Carullah Zemahşerî

Dil Araştırmacısı, Kelâm Araştırmacısı, Tefsirci, Edebiyatçı

Ölüm
Diğer İsimler
Ebû'l-Kâsım Mahmud İbn Ömer ez-Zemahşerî el-Harezmî’

Dilci, edebiyatçı, kelâmcı ve tefsirci (D. 1075, Zemahşer / Harezm - Ö. 1144, Cürcaniye). Tam adı Ebû'l-Kâsım Mahmud İbn Ömer ez-Zemahşerî el-Harezmî’dir. Uzun süre Mekke’de yaşadığı için kendisine Cârullah lakabı verilerek “Cârullah Zemahşerî” adıyla tanındı. Kendisine ayrıca “Fahr-ı Harezm” unvanı da verilmiştir. Selçuklu sultanlarından Melikşah döneminde dünyaya geldi. İlk bilgilerini büyük bir olasılıkla, kasabanın imamı olan babasından aldı. Okuyup yazma öğrenip hafız olduktan sonra öğrenim için, o zaman büyük bir bilim ve uygarlık merkezi olan Buhara’ya gitti. Buhara’da muhtelif hocalardan usûl-u fıkıh (İslam hukuku), Hanefî fıkhı, hadis (Hz. Peygamberin sözleri), tefsir Kur’an yorumu), kelâm (İslam felsefesi), mantık, felsefe ve Arapça dersleri aldı. Bu kendini yetiştirme devresinde Harezm ve Horasan bölgelerinde birçok yere gitti ve buralarda birçok ders halkasına katılarak bilgilerini ilerletti.

Zemahşerî, 1109 yıllarında Mekke’ye gitti ve burada bir süre kalarak zamanın ünlü yazarlarından Şerif Ali İbn Hamza Vehhâs (Ö. 1132) gibi bilginlerden yararlandı. Bu arada Arap yarımadasındaki kimi yerleri ve Yemen’in kentlerini gezdi, Arapça bilgisini güçlendirdi.  Bu gezilerinden sonra memleketine döndüğünü, 1124 yılında da yeniden Mekke’ye gittiğini görüyoruz. Mekke’ye bu gidişinde artık uzun süre burada kalarak, eserlerinden birçoğunu ve kısa adıyla “el- Keşşâf” olarak bilinen ünlü tefsirini de burada yazmıştır. Daha sonra yetişmiş bir bilgin olarak tekrar Harezm’e döndü ve 1143 yılında Seyhan nehri kenarındaki Cürcaniye’de ölene kadar orada kaldı.

Zemahşerî’nin hocaları arasında; nahiv (dil bilgisi) ve edebiyat okuduğu Mahmut İbn Cerîr ed-Dabbî (Ö. 1113-14), Ali İbn Muzaffer en-Neysabûrî, fıkıh okuduğu el-Hayyâtî; Usûl (dinde izlecek yol) bilgilerini öğrendiği Rükneddin Muhammed el-Usûlî; hadis okuduğu Ebu Mansur Nasr el-Hâris, Ebû’l-Hattâb Nasr İbn Ahmed el-Batır (Ö. 1101) gibi bilginler sayılabilir. Zemahşerî itikatta ateşli bir Mu’tezile, fıkıhta ise Hanefî’dir. Mu’tezile oluşundan dolayı çok eleştirilmiş ve bu yüzden çok muhalif kazanmıştır. Ehl-i sünnet (Hz. Peygamber’in sünnetine uyan) âlimlerle aşağılama derecesinde alay eden, keskin ve katı bir tutumu vardı. Hayatının sonlarına doğru Mu’tezile oluşundan dönmüş, ehl-i sünnet inancına girdiği söylenirse de, böyle bir durum eserlerinde görülmez.

Rivayete göre, Zemahşerî, sırf Mu’tezile olması nedeniyle Selçuklu sultanları ile vezirleri tarafından ilimde ulaştığı yüksek mertebeye karşın itibar görmemiş, hatta haklarında övgüler yazdığı, methiyeler söylediği emirler bile yüzüne bakmamışlar, ama o bildiği yoldan şaşmamıştır. Yetiştirdiği çok sayıda öğrencisi vardır. Üretken, bir âli olan Zemahşerî’nin eserleri elli civarındadır.

Zemahşerî’nin kısaca “el-Keşşâf” olarak bilinen tefsiri daha ziyade dil ve belâğat bakımından önemlidir ve bu eserinde belâğat yönünden “Kur’ân”ın mucizelerini ortaya koymaya çalışmıştır. Bu yönüyle kendinden sonra gelen bütün tefsircileri ondan yararlanmışlar ve “el-Keşşâf” tefsiri “Ümmü’t-tefâsîr, tefsirlerin anası ya da ana tefsir” olarak kabul edilmiştir. Ancak yazarı Mu’tezile mezhebinden olduğu ve mezhebini doğrular biçimde te’villere gittiği için (kulların fiillerinin yaratıcısı olması, Allah’ın ahirette Mü’minlerce görülmesinin imkânsız olması, fâsıkların mü’min ya da kâfir olmayıp ikisi arasında bir merhalede olması, sihrin hakikatinin olmaması gibi nedenlerle bu tefsir çok eleştiriye uğramış ve eserdeki Mu’tezile mezhebinin görüşlerine uygun yorumların ayıklanması, çürütülmesi ve reddi için birçok eser, şerhler, hâşiyeler kaleme alınmıştır.

el-Keşşâf”ta, tefsire tanık olarak getirilen bin kadar beyit vardır. Bu beyitlerin anlamı ve ne yönden tanık olarak getirildiği zor anlaşılır beyitler olup bunların şerh ve açıklamaları için de bağımsız eserler yazılmıştır. “el- Keşşâf” yazarı amelî mezhep bakımından Hanefi olduğu için eserde fıkhî sorunların açıklamasında bu mezhebe uyulmakla birlikte, birkaç yerde Şâfiî mezhebinin öncelendiğine de rastlanır. Eserde ayrıca okuma farklılıklarına geniş ölçüde işaret edilir. Ancak çoğu kez bu okuma farklılıkları tefsirde malzeme olarak kullanılmaz.

el-Keşşâf”ın en çok eleştiriye uğrayan yönlerinden biri de şâz (kuralların dışındaki) okumalara yer vermesi ve bunları tefsirde kanıt olarak kabul etmesidir. Öte yandan az da olsa zayıf, hatta uydurma hadislere de eserde yer verilmiştir. “el-Keşşâf”ta Ehl-i sünnet bilginlerine karşı oldukça ağır bir dille eleştiriler de yer alır ve yazar adetâ Ehl-i sünnet bilginler ile alay ederek onların “Kur’ân”ı ve âyetlerini anlamaktan âciz olduklarını ileri sürer. Tefsirde genellikle soru cevap (eğer şöyle dersen ben de derim ki) biçiminde bir söyleşi metodu kullanılmıştır ki, bu, herhalde o devrin üslup özelliklerinden biri olmalıdır.

“Keşşâf Tefsiri”, ehl-i sünnet prensiplerine ters düşen yorumlara da yer vermiş olmasına karşın Sünnî İslâm dünyası medreselerinde en çok okutulan ve kendisinden en çok yararlanılan tefsir özelliğine sahip olmuştur. Bu eserin, “Kur’ân-ı Kerîm”in belâğat (seslendiği kimseye göre uygun, tam yerinde) ve icâzını (az sözle çok mânâ anlatma) en güzel ortaya koyan eser olduğu genel kanıdır.

BAŞLICA ESERLERİ:

Esâsu'l-Belâğa (Sözcüklerin son harflerine göre alfabetik bir Arapça sözlüktür), A'cebu'l-Ucâb fi Şerhi Lâmiyyeri'l-Arab (eş-Şenferî İbnü’l-Evs İbnü’l-Hacer’in ‘Lâmiyyetu’l-Arap’ adlı eserinin şerhi), el-Mufassal (Arap dili grameriyle ilgili), el-Enmûzec (el-Mufassal adlı kitabından özet, Arap dili nahvi hakkında, 1979-80’de Beyrut’ta basılmıştır), Ruûsü’l-Mesâil (Hanefî ve Şâfiî mezhepleri arasındaki ihtilâflı olan fıkıh konuları, 1987 basıldı), el-Fâik fi Garîbi'l-Hadîs (Alfabetik ve geniş bir hadis sözlüğü. Haydarabad ve Kahire'de basıldı, 1364), el-Keşşâf fı Kırâât, el-Müstaksâ fi Emsâli'l-Arap (Arap atasözleri üzerine bir eserdir.), Makamât (Nasihat, irşat ve öğütlerden ibarettir.), Mukaddimetu'l-Edep (Bir gramer ve sözlüktür.), el-Keşşâf an Hakâikı’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fı Vücühi’t-Te’vîl (Kısaca ‘el-Keşşâf’ olarak tanınır, en önemli eseri, tefsir).  

KAYNAKÇA: Şamil İslam Ansiklopedisi (1988), İskender Pala / Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü (1989), Nuri Yüce / “Zemahşerî” (MEB İslam Ansiklopedisi, c. 13, s. 514), Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (c.11, 1 Ocak 2001), İhsan Işık / Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2017).

 

 

   

 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör