Yazar (D. 22 Ekim 1862,
İstanbul - Ö. 13 Temmuz 1936). Ünlü tarihçi ve devlet adamı
Ahmet Cevdet Paşa ile Adviye Rabia Hanım’ın büyük kızıdır. İlk kadın
romancımız, ilk kadın felsefecimiz, kadın haklarından ve kadın-erkek
eşitliğinden ilk kez bahseden olarak bilinmektedir. Ayrıca edebiyatımızda bir
romanı Türkçeye çevirip yayımlayan, hakkında monografi yazılan ilk kadın
yazardır. Kültürlü bir babanın çocuğu olduğundan iyi eğitim gördü. Küçük yaşta
okuma yazma öğrendi, hızlı öğrenme yeteneği ailesinin dikkatini çekti, ağabeyi
Ali Sedâd Bey’e dil bilgisi, kozmografya, astronomi öğretmesi için tutulan
Mustafa Efendi’nin derslerini izledi. Fransızca öğrenmek için büyük bir istek
duydu, İlyas Matar Efendi’den ders aldı. Sonraları “üstat” diyeceği Ahmed
Midhat Efendi’nin eserlerini okudu ve etkisinde kaldı. Kardeşi Emine Seniye ile
birlikte yazı hayatına atıldı. Hanımlara Mahsus Gazete’de ve zamanın
dergilerinde “Bir Hanım” imzası ile yazdı. Fransızcadan çevirileri ve tarih
alanında araştırmaları da vardır. Babası Halep’e tayin edilince ailesi ile
birlikte oraya gitti. Tanınmış romanı Udî’yi orada kaleme aldı. Matmazel
Alpha ile Fransızca, matematik, tarih, felsefe ve edebiyat çalıştı. Ağabeyi Ali
Sedâd Bey için konaklarında hazırlanan laboratuarda kimya deneyleri yaptı.
Ahmed Cevdet Paşa Suriye Valiliğine atanınca, aile çocukların öğretmeni İlyas
Matar Efendi’yle birlikte Şam’a gitti. Fatma Aliye Hanım orada, Osmanlı
haremini görmek isteyen ve bunun için evlerini ziyaret eden gezgin eşlerine
refakat edip çevirmenliklerini yaptı. 1878’de, II. Abdülhamid’in yaverlerinden
Yüzbaşı Faik Bey ile evlendirildi.
Fatma Aliye Hanım ayrıca,
Tercümân-ı Hakikat, Hanımlara Mahsûs Gazete, Mâhâsin, Ümmet, İnkılâb
adlı gazete ve dergilerde, İslâmiyet’in aydınlık döneminde olduğu gibi
kadınların hak ettiği konuma gelmesini, kadın erkek ayrımı yapılmadan bilimden
herkesin yararlanmasını, İslâmiyet’te kadının eğitimini engelleyici bir buyruk
bulunmadığını savunan yazılar yazdı. Güçleşen geçim koşulları nedeniyle kadınların
çalışma yaşamında yer almalarının zorunluluğu, çok kadınla evliliğin ve
kadınların örtünmesinin İslâmiyet’in bir buyruğu olmayıp toplumda yerleşmiş bir
gelenek olduğu ve kadınların sadece çocuk doğuran varlıklar olmayıp üretken
olmaları gerektiği yazılarında işlediği diğer konulardır. Bu denli yoğun yazı
yaşamını, 1900 yılında Nimet, 1901 yılında da Zübeyde İsmet adlı iki kız çocuğu
daha dünyaya getirmesini engellemedi. Kadınların yüksek eğitim kurumlarına
girme hakkını elde edemedikleri ve bu açığın konferanslarla kapatılmaya
çalışıldığı yıllarda, Fatma Aliye Hanım da kadınlara konferanslar verdi. Bu
konferanslarında eğitimin okullarda düzenli bir biçimde yapılmasının
gerekliliğine değindi. Kadın-erkek eşitliğini ve kadınların eğitilerek çalışma yaşamına katılıp üretken olmalarını, ailenin yükünü
erkekle birlikte omuzlamalarını savundu. Namdârân-ı Zenân-ı
İlâmiyân’da (Malûmât gazetesi, 5 Safer 1317-10 Şevval 1318) ünlü İslâm
kadınlarının yaşam öykülerini, İstilâ-yı İslâm’da (Musavver Fen ve
Edebiyat Mecmuası, 29 Şevval 1317-17 Mayıs 1318) İslâmiyet’in dünyada hızla
yayılma nedenlerini anlattı.
Fatma Aliye Hanım
düzyazının yanı sıra şiirler de yazdı. Gazete ve dergilerde yayımladığı
yazılarında değindiği toplumsal sorunlardan başka sevgi, vatan uğruna fedakârlık,
vatan sevgisi, terbiye, Tanrı sevgisi gibi temaları da şiirlerinde işledi.
Fatma Aliye Hanım’ın, eserleri ve yazıları yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında
da ilgi uyandırdı. Eserlerinden Nisvân-ı İslâm’ı Nazime Roukié l894’te
ve Rus Türkolog Madam Olga de Labedeff, Madam Gülnar adıyla, tarihsiz olarak, Udi’yi
de Gustave Séon 1900’de Fransızcaya çevirdiler. Nisvân-ı İslâm İngilizceye
ve 1309’da Arapçaya çevrildi. Romanlarının değil ama diğer eserlerinin kalıcı
olabildiği kabul ediliyor.
Annelik ve yazarlık
uğraşının yanı sıra sosyal hizmetlerde de etkinlik gösterdi. 1897 Türk-Yunan
Savaşı şehitlerinin aileleriyle gazilere yardım amacıyla Cemiyet-i İmdâdiye’yi
kurdu, bağış topladı. Bu çalışmalarını II. Abdülhamid 1899 tarihinde
ödüllendirdi. Hilâl-i Ahmer Cemiyetinin ilk kadın üyesidir. Trablusgarp ve
Balkan Savaşı şehitlerinin aileleri ve gazilerine yardım toplanması
çalışmalarına da katıldı, gösterdiği başarı nedeniyle Hilâl-i Ahmer Cemiyetince
1915 yılında bir madalya aldı. Ahmet Midhat Efendi’nin Fatma Aliye üzerine Fatma
Aliye Hanım Yahud Bir Muharrire-i Osmaniye’nin Neşeti (1893) adlı
bir incelemesi vardır. Feriköy Mezarlığında gömülüdür.
“Roman, anı, tarih,
felsefe türlerinde eserleri olan, gazete ve dergilerde yazılar yazan Fatma Aliye
Hanım’ın sanat anlayışı Tanzimat Edebiyatı’nın genel özelliklerinden ayrılmaz.
Kullandığı dil, betimleme ve ruhsal çözümleme bölümleri dışında sadedir. Tarih
ve felsefe türündeki eserlerinde ve bazı gazete ve dergilerde çıkan yazılarında
ise sade dil özelliğinden uzaklaşmıştır. Romanlarında olaylar karşısında
gözlemci olarak kalmamıştır. Zaman zaman kahramanların arasına karışarak
sorunlara çözüm bulmaya çalışması, olayın akışı sırasında inanılmaz
rastlantılara yer vermesi, olayı durdurarak açıklama yapıp bilgi vermesi üstadı
Ahmed Midhat Efendi’nin etkisinde kaldığını gösterir.
“Fatma Aliye Hanım,
eserleriyle, yazılarıyla, konferanslarıyla ve yaşam biçimiyle kadın haklarının
kazanılması yolundaki çabalara katkıda bulunmuştur. Bunu savunurken o yıllarda
yaygın olan görüşlerden sadece birinin savunusu yapmamıştır. Ne yalnız Batı
kültüründen yanadır, ne de Doğudan. Çağdaş bazı aydınlar gibi o da İslâmiyet’i
yadsımamıştır. İslâmiyet’in bilimsel ilerlemeye engel olmadığı görüşündedir.
Ona göre, uygar bir düzeye ulaşmak için, hem Doğu kültüründen, hem de Batı
kültüründen yararlanmak gerekir.” (Mübeccel Kızıltan)
“Dönemin öncü yazarı
Ahmet Midhat Efendi’den büyük destek gören Fatma Aliye, yapıtlarında özellikle
kadının modernizasyonu ile ilgili yeni –ve modernite projesi içinde anlamlı–
yaklaşımlar sunar. Gerçi kadının modernizasyonu olgusuna kendisinden önceki
Tanzimat aydınlarınca hiç değinilmemiş olduğu söylenemez; ne var ki kadını,
belki kendisinin de kadın oluşunun getirdiği imkânla, ilk defa başlı başına bir
‘birey’ olarak ele almaya çalışan Fatma Aliye’dir. Aynı konuya eğilen önceki
yazarlarda pek görülmeyen bu endişe, Fatma Aliye’de fazlasıyla vardır. Nüket
Esen’in değerlendirmesiyle, onun konu ilgisi, doğrudan ‘bireyselleşme çabası
içinde olan’ kadınlardır. (…) Namık Kemal, Ahmet Midhat Efendi ve Fatma Aliye, her
biri kendince küçük, yeni kapılar aralayarak, kadının modernizasyonu olgusu
üzerinde düşünmeye başlarlar.” (Tamer Kütükçü)
ESERLERİ:
ROMAN: Muhâderât
(1892), Refet (1898), Udî (roman, 1898, yeni bas. 2002), Levâyih-i
Hayât (h. 1315), Enin (yarım kalmış romanı, 1898), Hayal ve
Hakikât (Ahmet Midhat ile, çev. Yahya Bostan, ilk basımı h. 1309, 2002).
ÖYKÜ: Çıplak
Güvercinler (2005).
ARAŞTIRMA-İNCELEME-ANI-MEKTUP:
Namdâran-ı Zenân-ı İslâmiyûn (1892), Mahmut Esat Efendi’nin Taaddüd-i
Zevcâti’ne Zeyl (1899), Levâyin-i Hayat (1899), Tarih-i
Osmanî’nin Bir Devre-i Mühimmesi: Kosova Zaferi-Ankara Hezimeti (1915), Ahmet
Cevdet Paşa ve Zamanı (1912-1913), Ahmet Midhat Efendi (1994), Garip
Nine, İstilâyı İslâm, Nisvan-ı İslâm (anı, h. 1309), Ta’lim ve Terbiye-i
Binam-ı Osmaniye, Taaddüd-i Zevcât (Mahmut Esat’la birlikte), Tedkîk-i
Ecsâm (h. 1317), Terâcim-i Ahvâl-i Felasife (h. 1316), Tercüme-i
Ahval-i Selâtin.
ÇEVİRİ: Meram
(Georges Ohnet’den, “Bir Kadın” imzasıyla, 1890).
HAKKINDA: Mübeccel Kızıltan / Öncü Bir Kadın
Yazar: Fatma Aliye Hanım (Türklük Bilgisi Araştırmaları Fahir İz Armağanı I,
1991) - Fatma Aliye Hanım Yaşamı Sanatı Yapıtları ve Nisvan-ı İslâm (1993),
Münire Daniş / Udi - Fatma Aliye (Hece dergisi, Aralık 2002), Erhan Üstündağ /
Latin Harfleriyle İlk Defa (Radikal Kitap, 4.11.2002), Tamer Kütükçü / Fatma
Aliye’nin “Udi”sinde Kadın ve Müziğin Modernizasyonu (Varlık, Ekim 2004), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2006).