Attila Aşut

Gazeteci, Yazar, Şair

Doğum
05 Ekim, 1939
Burç
Diğer İsimler
Atilla Aşut

Şair, gazeteci-yazar. 5 Ekim 1939,  Trabzon doğumlu. İlk ve ortaokulu Trabzon’da, liseyi Ankara’da bitirdi. Gazeteciliğe 1957 yılında Trabzon’da Hakimiyet gazetesinde başladı. Daha sonra Hizmet, Son Haber, Ses gibi yerel gazetelerde çalıştı. 1960’da Hakimiyet gazetesinin yayın sorumluluğunu üstlendi. Kıyı dergisinin kuruluş çalışmalarına (1962) katıldı. 1965-69 yılları arasında Trabzon’da Sömürücülüğe Karşı Savaş adlı haftalık bir gazete çıkardı. Dünya, Akşam,  Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinin Trabzon muhabirliğini yaptı. Trabzon Gazeteciler Sendikası’nın, Türk Devrim Ocakları’nın ve Türkiye İşçi Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Daha sonra bu partinin il başkanlığını yaptı, merkez yönetimlerinde görev üstlendi.

1969 yılında Ankara’ya yerleşerek Gerçek Ajansı, Anadolu Ajansı ile Türk Basın Ajansında muhabirlik ve editörlük  yaptı. Bu arada Teknik-İş ve Türk Bank-Sen sendikalarının basın danışmanlığını yürüttü. Siyasal nedenlerle 1972-77 yılları arasında yurtdışında kaldı. Dönüşünde Politika, Yeni Ulus gazetelerinde çalıştı. 1980-81 döneminde Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin genel başkan yardımcılığını yaptı. İstanbul’da Politika gazetesinin yazı işlerinde çalıştı, Ankara’da Yeni Ulus gazetesinin sanat sayfasını yönetti. 12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminde Türk Ceza Yasasının 141. ve 142. maddeleri çerçevesinde yargılandı, Mamak Askeri Cezaevinde otuz yedi ay (1981-84) tutuklu kaldı. Söz konusu yasa maddelerinin yürürlükten kaldırılması üzerine serbest bırakıldı. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra, İstanbul’da yayımlanan haftalık Adımlar ve Çağdaş gazetelerinde yazılar yazdı. Aynı dönem, aylık Görüş dergisinde, işçi hareketinin değişik yönlerini irdeleyen makaleleri yayımlandı. 1990-91 yılları arasında, Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Hekimler Derneğinin (NÜSHED) genel yönetmenliğine getirildi, bu kuruluşun Son Reçete adlı dergisini çıkardı. 1993’te, Aydınlık gazetesinde “Üçüncü Göz” genel başlığı altında yazılar yazdı. 1995 yılında, Ankara’da yayımlanmaya başlayan Siyah Beyaz gazetesine kültür-sanat editörü olarak girdi, aynı gazetede köşe yazarı olarak çalıştı. 1998 yılında aktif gazeteciliği bırakıp kendini tamamen şiire ve yazı çalışmalarına verdi. Çağdaş Gazeteciler Derneği, Dil Derneği, Edebiyatçılar Derneği üyesi ve Sürekli Basın Kartı sahibidir.

İlk  yazı ve şiir denemeleri, Ceylan, Arkadaş, Küçük Afacan gibi çocuk dergileriyle,  günlük  Tan gazetesinin “Çocuk” sayfasında; ilerleyen yıllarda Hâkimiyet Sanat Sayfası’nın yanı sıra, Damla, Otağ, Dönemeç, Yeni Türkü,  Çağdaş Türk Dili, Karşı, Kıyı, Gerçek Sanat, Promete, Yeni Biçem, Damar,  İnsan, Edebiyat ve Eleştiri, Ağır Ol Bay Düzyazı, Papirüs, Ürün, Pencere, Kum, Mor Taka, Edebiyat ve Eleştiri, Akköy, Ada ve Tan Edebiyat dergileri ile çeşitli seçkilerde yayımlandı. Şiirlerinden bir seçme olan Acının Külrengi adlı kitabı, gidenlerin ardından söylenmiş türkülerin ve “Bir kadın...karda kışta / Yürüyordu gizli düşte / Bir yakada açık görüş / Öbür yaka direnişte / Bir kadın düşleri karabasan / Çıkıyor merdivenlerinden acının / Çok ince bir hüznü menekşeliyor / Soğuk gölgesinde darağacının” şiiriyle özetlenebilecek siyasi duyarlığın ürünü şiirlerin bir toplamıdır.

1963 yılında Türk Dil Kurumu Basın Dil Ödülüne değer görüldü. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfının 1993 Şiir Yarışması’nda “ilgiye değer” görülen üç ozandan biri oldu.  Ayrıca Milliyet Sanat dergisinin 1995 Abdi İpekçi Mektup Yarışması’nda mansiyon,  Çağdaş Gazeteciler Derneği 1995 yılı Yılın Gazetecisi Ödülünü ve Behzat Ay Yazın Emek Ödülünü aldı.

ESERLERİ:

Şiir: Acının Külrengi (Trabzon 2001).

Deneme-İnceleme: Günlerin Kıyısından / Trabzon Yazıları (Trabzon, 2011), Siyah Beyaz Yazılar (2014).

Yayına Hazırlama: Sıvas Kitabı / Bir Toplu Öldürümün Öyküsü (1994). 

 

KAYNAKÇA: Hüseyin Atabaş / Şiir Çalmanın Rengi (Özgürlüğün Geldiği Gün, 1999),  Basında ve Yazında 40 Yılın Emeği Şiirle İç İçe Bir Yaşam: Attila Aşut” (Kıyı, Mart 2000, Sayı: 168, s. 13-21), İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007), Acının Külrengi”, Radikal Kitap (Yeni Çıkanlar, 22 Haziran 2001, Sayı: 14, s. 17), Öner Ciravoğlu / “Öyküler, Şiirler, Denemeler, Yeniler…” (Dünya Kitap, 6 Temmuz 2001, Sayı: 117, s. 21), Mustafa Kademoğlu / “Çok Gecikmiş Bir Kitap: Acının Külrengi” (Kıyı, Kasım 2001, Sayı: 188, s. 21), “Acının Külrengi” (Yaba Edebiyat, 23. Yıl / Yeni Dönem Sayı: 14, Ocak-Şubat 2002, s. 33), Mevlüt Bayrak / “Acının Külrengi Üstüne” (Kıyı, Şubat 2002, Sayı: 191, s. 29), Kamuran Semra Eren / Attila Aşut’un Şiirleri Kırk Yıllık İşçiliğinin Ürünleri (Cumhuriyet Kitap, 4 Nisan 2002), Bayram Balcı / Acının Külrengi (Kavram Karmaşa, Temmuz-Ağustos 2002), Mustafa Şerif Onaran / “Şiir Eleştirisi Üzerine” (Cumhuriyet Kitap, 1 Eylül 2005), Feyza Hepçilingirler / “Türkçe Günlükleri (24 Temmuz Pazartesi”, Cumhuriyet Kitap, 10 Ağustos 2006, s. 17-20),  Hikmet Çetinkaya / “Kevin’in Öyküsü, Acının Şairi...”, Cumhuriyet, 25 Mayıs 2008), Ali Mustafa / “Acının Külrengi’nde Bir Şair: Attila Aşut” (Kıyı, Mayıs-Haziran 2008, Sayı: 202), Mustafa Şerif Onaran / “Bir Topluöldürümün Öyküsü” (Cumhuriyet Kitap, 3 Temmuz 2008), Güngör Gençay / “Acının Külrengi” (Güzel Yazılar, Mart-Nisan 2011, Sayı: 9, s. 71), “Günlerin Kıyısında Geçen Bir 50 Yıl” (BirGün, 30 Ağustos 2011, s. 2), “Ogün Samast ve Yasin Hayal’i Kim Yetiştirdi?” (Odatv.com, 22 Eylül 2011), Hüseyin Haydar / “Trabzon’un Ortasından Yazılar” (Aydınlık, 1 Kasım 2011, s. 13), Işık Kansu /  “İhtiyaç Molası” (Cumhuriyet, “Ankara Kulisi”, 14 Kasım 2011), Ahmet Özer / “Gazeteci Attila Aşut'un Yarım Yüzyıllık Emeği: Günlerin Kıyısından” (Cumhuriyet Kitap, 17 Kasım 2011, Sayı: 1135), Günay Güner / “Günlerin Kıyısından / Trabzon Yazıları” (Çağdaş Türk Dili, Aralık 2011, Sayı: 286, s. 624-625), Osman Nuri Poyrazoğlu / “Günlerin Kıyısından / Trabzon Yazıları”, Öğretmen Dünyası, Aralık 2011, Sayı: 384, s. 41-42), Ahmet Öztürk / “Şehirlerin Kardeşliği Adına” (BirGün Kitap, 24 Aralık 2011, Sayı: 112), Ümit Sarıaslan / “Attila Aşut / Günlerin Kıyısından / Trabzon Yazıları” (Patika, Ocak-Şubat-Mart 2012, Sayı: 76, s. 13 – 17), Ahmet Soner / “Trabzon Yılları” (Özgür Gündem, 10 Mart 2012), Mehmet Aydın / “Savaşımcı Bir Şair-Yazar Attila Aşut” (Kıyı, Mayıs-Haziran 2012, Sayı: 277), Feyza Hepçilingirler, “Türkçe Günlükleri / 13 Aralık Perşembe” (Cumhuriyet Kitap, 27 Aralık 2012), Raif Özben / “Attila Aşut’un Yaralı Şiirleri” (Kıyı, Temmuz-Ağustos 2012, Sayı: 278, s. 4-8), “Günlerin Kıyısından” (Bütün Dünya, Ocak 2013), Orhan Suda, “Günlerin Kıyısından” (soL Kitap, 23 Ocak 2013, Sayı: 1), Eray Canberk / “Okuma Günlüğü (2013 /10, 11)” ( Sözcükler, Temmuz-Ağustos 2013, Sayı: 44, s. 40), Mehmet Aydın / “Attila Aşut” (İç: Şairlerden İzler-2), Ekinsanat Yayınları, Ankara, 2013, s. 95-97), Bülent Habora / “Günlerin Kıyısından”, Evrensel, 18 Şubat 2014), Trabzonlu gazeteci Aşut'a memleketinde özel tören (medya061.com, 18.04.2018).

