığı görevini üstlendi.
İlk yazısı Oku dergisinde yer almıştı. Sonraki yıllarda hikâye,
deneme ve araştırmaları Oku, Çile, Davet, Pınar, Aylık Dergi, İslâm, Mektep,
Mavera, Nida, Ribat gibi dergiler ile Yeni Devir, Millî Gazete, Vahdet gazetelerinde
aralıklı olarak yayımlandı. Arkadaşlarıyla birlikte Malatya’da çıkardıkları Uyanık
(1975-76) ve Millî Mefkûre (1978) dergilerinin kurucuları arasında
yer aldı. Çeşitli dergilerin şiir ve makale yarışmalarında derece ve
mansiyonlar kazandı. ,
Barış Marşı adlı şiiri Yakup Fırat
tarafından bestelenerek seslendirildi.
Hz. Ömer, Hz. Ali, Fatih Sultan Mehmet, Ölüm Kalım Savaşı gibi çok sayıda
tiyatro eseri – çoğu Gani Rüzgar Şavata tarafından- sahnelendi.
1970’te Malatya’da il başkanlığını
üstlenerek MTTB teşkilatını kurdu. Daha sonra birçok sivil toplum
kuruluşlarında çeşitli görevler üstlendi. Halen TYB (Türkiye Yazarlar Birliği)
ve İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesi ve il
temsilcisidir. Ayrıca Malatya kent konseyi şair ve yazarlar grubu temsilcisi, Gönüllü Türkiye Teşekkülleri Malatya koordinatörüdür. Hatice
hanımla evli olup; Muhammed Emin, Mine, Kadriye Betül, Abdullah Bilal
adlarında dört çocuk babasıdır.
Aldığı ödüller: 1976’da Pınar
Dergisi “Büyük Hikâye Yarışması”nda mansiyon; 1987’de Mektep Dergisi “Şehit
Sedat Yenigün Hikâye Yarışması”nda birincilik; 1987’de Şehadet Dergisi, “Şehit
Metin Yüksel Makale Yarışması”nda ikincilik; 1995’te “TSE (Türk Standartları
Enstitüsü) Marş için şiir yazma Yarışması”nda birincilik; 2011’de İLESAM –
Akçağ Yayınevi, “Hikâye dosyası Yarışması”nda, jüri teşvik ödülleri aldı.
ESERLERİ:
HİKÂYE: Kar Yağıyordu Karanlığa (1981), İnsan Fotoğrafları, Tarihten Bir Kara
Yaprak.
ARAŞTIRMA-BİYOGRAFİ: Hac ve Umre Nasıl Yapılır (1988),
Allah Erinin Yolu (1988), İman ve Şirk (1993), Hz. Ebubekir (1994),
Hz. Ömer (1994), Hz. Osman (1994), Hz. Ali (1994), Aile
Devleti (1996), Kur’an’a
Hicret, İbadet Gerçeği, Müslümanları Rahatsız Edecek Yazılar, Müslüman Farkı,
Firdevs Cennetinin Mirasçıları (Mu’minun Suresinin Düşündürdükleri), Barışın
Diğer Adı, Kurtuluş Namazda, Nikâh Daveti, Son Nebi Hz. Muhammed, Hz. Hüseyin /
Fırat – Kerbela, Beşinci Halife Ömer bin Abdülaziz, Bir İslamcının 12 Eylül Hatıraları.
ŞİİR: Diriliş Hasreti.
ANTOLOJİ: Şiir Peteği (1993), Beydağı Sanat Günleri Şiir Antolojisi.
ÇOCUK
KİTAPLARI SERİSİ: Örneğim Peygamberim,
Peygamberimizin En Yakın Arkadaşı Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Adaleti, Meleklerin
Utandığı İnsan Hz. Osman, Allah’ın Aslanı Hz. Ali, Peygamber Torunu Hz. Hasan,
Kerbela Şehidi Hz. Hüseyin, Örnek bir Yönetici Ömer bin Abdülaziz.
KAYNAK:
TBE Ansiklopedisi (2001), BF- Kendisinden alınan bilgiler (2014-2015).
Kardeşlik olsun harcı; yeni bir dünya kurun.
Gözyaşlarını silin… Silahları susturun!
Gökyüzünü doldursun; güvercinler uçurun.
Yeryüzü tarlasında savaş dikeni solsun;
Huzur yağsın her yere; dünya esenlik dolsun!
* * *
Övünmesin insanlar; ırklarıyla, iliyle…
Yerilmesin hiç kimse; inancıyla, diliyle…
Gider makam, para, pul… zamanın bir seliyle.
Yürekler el sıkışsın, gönüller kucaklaşsın.
Sana yakışan budur; eşref-i mahlûkatsın.
* * *
İnsanlık bahçesinde rengârenk açan güller,
Dostluk buketi sunsun; silah tutmasın eller.
Barut değil; gül koksun seherde esen yeller.
İnsanlar arasına şefkat ağı örülsün,
Yaratan’ın hatrına, yaratık hoş görülsün.
* * *
Ölsün düşmanlık, haset… Sussun fesadın sesi.
Kesilsin silahların ölüm kokan nefesi.
Emin olsun insanlar. Sevsin herkes herkesi.
Katliamlar,
işgaller, baskılar durdurulsun.
Haksızlığın hesabı, Hak adına sorulsun!
* * *
Bitsin işkence, zulüm; akıtılmasın kanlar!
İyilikte yarışsın… Yardımlaşsın insanlar.
Öpülsün temiz eller, lekesiz pak alınlar.
Hak ve özgürlüğünü; herkes, her yerde bulsun.
Kâinat bir tek vatan, insanlar kardeş olsun!
* * *
Yıkılmasın yuvalar, şehirler yakılmasın!
Çocuklarımız yetim, analar dul kalmasın!
Kahrolsun saldırganlar! Mutluluğu çalmasın.
Bayraklaşsın adalet… Hak ayakta tutulsun.
Yeni nesle barışın şarkısı okutulsun!
Çilenin
dudağı değdi alnıma.
Anladım;
bu sevda hiç bitmeyecek.
Züleyha
misali düştü ardıma,
Bu
gölge beni hiç terk etmeyecek…
Kapkara
bulutlar üstümde yüzer.
Günyüzü
görmedim; huzur nerdeymiş?
Dünyada
arayan; boşuna gezer;
Derdimin
dermanı ötelerdeymiş…
Taşımıyor
artık bu yükü dizim.
Çileli
ömrün sonbaharındayım.
Gülmedi
dünyada; gülmedi yüzüm;
Omuzlarda
taşınmaya adayım...
Kimliğim; Kitabımdır, diyorum…
Davam; Kur’an davası… Referansım Kur’an! Bu davanın
vefalı bir eri olmam; benim için en büyük onur.
Kur’an kültürünün bir çiftçisi… Kur’an medeniyetinin
bir işçisi… Kur’an ülkesinin bir temsilcisi olma şerefine erme arzumu, her
arzumun üstünde tutuyorum.
“İnandım.” demenin yeterli olmadığını biliyorum. Vahyin
Müslüman’ı olmak istiyorum.
Allah’a olan sevgim; herkesten, her şeyden daha
şiddetli… Bütün hayatımı, varlığımı, kazanımlarımı, Allah’ın memnuniyetini
kazanmak için harcanacak meta olarak görüyorum.
Kur’an’ı da Allah’ın sözü olduğu için seviyorum.
Allah’tan daha doğru, daha güzel sözlü kim olabilir! Allah’a da, Kitabına da
âşık değilim. Mecnun değilim. Bilincindeyim neyi, niçin sevdiğimin. Düşünerek,
bilerek, inanarak seviyorum.
Kitabın sevdiklerini seviyor, sevmediklerini
sevmiyorum. Kitabın güzel gördüklerini, ben de güzel görüyorum. Hoş
görmediklerine de, hoş görüyle bakmıyorum. Kitabımın değer vermedikleri, değmez
değer vermeye, saygı duymaya. Kitabımın beğenmediğini, ben de beğenmiyorum.
Merak ediyorum; Kur’an ile tanışmayanlar, onunla dost
olmayanlar; ne tat alıyorlar hayattan! Kitabın rehberliğine güvenmeyen; kime
güvenir? Hangi söze inanır? Kitapla dost olmayan, kime dost olur? Gerçek dostu
da, düşmanı da o tanıtıyor bize.
Dünya hayatım ve ahiretim için en önemli, en hayati
bilgilerle donatıyor Kitabım beni. Eksiği de yok; fazlası da… Önceden gelmiş
bütün semavi Kitapların da aslı, esası onda.
Şaşırdığımda, yanıldığımda, sorduğumda; o, en doğru
yolu gösteriyor bana. Darda, sıkıntıda, hastalıkta; iyi günde, kötü günde hep
onun müşfik sesi okşadı ruhumu. O benim hayatımın kullanma kılavuzu. Kur’an ile
bakıyorum baktığım her şeye. İyiyi kötüyü; güzeli çirkini onunla tanıyorum.
Onunla biliyorum doğruyu ve yanlışı. Kendimi onunla murakabe ediyorum. Onunla
tanıyorum ben beni. Onunla görüyorum yolumu. Onunla aklanıyor, onunla güzelleşiyorum.
Onunla bilinçleniyor, onunla bileniyorum. Haksızlık ile mücadelede kılıcım o benim.
Her günün, her asrın kitabı o. Çağa ayak uydurduğunu
söylemek istemiyorum; ilerlemesi için çağın, ona uyması gerektiğine inanıyorum.
Gündemde hep o olmalı, diyorum. Gündem o olunca; okunup
hayata uygulanınca; bütün problemlerin çözüleceğine, bütün sıkıntıların
biteceğine, bütün hastalıkların şifa bulacağına inanıyorum. Cahillikten,
bağnazlıktan, mutaassıplıktan, fanatiklikten korumak istiyor insanları Kur’an.
Karanlıktan kurtarmak istiyor. Hayat yollarında nur olup aydınlatmak istiyor
insanları.
Onda yanlış yok, hata yok, şüphe yok, çelişki yok.
Bütün gerçekler onda. İlmin de, bilimin de ta kendisi o! Onunla çelişen
bilgilerin, düşüncelerin; ilimle bir ilgisi bulunmadığını biliyorum.
Kitabın ve cehaletin hâkimiyet kavgası olarak
tanımlıyorum tarihi. Hayat da bu değil mi? Kitabın ve cehaletin egemen olma
kavgası… Kur’an, hakkın ta kendisi! Kur’an, motif motif hakkı işliyor teslim
olanların kalbine. Fertleri ve toplumları tek başına eğiten bir okul o.
Muhammed (s.a.v.)’in öğretmenliğinde ömür boyu okumak istiyorum onun derslerini.
Onu yadsıyan sanat, sanat, sanat değil. Estetik değil
onunla süslenmeyen.
Kitap ile bağını çözen, çözülür. Çöker. Sürünür… Yolda
kalır. Varamaz esenlik yurduna. Kitapsızlık nasıl çöküşün nedeniyse; kalkışın,
doğruluşun, ilerleyişin nedeni de yine Kitaptır.
Fertlerin de, toplumların da kurtuluşunun Kur’an’da
olduğuna inanıyorum. Nuh’un gemisi olarak görüyorum Kitabı. Gemi bir temsil…
Kitabaydı bütün elçilerin çağrısı… Gemi, Kitap işte! Mehdi de o. Kitabın bütün
yasakları, yaklaşılmaması istenen yasak meyvelerdir Âdem’in nesli için.
Sünneti de; Vahyin, Peygamber hayatında örnekleşmesi ve
yorumu olduğunu düşünüyorum.
Peygamber (s.a.v.)’in sözünün, Kitapla çelişmeyeceğine,
onu nesh edemeyeceğine inanıyorum. Kitabın, onaylamadığı hadisi de, hadis
olarak görmüyorum. Kur’an, sözlerin mihenk taşıdır.
Son Elçiyi izleyerek; Kur’an’ı, hayatımda canlandırmam
gerek. Bu benim yaşayış borcum… Yaratılış hikmetim bu benim… İnancım ve
düşüncem bu…