Hukukçu, siyasetçi, gazeteci, yazar, Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin kurucusu, ilk başkanı (D. 1883, Giresun - Ö. 28 Ocak 1921, Karadeniz açıkları, Sürmene, Trabzon). Mevlevizade Saadetli Ali Rıza (Özütürk) Efendi ile Memnune (Özütürk) Hanım’ın oğulları. Maria Suphi ile evliydi.
Mustafa Suphi 1883 yılında o
zamanın Trabzon Vilayeti'ne bağlı olan Giresun kazasında doğdu. Doğum yeri
Giresun olmakla birlikte aslen Samsunlu bir aileden gelmektedir. İlköğrenimini
Kudüs ve Şam’da, idadi (lise) öğrenimini Erzurum’da gördü. 1905 yılında
İstanbul Hukuk Mektebi’nden mezun olduktan sonra Paris’te Siyasal Bilgiler
Okulu’nu bitirdi.
Fransa’da bulunduğu dönem, Mustafa
Suphi’nin Jean Jaures, Celestin Bougle gibi isimler başta olmak üzere burjuva
sosyolog olarak nitelendirilebilecek düşünürlerin etkisinde kaldığı yıllardır.
Bu yıllarda Suphi’nin İttihatçılar ile yakın ilişki içerisinde olduğu
biliniyor. O dönemki hükumetin gazetesi olan Tanin gazetesinin muhabirliğini
yapar.
Paris’ten İstanbul’a dönüşü 1908
yılına, İkinci Meşrutiyet’in ilan edildiği günlere rastlar. Tanin, Servet-i
Fünun ve Hak gazetelerine yazılar yazar; Ticaret Mekteb-i Alisi'nde, Darülmuallimin-i
Aliye ve Mekteb-i Sultani'de hukuk ve iktisat dersleri verir.
İttihat ve Terakki Fırkası’nın
1911 yılındaki genel kongresine Anadolu delegesi olarak katılır.
İttihatçılıktan kopuşu bu kongreden sonra başlar ve 1912 Ağustos'unda partiden
tamamen ayrılır ve fırkaya muhalefet etmeye başlar. 1912 yılında Ahmet Ferit
(Tek)'in başkanlığında kurulan ve kurucuları arasında Yusuf Akçura'nın da
bulunduğu Millî Meşrutiyet Fırkası'nın kurucuları arasında yer alır. Suphi,
muhaliflere karşı 1913 yılının sonlarında başlayan sürgün furyasından nasibini
alır ve Sinop'a sürülür.
1914 yılının başlarında kendisini
komünist düşünceyle tanıştıracak olan süreç, bir grup arkadaşı ile birlikte bir
tekne ile Rusya’ya kaçmalarıyla başlar. Önce siyasi mülteci olan Mustafa Suphi,
Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile birlikte Osmanlı tebaasından olduğu için
sürgüne gönderilir. Sürgün yıllarında Türk kökenli çeşitli devrimcilerle ve
Bolşevikler’le tanışır. Doğu cephesinde esir düşerek Rusya içlerine sürgüne
gönderilen Anadolulu askerler arasında çalışma yürütür. Suphi'nin Bolşevik
düşüncelerle tanışıp devrimci bir çalışma yürütmeye başlaması 1914-15 yıllarına
denk düşer.
Ekim Devrimi'nden sonra Moskova'ya
gider. Halk Komiseri Josef Stalin'in yardımcılarından Mir Seyyit Sultan
Galiyev'in sekreterliğini üstlenir. Bu dönemde daha çok Kırım ve Odessa’daki,
Rusya kökenli ya da savaş esiri Türkler arasında çalışma yürütür. Kızılordu
içinde örgütlenen Türk savaş esirlerinden bir birlik ile Rus İç Savaşına
katılır.
Gerçek anlamda Anadolu’ya yönelik
çalışmaya başlaması Mayıs 1920’de Bakü’ye gelmesi ile olmuştur. Bu dönemin
zirvesi 10 Eylül 1920’de 15 bölgeden gelen 75 delege ile Türkiye Komünist
Partisi'nin kurulmasıdır.
Mustafa Suphi aynı dönemde hem
Komintern’in ikinci kongresinde iki Türk delegeden biri olmuş, hem de Birinci
Doğu Halkları Kurultayı'nın başkanlık divanında yer almıştır. Sovyet hükümeti
tarafından güvenilen ve Anadolu’daki komünist hareketin gelecekteki lideri
olarak görülen Suphi, partinin aldığı karar doğrultusunda Anadolu’ya geçme ve
Türkiye'deki komünist harekete yön verme kararını alır. Bu kapsamda işgale
karşı Anadolu'da savaşmak üzere Sovyetler Birliği'nde bulunan Türk askerlerden
bir Bolşevik Tabur oluşturulur ve Anadolu'daki Kuvayı Milliye hareketi
komutanlığının emrine verilir. Ancak bu birliğin beraber savaşması mümkün
olmayacak ve askerler değişik birliklere dağıtılacaktır. 1921 yılının Ocak
ayında TBMM'nin çağrılısı olarak Ankara’ya doğru yola çıkan Suphi ve
arkadaşlarının Türkiye'de siyasi kargaşa çıkartmak istediğinden şüphelenilir. Kars ve Erzurum’da
linç girişimlerine uğramalarına ilgisiz kalınır. Bazı
iddialara göre 1921 yılının 28 Ocağı'nı 29'a bağlayan gecesi 14 yoldaşı ile
birlikte Trabzon'dan Sovyetler'e geri gönderilmek için bindirildikleri teknede
Kayıkçılar Kahyası Yahya Kahya tarafından öldürüldüler.
Başka kaynaklara göre Mustafa
Suphi, Enver Paşa'nın Moskova'daki siyasi aktivitelerinden haberdardı ve Enver
Paşa'nın Türk Ulusal Hareketi'nin yenilgiye uğramasından sonra Bolşevikleri
kullanarak Türkiye'deki otoriteyi ele geçirme planını biliyordu. Suphi'nin bu
gizli planını ifşa etmesinden endişe edildiği için onun taraftarları tarafından
öldürüldüğü de iddia edilir.
Mustafa Suphi tarafından Türkçeye
çevirisi başlanan Komünist Parti Manifestosu. İç Savaş nedeniyle bu çeviri
tamamlanamamıştır. Bir hayalet, komünizm hayaleti Avrupa’yı büyülemiştir.
İhtiyar Avrupa’nın bütün iktidar makamları, Papa ve Çar, Metternich ve Guizot,
Fransız radikalleri, Almanya polisleri, bu hayaleti kuşatıp sıkıştırmak için
bir mukaddes Ehl-i Salip (Haçlı) tertibiyle ittihat ettiler cümleleri ile
başlayan çevirinin son cümlesi şu şekilde yarım kalmıştır: “Komünizmin maddi
şeyleri üretim ve dağıtım usulüne….”
KAYNAKÇA: Mete Tunçay / Türkiye'de Sol Akımlar (1908-1925) Belgeler 2 (1991), Mustafa Suphi - Yaşam, Yazıları, Yoldaşları (1992), Yavuz Aslan / Türkiye Komünist Fırkası'nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi - Türkiye Komünistlerinin Rusya'da Teşkilâtlanması (1918-1921) (1997), (Çev: Yücel Demirel), TKP MK 1920-1921 Dönüş Belgeleri -1 (2004), (Çev: Yücel Demirel), TKP MK 1920-1921 Dönüş Belgeleri -2 (2004), Ecevit Kılıç / TKP’nin liderleri denizde öldürüldü (arsiv.sabah.com.tr, 14.09.2008), Hamit Erdem / Mustafa Suphi: Bir Yaşam Bir Ölüm (3. Baskı, Aralık 2010), Erdem, Hamit Mustafa Suphi: Bir Yaşam Bir Ölüm (3. bas., Aralık 2010), Hamit Erdem / "Komünist Manifesto’nun Türkçe Serüveni" (21 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ekim 2015), Meryem Suphi’nin trajik öyküsü (Özgür Gündem, 8 Ocak 2013, Erişim tarihi: 19 Ocak 2016), Ayşe Hür / 28 Kânunisânî’yi unutma! (http://www.taraf.com.tr/makale/3716.htm).