 

 

 

GİDERAYAK

GİDERAYAK

 

Attila AŞUT

 

Umudu öldürüyorlar yavrum

baharda kuşları

balaban düşleri öldürüyorlar

yalansız gülüşleri

balözü öpüşleri öldürüyorlar.

En güzel şeyleri öldürüyorlar yavrum

kitapları ve çocukları öldürüyorlar

bal veren arıları

hamarat karıncaları öldürüyorlar

ışıyan şafağı

gülen düşünceyi

anaç türküleri öldürüyorlar.

BİR BİR EKSİLİRKEN YOLDAŞLARIMIZ…

BİR BİR EKSİLİRKEN YOLDAŞLARIMIZ…

 

Attila AŞUT

 

Uzun yaşamanın ağır yüklerinden biri de sevdiklerinizin ölümüne tanık olmaktır.

Şubat başından bu yana çok sayıda değerimizi “öte yaka”ya yolcu ettik. Sanat dünyamızdan Yalçın Menteş, Turgay Gönenç, Hakan Yeşilyurt, Erdoğan Sıcak, Aytaç Arman, Hüseyin Atabaş art arda ayrıldılar dünyamızdan.

Sosyalist hareketimize emek vermiş Yalçın Yusufoğlu ve Cemal Kıral yoldaşlarımızı da uğurladık kısa süre önce.

Onların acısı henüz çok tazeyken, bu kez de Atilla Tanılkan’ın ölüm haberiyle yasa boğulduk yeniden.

Tanılkan’la “Adımlar” dergisinde birlikte çalışmıştık. Dürüst ve alçakgönüllü kişiliği ile herkesin saygısını kazanmış bir yoldaşımızdı. TKP’nin basın / yayın işletmelerinin görünürdeki yüzüydü…

Ölüm haberinin ardından, Cavlı Çulfaz arkadaşımızın İngiltere’den gönderdiği başsağlığı mektubu düştü elektronik posta kutuma. Cavlı, Tanılkan’ın TÜSTAV Yayınları’ndan çıkan anı kitabının editörlüğünü yapmıştı. Kitaba yazdığı önsöze, “Ne güzel şey sana yoldaşım diyebilmek…” diye başlaması boşuna değildi. Mektubunda şöyle anlatıyordu Tanılkan’ı:

“Sol hareketimizin emektarlarından, çok sevdiğim yoldaşım Atilla Tanılkan’ı da yitirdik.

1977 yılında ben TKP yayınlarıyla, Atilla dağıtım işiyle uğraşırken yollarımız kesişti. Yaklaşık üç yıl İstanbul’da birlikte çalıştık. O sıralar TKP organı ‘Savaş Yolu’ dergisi 40 bin, ‘İlerici Yurtsever Gençlik’ dergisi 40 bin, ‘Kadınların Sesi’ 30 bin, ‘Ürün’ 20 bin, ‘Barış ve Sosyalizm Sorunları’ dergisi 10 bin adet dağıtılıyordu. Ayrıca ‘Sanat Emeği’ dergisi, Konuk Yayınları, Temel Yayınlar vardı. Türkiye’nin o sıralar altıncı büyük gazetesi olan ‘Politika’nın sürümü de 30 bin dolaylarındaydı. Azımsanacak rakamlar mı bunlar? Üstelik ülkemizin nüfusu şimdikinin yarısıydı o zamanlar…

Ülke çapındaki bütün bu yayın dağıtım ağının başında, işini büyük bir özveriyle, sessizce yapan dürüst bir yoldaş (Atilla Tanılkan) ve onun yönetimindeki, deyim yerindeyse bir avuç atom karınca vardı.

Atilla yaşıtımdı. 1942 doğumluydu. Yıldırım Beyazıt Erkek Sanat Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Hirfanlı Hidroelektrik Santralı’nda elektrik bakım ustası, tribün operatörü ve kumanda odası yöneticisi olarak çalışmıştı.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra işkence gördü. Beş yıla yakın askeri hapishanelerde yattı. O sıralar akciğerleri zedelendi. Sonra yaşam yoldaşı Hicriye’yi, 2012 yılında da büyük oğlu Kubilay’ı yitirdi. Çok çile çekti.

İki yıl önce onu Ankara’daki evinde ziyaret etmiştim. KOAH denilen hastalığa tutulmuştu. Zor soluk alıyordu. Evinden pek uzaklara gidemiyordu. Ama zihni capcanlı, inancı dipdiriydi. Dünyanın neresinde bir siyasal tutuklu varsa, ilgili hükümetlere protesto mesajları yolluyor, dayanışmasını sergiliyordu.

Sevgili Aşut, senin aracılığınla oğlu Kerem’e, yakınlarına, TKP hareketinin emektarı bütün yoldaşlara başsağlığı diliyorum.”

Türkiye İşçi Partisi’nin emektarlarından Neşet Kocabıyıkoğlu da iletisinde şunları yazmıştı adaşım için:

“Ben Atilla ile TİP-TKP birleşme sürecinde tanışabildim. Daha önce onunla ilgili güzel sözler duymuştum ve tanışmak istiyordum. Atilla’yı tanıyınca tam da bu özellikleriyle karşılaştım.

TBKP sürecinde pek çok çetin sorunla karşılaştığımızda, Atilla’nın kişiliği, iki partinin yayın alanında güçlerini birleştirmesinin en az sorunla gerçekleşebilmesi umudunu vermişti bizlere. İlişkimiz ve dostluğumuz daha sonra da devam etti, Atilla’nın dostu olduğum için hep onur duydum. Güle Güle yoldaşım.”

Evet, günler ölüm haberleriyle geliyor. Bir bir eksilirken yoldaşlarımız, “Gittikçe artıyor yalnızlığımız”…

KAYNAK: Attila Aşut / Bir bir eksilirken yoldaşlarımız… (birgun.net, 11.03.2019).

 

HÜSEYİN ATABAŞ İÇİN

HÜSEYİN ATABAŞ İÇİN

 

Attila AŞUT

 

 

İncelikli duyarlıkların bilge ozanı Hüseyin Atabaş da uçup gitti dünyamızdan!

Türkçenin emekçisi, şiirimizin gürültüsüz sesiydi o…

Son zamanlarda sayrılıklar iyice bükmeye başlamıştı belini. Acı çekiyor, sürekli sağaltım görüyordu. 26 Şubat’ta ölüm haberi geldi. Kabullenmek çok zordu biçim için. Yüksel’de, Konur Sokağı’nda bastonuna dayanarak ağır ağır yürümeye çalışan, Mülkiye Kafe’de dostlarıyla söyleşirken gözlerinin içi gülen o çelebi insanı göremeyecektik artık!

Biz Atabaş’la gençlik yıllarımızda Ankara’yı yurt edinmiş iki “Trabzonlu Delikanlı” idik. “Kıyı” dergisindeki yazısında, “Attila Aşut dostumu, 1963-1965 yılları arasında iki yıl kaldığım memleketim Trabzon’dayken tanımıştım” dediğine göre, en az 56 yıl öncesine dayanıyor dostluğumuz. Sevgili Atabaş’la onca yıl hiç kopmadık birbirimizden. Birlikte gezilere çıktık, etkinliklere katıldık. Edebiyatçılar Derneği adına “Sivas Kitabı”nı hazırlarken de yine birlikteydik.

Evet, hemşeriydik ama karakterimiz biraz farklıydı. O, çok yumuşak huylu bir Karadenizli idi; kolay kolay öfkelenmezdi. Sinirleri alınmıştı sanki. Sessizliği, dinginliği şaşırtırdı bizi. Ortak dostumuz Ahmet Özer de gömütü başında konuşurken, “Bir Trabzonlu olarak bu kadar sakin olabilmesine hep şaşmışımdır” demiş haklı olarak. Atabaş’ın çok sevilmesinde, kuşku yok ki onun bu yumuşak tabiatının payı büyüktü.

Hüseyin Atabaş’ın şiiri de kişiliği gibi duru ve saydamdı. “Yaşama, aşka ve umuda tutunarak yürüyen sessiz bir gezgin” demiştim onun için. O da “zamanın fanusunda özgür bir gezgin” görüyordu kendini zaten.

Ozanlığının yanı sıra iyi bir dil işçisi ve deneme yazarıydı. Türkçeye kafa yormuş, dil yazılarından oluşan “Dilin Gizilgücü” adlı bir de kitap armağan etmişti bize.

Kısa süre önce, gözden geçirmem için “Türkçe, Yaralı Dilim” adlı dosyasını göndermişti bana. Altbaşlığı “Dil Üzerine Denemeler” olan ve ilk baskısı 2003 yılında TÖMER’den çıkan kitabını genişletmiş ve yeni eklerle zenginleştirmişti. Keşke yaşarken görebilseydi basıldığını! Araya sağlık sorunları girince öylece kalmıştı. İlgi duyan bir yayınevine, ailesinin de iznini alarak vermek isterim basıma hazır bu dosyasını.

Hüseyin Atabaş’ın unutulmaması gereken özelliklerinden biri de örgütçülüğü idi. ANYAZKO (Ankara Yazar ve Çevirmenler Yayın Üretim Kooperatifi), Edebiyatçılar Derneği ve BESAM’ın (Bilim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği) kurucuları arasında yer almış; yıllarca Ankara Üniversitesi Türkçe Öğretim Merkezi TÖMER’de çalışmıştı. Yazın dergilerinin de özverili bir emekçisiydi.

Hüseyin Atabaş’ın mutlu öldüğünü düşünüyorum. Çünkü yaşarken görmüştü sevilip sayıldığını. Dostları hep onurlandırmıştı onu. Son dönemde Zerrin Taşpınar ve Nevin Koçoğlu’nun önayak olmasıyla birkaç etkinlik düzenlenmişti Ankara’da. Dergiler özel sayılar yayımlamıştı onun için. “Kıyı” dergisinin “Şiir Emek Ödülü”nü de 20 Mayıs 2017’de Ankara’da düzenlenen törende benim elimden almıştı. 

Bir yazımda belirttiğim gibi, “hüznünü iyice inceltmiş, iç sesini derinleştirmiş, her şeye iyimserlikle bakan, bilgelik postuna oturmuş” bir ozan yaşıyordu aramızda. 27 Şubat günü Ankara’da yıldızlara uğurlandı. Artık şiirleriyle yaşayacak…

KAYNAK: Hüseyin Atabaş için (birgun.net, 4 Mart, 2019).

TRABZONLU GAZETECİ AŞUT'A MEMLEKETİNDE ÖZEL TÖREN

 

TRABZONLU GAZETECİ AŞUT'A MEMLEKETİNDE ÖZEL TÖREN

 

Gazeteci, yazar ve siyasetçi Attila Aşut’a memleketi Trabzon’da, meslek yaşamının 61. yılı dolayısıyla iki günlük saygı etkinliği düzenlendi. Trabzon Hentbol Sevenler Derneği ve Ruhi Türkyılmaz Sanat Evi’nin düzenleyiciliğinde gerçekleştirilen etkinliklere Trabzon halkı yoğun ilgi gösterdi. “Attila Aşut: Basında, Yazında, Siyasette 61 Yıllık Emek” başlıklı etkinliklerin Ruhi Türkyılmaz Sanat Evi’nde gerçekleştirilen ilk gününde Aşut’unbasın yaşamı, siyasal savaşımı ve şiir emeği konularında konuşmalar yapıldı.

Etkinliğin ilk konuşmasını yapan gazeteci Ergun Ata, Attila Aşut’un basın yaşamı hakkındaki ayrıntılı sunumu ile dinleyicileri bilgilendirdi. Aşut’un gazetecilik hayatından çeşitli anekdotlar aktaran gazeteci Ergun Ata, geçmişteki gazetecilik ile bugünün gazeteciliğini karşılaştırarak, “Aşut’un hayatının gazetecilik dersi olarak okutulması gerektiğini” belirtti. Attila Aşut’un siyasal savaşımı ile ilgili olarak söz alan sosyalist siyasetçi Süleyman Hacıbektaşoğlu, Aşut’un Trabzon Devrim Ocağı’ndan Türkiye İşçi Partisi’ne uzanan yolculuğunu, dönemin toplumsal gelişmeleri çerçevesinde aktardı. Şair Ömer Turan ise Attila Aşut’unşair ve edebiyatçı kimliği hakkında yaptığı konuşmada, Aşut’un“Acının Külrengi” isimli şiir kitabına değinerek, “Attila Aşut’unşiir dili süssüz ve yalındır. Dize kuruluşu ve şiirsel dekoruyla Garip’e, içerik ve düşünce aktarımıyla Toplumsal Gerçekçilik’e yakın dursa da o hiçbir akımın iz sürücüsü olmadı. Siyasi şiirler yazdı ama slogan atmadı. Çünkü şiirin estetik öz dilini özümseyerek, ses ile duygu yumuşaklığının eşitlendiği bir poetik yapıyı benimsedi” dedi. “Attila Aşut Kazısı” başlığıyla gerçekleştirilen görsel sunumun ve müzik dinletisinin ardından etkinliğin ilk günü sona erdi.

Etkinliğin ikinci gününde Trabzon Sanat Evi’nde bir konuşma gerçekleştiren Attila Aşut, Türkiye işçi patisinde siyaset yaptığı dönemlerin iyi irdelenmesi gerektiğini söyledi ve bağımsızlık hareketi olduğunu söyledi. Aşut’un soruları yanıtlamasının ardından ödül törenine geçildi. Attila Aşut’a saygı etkinliğinin düzenleyicilerinden Trabzon Hentbol Sevenler Derneği’ni temsilen konuşan Barış Hakan Karayavuz, “Dernek olarak Trabzon’un belleğinde iz bırakan etkinlikler içerisinde olmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu ödülü Attila Aşut’a Trabzon’un kültürel belleğine armağan olarak sunuyoruz” dedi. Ödülü Aşut’a Trabzonspor’un eski başkanlarından Ahmet Celal Ataman sundu.

KAYNAK: Trabzonlu gazeteci Aşut'a memleketinde özel tören (medya061.com, 18.04.2018).

 

Yazar: (medya061.com, 18.04.2018).

SİYAH BEYAZ YAZILAR...

SİYAH BEYAZ YAZILAR...

 

Kemal ULUSALER

 

 

Umudu öldürüyorlar yavrum

baharda kuşları

balaban düşleri öldürüyorlar

yalansız gülüşleri

balözü öpüşleri öldürüyorlar.

En güzel şeyleri öldürüyorlar yavrum

kitapları ve çocukları öldürüyorlar

bal veren arıları

hamarat karıncaları öldürüyorlar

ışıyan şafağı

gülen düşünceyi

anaç türküleri öldürüyorlar.

 

Attila Aşut’un Giderayak adlı şiiriyle özetlediği üzere, dünden bugüne anamalcı, yayılmacı sistem iktidarlarının en iyi becerdikleri iş  bu; öldürmek..

 

Aşut’un1996-1998 tarihleri arasında Siyah Beyaz Gazetesi’ndeki yazılarını topladığı “Siyah Beyaz Yazılar” kitabını okurken görüyoruz ki ezilenlerin tarihinde dünden bugüne değişen pek bir şey yok. Örneğin bu gün AKP iktidarı çocuklarımızı bir bir öldürürken çoğunlukla, Aşut’un 20 Mart 1998 tarihli yazısını bitirdiği cümleyi kullanıyoruz; “ Çekin ellerinizi çocuklarımızın üzerinden.”

Attila Aşut’da; “ Dünden bugüne bakmanın, insanı müthiş zenginleştiren bir yanı var.  Kitaba aldığım yazıları yeniden okurken, sanki bugün yazılmışlar duygusuna kapıldım! Hepsi çok taze ve güncel. Demek ki yirmi yılda fazla bir şey değişmemiş ülkede. Yaşananlar ve yaşatılanlar birbirinin tekrarı gibi...Özgürlük, eşitlik, demokrasi ve laiklik tartışmaları; iktidar-muhalefet kavgaları… Demirel’ler, Erbakan’lar, Tansu Çiller’ler gitmiş; Özal’lar, Erdoğan’lar gelmiş! Yalnızca oyuncular, aktörler değişmiş..” diyerek bunu açıkça belirtiyor zaten.  

 

Öğrenme edimi ile kazanılanı muhafaza etmek başlı başına ayrı bir iştir. Unutmak ve unutkanlık yalnızca bir yaşlılık hali değildir. Çok çok genç yaşlarda dahi kendini gösterebilmektedir. Unutma kişinin, bilinç düzeyi ve dünya görüşü ile doğrudan alakalıdır.

 

Yıllar önce bir bilim teknik dergisinde okuduğum yazıda hep aklımdadır. Yazı da Okyanusta yaşayan, on-on beş santim boyunda, boru biçiminde, üst ve alt ağızlarında tüycükler olan, oldukça basit bir canlı üzerinde yapılan bir deney söz konusu idi. Bu basit canlının üst tüycüklerine bıraktıkları bir teksir kağıdı parçasını hemen içine çektiğini, bir süre sonra sindirilemez olduğunu görünce  kağıdı attığına tanık oluyorlar. Deneyi birkaç kez tekrarladıklarında hayvan bir süre sonra bunun sindirilemez bir nesne olduğunu öğreniyor ve bir daha içine çekmiyor. Bu deney sürdürülüyor ve görülüyor ki bu basit canlı bir haftalık bir süre sonra tekrar kağıdı içine çekiyor. Sonuç; bu basit canlının öğrenme yetisinin olduğu ve en az bir haftalıkta hafıza kaydetme becerisine sahip olduğu şeklinde kayıtlara geçiyor. Bunca basit bir canlının bile en az bir haftalık bir hafızaya sahip olduğu dünyamızda son derece gelişmiş bir beyin yapısına sahip insanların zaman zaman günlük hafızaya sahip olduğunu görmek şaşırtıcı olduğu kadar üzücü de aynı zamanda. Kapitalizm ve emperyalizm her daim dünya halklarına reva gördüğü zulmün tarihin karanlığında kalması ve unutulması için sürekli bir çaba içerisindedir. Zalimlerin bu çabasını boşa çıkaran bu kitabın işte bu nedenle ayrı bir önemi bulunmaktadır.

Attila Aşut’un yayınlanmasındaki amacını, “Çabuk unutuyoruz Bu yüzden tarih bilincimiz oluşmuyor..Yıllar içinde akıp giden günlerin izdüşümü olan bu yazılar, aynı zamanda okura bellek tazeleme olanağı sağlıyor. Oyuncular sergilensin, bir döneme damgasını vuran iyiler ve kötüler unutulmasın istedim.” sözleriyle ifade ettiği bu kitap ve  bu yazılar bir yandan bizim kuşağa bir bellek tazeleme olanağı verirken diğer yandan da genç kuşağa -kendisinin de dediği gibi- dönemin bir belgeselini okuma olanağı tanıyacak.

 

(SİYAH BEYAZ YAZILAR, Atilla Aşut, Kıyı Dergisi Yayınları, 2014).

Yazar: Kemal ULUSALER

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör