Bedran Yoldaş

Öykü Yazarı, Yazar

Doğum
18 Kasım, 1967
Eğitim
Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Burç

Hikâye yazarı. 18 Kasım 1967’de Diyarbakır’da dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Diyarbakır’da tamamladı. Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesini bitirdikten sonra, Diyarbakır'daki bir şirkette çalıştı. Hayatını ve çalışmalarını memleketi Diyarbakır'da sürdürmektedir.

Bedran Yoldaş'ın ürünleri; Berceste, Mavi Yeşil, Kardelen, Gezgin, Akpınar, Beyaz Gemi, Değirmen, Lika, Yedi İklim, İstanbul Bir Nokta, Aşkın e-Hali dergileri ile Milli Gazete’de yayımlandı.

"Bedran Yoldaş’ın hikâyelerinde işlenen olay daha çok yaşanan bir durumu ifade etmek için vardır. Olayların gelişimi hikâye kişilerinin yaşadığı psikolojik duruma aracılık eder. Böylelikle acı, sevinç, yalnızlık, çaresizlik, umut, mücadele ve aşk somutlaşır. Kişiler gündelik hayatın içindedir. Sokakta karşılaşabileceğimiz sade, mütevazı insanlar. Yaşanan toplumsal sorunlar karşısında yazarın duyarlı ve eleştirel bir yaklaşımı var. Yanlışı görünce sözünü esirgemez. Haksızlıklar karşısında tavır alır.

Dili rahat, anlaşılır olmakla birlikte yer yer uzun cümleler de tercih edilmiş. İlginç benzetmeler ve deyimler dikkat çekici. Şiirin bazı anlatım imkânları hikâyelere yansımış. Bu durum, hikâyelere etkili-sanatlı söyleyiş hususunda olumlu bir katkı sunuyor.

Hikâyelerde insanın yalnızlığı ön planda. Issız, bir başına ve çözüm arayışında. Durağan değil, hareket halinde. Şartların olumsuzluğu karşısında bunalsa da kötü gidişe teslim olmaz. Bir ışık vardır daima. Hikâyeciliğimiz yeni isimler ve yeni eserler ile zenginleşiyor." (Murat Soyak)

ESERLERİ (Hikâye):

Renklerin Aristokrat Baskısı (2009), Çıkışı Olmayan Yol (2014).

KAYNAK: İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) – Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2015).

BAŞKASININ ÖLÜMÜ'nden

Zamanın karanlığa boyandığı akşam saatlerinin insanlar üzerindeki yorgunluğunu selamladığı anlarda, hayatın ikilemleri derdest ettiğinde yorgunluk en canavarene şekilde yığın olur kalır. Hayatın içtenlikleri kara bir kâbus gibi şemsiye açar.

Açar açmasına da iyilikler hep mağlup gelmekte kötülüklere galiba...

Hava soğuk ve sıkıcı. Kar her tarafı bir şemsiye gibi kaplamış.

Açı damar damar alınlara işlenmiş. Ağır bir hava bir kasvet biçiminde yayılmış. Düşünceler merakla birlikte yoğrularak endişeye dönüşmüş. Bedenler ağırlaşmış adımlar hantallaşmış. Çamur diz boyu. Karalar bağlanmış bugün ahali. Zaman donmuş, insanlar donmuş, duygular donmuş. Yerler donmuş, sular sızmakta buzun altından. Güneş bir görünüp bir kaybolmakta bulutlar arasında. Bulutlar geçit vermiyor sarp kayalar gibi güneş ışınlarına. Işınlar mağlup bugün. Karanlık hâkimiyetinin sefasını sürmekte. Keyif çatarak.

İnsanlık tarihi yaşamı; doğum ve ölümlerle sürüp gelir günümüze. Doğumlar şenlik içinde karşılanırken, ölümler matemle...

Ne demeli şimdi buna... Tarih kalıntılarında çarşaf çarşaf gözlerimizin önüne serilen olaylarda...

Hasan’ın hayatı da işte bu çarşaf çarşaf olaylardan biri...

Yağmur ince teller şeklinde çiselerken, hayattaki tek dayanağı olan babasını kara toprağa vermenin üzüntüsünü yaşıyordu.

Daha düne kadar güle oynaya koşup kucağına sığındığı atladığı, kimi olay ve kişilerden kaçarken sığındığı limanı, biricik varlığı olan babasını yitirmenin acısını en kesif bir şekilde yaşıyordu.

Yorgundu. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Onca kalabalığın içinde babasını bir türlü göremiyordu. (...)

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör