Şakir Efendi (Ayaşlı)

Şair

Doğum
Ölüm
18 Haziran, 1917
Eğitim
Darülmuallimin (Erkek Öğretmen Okulu)

Şair (D. 1872, Ayaş / Ankara - Ö. 18 Haziran 1917, Konya). Rüştiye öğrenimini Ayaş’ta tamamladı. İstanbul Darülmuallimin (Erkek Öğretmen Okulu)’den (1895) mezun oldu. Konya İdadisinde (lise) edebiyat, tarih ve coğrafya öğretmenliği ile müdür yardımcılığı yaptı. 1901 yılında Tokat İdadisine müdür olarak atandı. Bu görevi sırasında delilik belirtileri gösterince (1904) Konya’ya gönderildi. Görevinden ayrılarak şehir dışında bir eve yerleştirildi. Ölümüne kadar burada kendi halinde bir hayat yaşadı. Konya’da Şemsi Tebrizi Dergâhı çevresine gömülüdür.

Güzel sanatların şiir, resim, müzik gibi çeşitli dallarına henüz ortaöğrenim öğrenciliği yıllarında iken ilgi duymaya başladı. Önce Muallim Naci tarzında şiirler yazdı; sonra kendi şiirini geliştirdi. Özellikle “cezbe” halindeyken söylediği şiirleri başarılı bulundu. Ancak bunların çoğunu yok etti. Öldüğünde, hakkında çok sayıda yazı yazıldı. Üsküdar Mevlevihanesi Şeyhi Ahmet Remzi, Rıfkı Baba, Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Feridun Nafiz (Uzluk) ve Süheyl Ünver’in (Elif Sin imzasıyla) yazıları bunlardan bazılarıdır. Hayatı ve şiirleri üzerinde Faik (Soymar) ve M. Muhlis (Koner) tarafından bir de kitap yayımlandı.

“Cenâb-ı Şems-i Tebrîzî’ye karşı pek büyük bir muhabbet perverde eder idi. (sevgi beslerdi). Hattâ “Hırka-i Kâmil” nâmındaki okunmaktan müberrâ (okunması çok güç) bir eser-i âlîlerini (yüksek eserlerini); iki defa istinsah (kopya) etmiştir. Şehrin hâricinde küçük bir evde ikâmet ediyordu. Hükûmet bu kadar olsun bir muâvenet (yardım) yapabilmişti. Ufak bir pencereden (ziyaretçisini) tanır, kapısını bazen açar, bazen açmazdı. Duvardaki kemanı nazar-ı dikkati celbederdi. Fırçasını alır, sulu boya güzel bir kadın resmi yapar, gösterirdi. Sonra yırtar ve yakardı. Arabî ve Fârisîyi iyi bilirdi. Fransızcaya da vukûfu vardı. Bir tekir kedisi vardı ki refîk-i felâketi (acılı günlerinin arkadaşı, yâr-ı mûnisi (yakın dostu) olmuştu. Kendisi ne yerse kedisi de onu yerdi.

“1332’de acıklı bir vak’anın (olayın) kurbanı oldu. Konya Sultânîsi’nde Arabî muallimimiz sâbık mebuslardan (Arapça öğretmenimiz eski milletvekillerinden) Sivaslı Ali Kemâli bir gün kendisini ziyaretinde yağa kırdığı ve tabaklarına taksim ettiği yumurtaları görür. Harp zamanında israfın doğru olmadığını söylemesiyle Şâkir, o günden itibaren yemek yememiştir. Esasen zaif olan bünyesi bu uzun adem-i tegaddî ve mahmasaya tahammül edemedi (bu uzun gıdasızlık ve açlığa dayanamadı) ve kırk gün sonra etti.” bn-i Mevlânâ Feridun Nâfiz)

“Üstâd-ı muhteremin (muhterem üstadın) hâl-i sıhhatinde terk etmiş olduğu bazı parçalar dikkatle mütâlâa olunursa, mâlik olduğu hiddet i zekâ (üstün zekâsı) vüs’at-ı karîha (düşünce genişliği) ulviyyet-i tefekkür (yüksek fikirler) ve ihsâs (anlayış ve anladığını duyurma) kudret-i ifâde (konuşma ve yazma gücü) hasâil-i dâhiyâne (dâhilere özgü yetenekler) okuyucu nazarında sabit olur ve anlaşılır ki, zekâ-yı müfrite (aşın zekâ) ashâbından (sahiplerinden) imiş. Lisân-ı tıbda (tıp dilinde) öteden beri mütedair olan (ilgili olan) dehâ ile cinnetin tev’emiyyeti (deha ile deliliğin eş ve benzer oluşu) ile kendisinin maraziyyât-ı asabiyyesi (asabı hastalığı) göz önüne getirilirse daha başka bir kıymet alır.” (Namdar Rahmi Karatay)

KAYNAK: Namdar Rahmi (Karatay) (Konya Türk Sözü gazetesi, 23.7.1917), İbn-i Mevlânâ Feridun Nâfiz (Peyâm-ı Sabâh, 17.6.1922), Mehmet Aldan / Türlü Yönleriyle Ayaş (s.168), Muallim Ayaşlı Şakir: Hayatı ve Şiirleri (haz. Faik Soymar - M. Muhlis Koner, 1933), İbnülemin Mahmud Kemal İnal / Son Asır Türk Şairleri (c. III, 1930-42), Mehmet Önder / “Ayaşlı Şakir” (Hisar dergisi, sayı: 39, Mart 1967), TDE Ansiklopedisi (c. VIII, 1998), TBE Ansiklopedisi (2001), Murat Yüksel / Ayaşlı Muallim Şâkir Hayatı ve Şiirleri (2002), Fatma Betül Telli / Ayaşlı Muallim Şakir Efendi (2005), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör