Birinci Dünya Savaşı sırasında
trenler üzerinde katar polisliği yaptı. Millî Mücadele’den sonra Afyon’da Millî
Eğitim ve İl Daimi Encümen Başkâtipliklerinde bulundu. Devrin valisi Fahrettin
Kiper’le tartışmaya girince, encümendeki görevinden azledilerek özel idare
anbar memurluğuna atandı. Bu atanma üzerine ünlü şair Adanalı Ziya’nın
hicviyesi şöyledir:
“Vehbi et ararken bumbara düştü
Tali’ atı kıç attı, anbara düştü”
Küçük yaşta şiir yazmaya başlayan
Vehbi’nin Türk edebiyatının hiciv üstadı Eşref’le kalem kavgası oldu. İzmir’de
çıkan Çapkın gazetesinde Eşref hakkında hicivler yazdı, karşılıklı
yazılan hicivler o dönemde ilgiyle okundu. Şiirlerinde başka şairlerin etkisi
altında kalmadığı, hemen her türde başarılı örnekler ortaya koyduğu
belirtilmektedir. Şairliğinin yanında İstanbul’da yayımlanan Geveze ve Karagöz
gazetelerinde yazdığı mizah ve ciddi düzyazıları ile dikkati çekti.
Yazıları ayrıca Afyon’da ünlü Haber gazetesi ve Taşpınar
dergisinde yayımlandı.
Aynı zamanda müzisyenlik yönü bulunan
Vehbi, kanun ve ney gibi enstrümanlar çaldığı gibi notaya alınmamış besteler de
yapmıştır. Örneğin; “Bülbül” adlı ünlü şiirinin kendi bestesi olan
melodileri yıllarca dillerden düşmemiştir.
Büyük bir şair iken önemli bir
mevkiye geçemeyip, sürekli bir küçük memur olarak kalmasının nedeni, doğru
yoldan şaşmayıp gerçekleri olduğu gibi kişilerin yüzüne söyleyivermesi ve asla
değişmemesi olarak gösterilmiştir. Aynı dönemin büyük bir şairi olan Adanalı
Ziya ile samimi dosttu. Bu dostluk ölümlerden sonra da sürdü. Bugün ikisi aynı
mezar taşının altında yan yana yatmaktadır.
“20. yüzyılın büyük
şairlerindendir. Ne var ki büyük şair olmak İstanbullu şairlerin tekelinde
olduğundan birçok Afyonlu şair gibi Vehbi’nin ünü de Afyon sınırları içerisinde
kalmıştır.” (İrfan Ünver)
HAKKINDA: İrfan Ünver
Nasrattınoğlu / Afyonkarahisarlı Şairler, Yazarlar, Hattatlar (1971).