Tarihçi (D. 1400 civarı / Elvan
Çelebi köyü / Mecitözü / Amasya - Ö. 23 Mart 1484 sonrası, İstanbul). Asıl adı
Derviş Ahmed, takma adı (mahlası) Âşıkî olup Derviş Ahmed Âşıki olarak da
bilinir. Şeyh Yahya’nın
oğlu, şair ve mutasavvıf Âşık Paşa (1272-1333)’nın torunudur.
Büyük dedesine nispetle Âşıkpaşazâde adıyla anıldı. Küçük yaştan itibaren tekke
çevrelerinde yetişti ve zamanın ünlü kişileriyle tanıştı. Gençlik yıllarında
bir süre Geyve’de Yahşi Fakih’in evinde kaldı. Çelebi Mehmed ile kardeşi Musa
Çelebi arasındaki saltanat mücadelesinde Musa Çelebi’nin yanında savaşmak için
Rumeli’ye geçti (1413). Fetret Devri (1402-13 kargaşa dönemi)’nin kimi
olaylarına tanık oldu.
1914 yılında kendi adı ile
anılan “Âşıkpaşazâde Tarihi” yayımlanınca
dikkatleri üzerine çekti. Buradaki bilgilere göre, Âşıkpaşazâde, şehzadelerin
taht kavgası sırasında, Çelebi Sultan Mehmed’in Musa Çelebi’ye karşı gönderdiği
orduya katıldı. Yolda hastalanarak, Geyve’de, ilk yazılı “Osmanlı Tarihi”nin yazarı Yahşi Fakih’in evinde istirahat için
kaldı. Bu sürede bu eseri okuma olanağı buldu.
Âşıkpaşazâde, Konya’da
Sadrettin Konevî Zaviyesi’nde Abdüllatif Mukaddes’ten el alarak tarikata girdi
(1436). Bir yıl sonra
Üsküp'e gidip İshak Bey’in yanında akınlara katıldı. 1438 yılında II. Murad'ın
Macaristan seferine katılarak gazi oldu. 1453 yılında İstanbul’un alınışında da
bulundu. Fatih Sultan Mehmed kendisine Cibali yakınında bir ev verdi. Evin
yanına dedesi Aşık Paşa adına bir mescid yaptırdı.
1437’de hacca gitti, dönüşünde
Mısır’a uğradı. Daha sonra Paşa Yiğitoğlu İshak Bey’in koruması altında bir
süre Üsküp’te yaşadı. Âşıkpaşazâde’ye eserini yazma fikri, ilk kez Yahşi
Fakih’in evindeyken geldi. Ankara Savaşı (1402)’na kadar olan bölümünü Yahşi
Fakih’in eserinden yazdı. Geri kalan bölümünü ise duyup gördüklerine dayanarak
kaleme aldı.1413-19
yılları arasında Musa Çelebi’nin hizmetinde bulunduktan sonra, 1419 yılında
köyüne dönmüştü. 1422 yılında köylerindeki tekkeye uğrayan Mihaloğlu Mehmed
Bey, onu II. Murad’ın ordusuna getirdi.
II. Murad ile Mustafa Çelebi arasında yapılan Ulubat savaşını gözlemledi.
Âşıkpaşazâde , II. Murad
döneminde birçok akında yer alarak Macaristan (1443) ve Kosova (1448)
seferlerine katıldı. Akşemseddin, Şeyh Vefa gibi mutasavvıflarla İstanbul’un
fethinde bulundu. II. Murad ve Fatih Sultan Mehmed tarafından
ödüllendirildi. Fatih Sultan Mehmed’in
şehzadeleri Mustafa ile Bayezid’in sünnetleri nedeniyle 1457’de Edirne’de
yaptırdığı şenliklere katıldı. Tarihini tamamladığı 1484 yılından sonra öldüğü
kabul edilmektedir. Mezarı, İstanbul’da Haydar Mahallesi’nde, büyük dedesi Âşık
Paşa adına inşa ettirdiği Aşıkpaşa Mescidi bahçesindeki türbesindedir.
Aşıkpaşazâde, daha çok savaşa
giden askerin maneviyatlarını arttırmak için yazdığı “Âşıkpaşazâde Tarihi” olarak da bilinen “Tevârih-i
Âl-i Osman” adlı eserinde
sade, dini, milli duygulara seslenen bir üslup kullandı. Anonim tarihlerden
farklı özelliği ise, Osmanlı padişahlarının birer mücahit gazi olduklarını
belirtmesi, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda ve özellikle Anadolu’da İslami Türk
kültürünün yerleşmesinde büyük rol oynayan, Abdalân-ı Rum, Gaziyân-ı Rum,
Baciyân-ı Rum gibi ahi kuruluşları hakkında bilgi vermesidir. Osmanlı
devletinin kuruluş yıllarını aydınlatan bu önemli ve ünlü eserini ömrünün son
yıllarında kaleme almıştır. Ölümünden bir yıl öncesine kadar meydana gelen
olayları sanat kaygısından uzak, halkın anlayıp severek okuyacağı yalın bir
üslupla yazmıştır.
Âşıkpaşazâde, tarihini tamamladığı 1484 yılında yaşı seksen beş
civarındaydı. İçinde manzum parçaların da yer aldığı bu eserin ilk baskısı
İstanbul’da Âli Bey tarafından (1914) yapıldı. Bu basımında eser 1502 yılına
kadar gelmektedir. Daha sonra Leipzig’de Almanca bir önsöz eklenerek yeniden
basıldı (1928-29). Bu basımda tarihi olaylar 1492 yılına kadar gelir. Yakın
zamanlara kadar pek tanınmayan “Âşıkpaşazâde Târihi”nin önemi, ilk
standart Osmanlı tarihlerinden biri olmasından ileri gelmektedir. “Âşıkpaşazâde
Târihi” Almanca bir ön sözle Leipzig’de 1928’de basılan “Tevarih-i Âl-i Osman”ın yeni basımı
Nihal Atsız tarafından 1949’da yapılmıştı. 1970 yılında da zamanımızın
Türkçesiyle yayınlamıştır.
“Mahiyeti itibariyle anonim
Tevârih-i Â1-i Osmân’lardan pek farklı olmayan eser, gerek muhtevası gerekse
konuşma diline yakın ve devrinin yazı dilini aksettiren sade üslûbu bakımından
orta tabaka ve özellikle askerî zümreler arasında okunmak üzere bir nevi halk
destanı tarzında yazılmıştır. Anonim tarihlerden farklı özelliği ise Osmanlı
padişahlarını birer “Mücahid Gazi” olarak görmesi, devletin kuruluşunda ve
bilhassa Anadolu’da İslâmî Türk kültürünün yerleşmesinde büyük rolleri olan
‘abdâlân-ı Rûm’, ‘gāziyân-ı Rûm’ ve ‘bâciyân-ı Rûm’ gibi ahi kuruluşları
hakkında bilgiler vermesidir. Esere yer yer serpiştirilen ve bir kısmı Ahmedî’nin
İskendernâme’sinden alınmış olan nazım parçalarının ise edebî bir değeri
yoktur.” (Abdülkadir Özcan)
KAYNAKÇA:
M. Fuad Köprülü / “Âşık Paşazâde” (İslâm Ansiklopedisi, 1940-88, s. 706-709),
M. Şâkir Ülkütaşır / “Âşık Paşazâde” (İslâm-Türk Ansiklopedisi, c. 1, 1941-58,
s. 600-602), Nihad Sami Banarlı / Resimli Türk Edebiyatı Tarihi (c. 1, 1971, s.
498- 499), Franz Babinger / (Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri (çev. Coşkun
Üçok, 1982, s. 38-42), Abdülkadir Özcan / Âşıkpaşazâde-TDV İslâm Ansiklopedisi
(c. 4, 1991), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas.
1999), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) -
Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors
(2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri
Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).