Abdülhak Molla

Tıp Doktoru, Yazar, Şair

Doğum
22 Aralık, 1786
Ölüm
19 Mayıs, 1854
Burç
Diğer İsimler
Abdülhak B. Maho

Hekim, şair ve yazar (D. 22 Aralık 1786, İstanbul - Ö. 19 Mayıs 1854, İstanbul). Tam adı Abdülhak B. Maho Olup, Ben-i Merin kabilesinin reisi ve Merinîler’in kurucusudur. Babası Divan-I Hümayun hocalarından Mehmet Emin Şükûhî Efendi, annesi Hekimbaşı Büyük Hayrullah Efendi’nin kızı Nefise Hanım’dır. Tarihçi ve Hekimbaşı Hayrullah Efendi’nin babası, Şair Abdülhak Hamid Tarhan’ın dedesi, Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin kardeşidir.

Abdülhak Bey, Süleymaniye Medresesi’ni bitirdikten Sonra tıp öğrenimi gördü. ağabeyi Mustafa Behçet Efendi’nin ilk hekimbaşılığı sırasında saray hekimliğine getirildi (1801).  Çeşitli ısrarlara karşın, ağabeyi onun yaşının küçüklüğünü öne sürerek sarây-ı cedîd’e atanmasını uygun görmediğinden meslek yaşamına sarây-ı atik’te başladı. Bu görevini,  Halet Efendi’nin aleyhinde bulundukları gerekçesiyle hekimbaşı ve Anadolu kazaskeri ağabeyi Behçet Efendi İle II. Mahmud tarafından Keşan’a sürgün edildiği tarihe (1821) kadar sürdürdü. 

Abdülhak Molla, küçük kardeşleri tarihçi Hızır İlyas’ın II. Mahmud’dan sağladığı afla on ay sonra İstanbul’a ve saraydaki görevine döndü. Yeniden saray hekimliğine, daha sonra asâkir-i hassa hekimbaşılığına (1827) getirildi. Medresede yetişmiş olması dolayısıyla Kendisine Selanik (1827) ile Yenişehir (1828) mollalığı, daha sonra Mekke (1829) ve İstanbul (1832) payeleri verildi. Bu tarihten sonra çeşitli bilimsel payeler alarak devlet kademelerinde değişik idari görevlerde bulundu. Kendisine Yenişehir mevleviyeti, ardından Mekke (1829), üç yıl sonra ise İstanbul mevleviyeti payeleri verildi.

Abdülhak Molla, Mekteb-İ Tıbbiye’nin açılmasını (1827) sağlayarak tıbbî gelişmelerin ülkeye girmesinin önünü açtı. Mustafa Behçet Efendi’nin ölümü üzerine, onun yerine hekimbaşı oldu (15 nisan 1834) ve Mekteb -i Tıbbiye-i Adliye nazırlığına (bakanlığına) seçildi. Tıbbiye’de hem yönetici hem de öğretmen olarak görev yaptı. Hekimbaşı iken Tıbbiye Mektebi’nde, Viyana’dan getirtilen Dr. C. A. Bernard’ın hazırladığı projeleri uyguladı (1839). Anatomi dersinin ölüler üzerinde yapılması için padişahtan izin aldı (1840). Anatomi dersinin kadavra üzerinde gösterilmesi için ilk olarak onun özel izin aldığı belirtilmektedir. Meclis-i tahaffuz (karantina idaresi) başkanı sıfatıyla salgın hastalıklara karşı karantina teşkilâtını geliştirip yaygınlaştırmış, çiçek aşısı uygulamasını da zorunlu hale getirmiştir. 

  1836’da kendisine Anadolu Kazaskerliği payesi (1836) verildi. Ancak aynı yıl payesi elinden alınarak hekimbaşılıktan çıkarıldı. Üç yıl sonra yeniden görevlendirilerek yeniden Anadolu Kazaskeri ve Hekimbaşı oldu (1839). İki yıl sonra Rumeli kazaskerliğine atandı. Daha sonra kendi isteğiyle hekimbaşılık görevinden ayrıldı (1845). Maarif Meclisi başkanlığına ve üçüncü kez hekimbaşılığa getirildi (1847). Yeniden Rumeli Kazaskeri olup hekimbaşılıktan uzaklaştırıldı (1848). Reisü’l-Ulema unvanını aldı (1852) ve bu görevindeyken yaşamını yitirdi. Mezarı, Sultan II. Mahmud türbesindedir.

Abdülhak Molla, çağdaşlarının ifadelerine göre iyi bir tabip, aynı zamanda âlim, edip, şair, güzel konuşan, zarif ve nüktedan bir kişiydi. Bu özellikleri nedeni ile daha hekimbaşı olmadan II. Mahmud’un yakın çevresine girmiş ve musâhibleri (sohbet arkadaşları) arasında bulunmuştur. Padişahın uzak yakın hemen bütün gezilerine katıldığı gibi, onu birkaç kez de yalısında ağırlamıştı. Cevdet Paşa, gezmeyi pek sevmeyen, hele devlet ileri gelenlerinin yalı ve konaklarını ziyaret etmekten hoşlanmayan Sultan Abdülmecid’in, Abdülhak Molla’nın Bebek’teki yalısına iki kez gittiğini, böylece ona verdiği önemi diğer devlet ricaline göstermek istemiştir. Tarihe “hekimbaşılar yalısı” adıyla geçen bu yalı, gerek mimari özelliği, gerek avrupaî biçimde döşenmiş olması, gerekse sahne olduğu çeşitli olaylar dolayısıyla önemli bir yerdir. 1830’da Yunanistan’ın bağımsızlığını elde etmesi üzerine kurulan hudut komisyonu bu yalıda toplanmıştı. Yalının ilk sahibi olan hekimbaşı Behçet Efendi burada bir botanik bahçesi kurmuş; Mahmud Baba Dergâhı’na kadar uzanan bu geniş bahçede yetiştirilen meyve ve çiçekler de zamanında ünlüydü.

Abdülhak Molla’nın, devletin eğitim politikasını saptamak ve yürütmekle görevli Meclis-i Maarif-i Daimî’ye uzun yıllar başkanlık yapması, ilim ve irfanının bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bilimsel çalışmalarının yanında yazdığı güçlü şiirleriyle de tanındı. Kitap olarak basılmamış bu şiirlere tezkirelerde yer verilmiştir.

Abdülhak Molla, “Târih-i Livâ” adlı eserinde, 1828-29 Osmanlı-Rus savaşında II. Mahmud’un Râmi kışlasında konakladığı günlerde meydana gelen olayları anlattı. “Rûznâme” adlı eserinde ise II. Mahmud’un ölümle sonuçlanan hastalığıyla ilgili gözlemlerine yer verdi. Mustafa Behçet Efendi’yle birlikte eski tıpla ilgili bilgileri ve 850 ilâcı içeren “Hezâr Esrar” adlı eserini hazırladı. Bu eser, 1862’de oğlu Hayrullah Efendi tarafından İstanbul’da yayımlanmıştır.

Şairliği, doktorluğu kadar kuvvetli olmamakla birlikte gazel, kıta, beyit olarak pek çok şiir yazmış, ancak bu şiirleri bir divan olarak toplamamıştır. Şiirlerinden örnekler veren İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Keşan’da sürgündeyken bir meddahtan dinlediği hikâyeyi Abdülhak Molla’nın 333 beyit olarak yazdığını aktarmaktadır. Eczahanesinin kapısına astırdığı şu söz halk arasında ünlüdür:

Ne ararsan bulunur derde devadan gayri.”

ESERLERİ:

Mecmua-İ Mersiye-İ Hazret-İ İmam Hüseyin, Târih-İ Livâ (1828-29 Osmanlı-Rus Savaşında II. Mahmud’un Râmi kışlasında konakladığı günlerde meydana gelen olaylar),  Rûznâme (Sultan II. Mahmud’un ölümüne sebep olan hastalık hakkındaki risalesi), Hezâr Esrar (Kardeşi Mustafa Behçet Efendi tarafından başlanan bu eser, Abdülhak Molla atarfından genişletilmiş, oğlu Hayrullah Efendi tarafından tamamlanmıştır. Eserde  tıbba dair çoğu folklorik nitelikteki bilgiler ve bazı ilâç formüller yer almaktadır).

HAKKINDA: A. Süheyl Ünver / Tıp Tarihi (1943), TDE Ansiklopedisi (c. 1, 1976), TDV Ansiklopedisi (1. c. 1988), Adnan Adıvar / Osmanlı Türklerinde İlim (1943), Osman Nuri Ergin / Türkiye Maarif  Tarihi (1979), A. Demirhan / Ondokuzuncu Yüzyılda Üç Ünlü Türk Hekimi ve Bazı Belgeler” (Tıp Fakültesi Mecmuası, s. 46, İstanbul 1983), Bedii N. Şehsuvaroğlu-Ayşegül Erdemir Demirhan-Gönül Güreşsever / Türk Tıp Tarihi (Bursa 1984), Arslan Terzioğlu / “Hekimbaşı Abdülhak Molla” (Bifaskop, s. 14, İstanbul 1984), TDOE-TDE Ansiklopedisi 2 (2002).

  

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör