Divan şairi (D. 1814, Diyarbakır – Ö. 1877, İstanbul). Asıl adı Rahile’dir. Babası Ahmet Bey ve annesi Fatma Hanım, Diyarbakır’ın Şeyhzadeler olarak bildiği bir ailedendir. Şair Hatice İffet Hanım ikiz kız kardeşidir.
Şair Sırri Hanım özel eğitim görerek
yetişti. Çağının tanınmış bilim adamlarından dersler alarak Arapça ve Farsça
öğrendi. Türk, Arap ve İran edebiyatlarını çok iyi öğrendi. Sırrı Rahile ve
kardeşi; Kürtçe, Arapça, Farsça ve Türkçe dersler aldıktan sonra şiire merak
salmışlardır. Osmanlı Divan edebiyatının bütün inceliklerine vakıftı. Yetişkin
bir yaşa gelince Tahir Ağazâde Bekir Beyle evlenmişti ve bu evlilikten Muhamed
Emin, Rifat ve Nihal adlarında iki oğul ile bir kız annesiydi.
Oğlu Rifat, sekiz yaşında vefat
eder. Rifat’ın vefatı Sırrı Hanım’ı son derece üzüntüye sevk eder. Bu üzüntü
ona sonradan çok meşhur olacak bir mersiye yazdırır.
“Ferağet gelmişem fani cihanden
hasmım canandır
Ne bilsün Mihribanlık resmin ol
kim aslı nadandır
Felek dil-hahım üzre dönmedi ber
geşte devrandır
Nihal-i nazeninimden cüda, halim
perişandır
Benim gönlüm kızıl gül-ğoncesi veş
dopdolu kandır
Açılmak ihtiyar etmez eger yüz bin
bahar olsa…”
(Nasıl açılır ki o kızıl gül
goncası gönül, zira evlat acısı gibi bir acıyı tatmıştır, değil bir bahar yüz
bin bahar olsa yine de açılmaz…)
Sırrî Hanım, 1870’de evliya
ziyaretleri için Bağdat’a gitti. Bu seyahatinde Bağdat Valisi Mithat Paşa’yı
ziyaret ederek kendisine bir kaside sundu.
Oğlu Mehmet Emin Bey, İstanbul’dan
Müntefik Sancağı’nda bir göreve atandığında, annesi de onunla birlikte gitti Mithat
Paşa aracılığıyla dönemin padişahı Abdulaziz’in sadrazamı Yusuf Kamil Paşa ile
irtibatı olur. Şiirleri Yusûf Kâmil Paşa
tarafından beğenilen Sırrî Hanım dört yıl onun konağında konuk olmuş ve Paşa
ile eşi Zeynep Sultan’ın iltifatlarını görmüştü. Uzun süre İstanbul’da
divânlarda şiirleri okunur, konuşulur. Şiirlerini küçük bir divânda toplar.
Şair Sırrî Hanım, bu konukluğu
sırasında 1877 yılında İstanbul'da vefat etti. Kadirî tarikatına mensup olduğundan, Edirne
Kapısı dışındaki Otakçılar Mahallesi Kadirî Dergâhı mezarlığında toprağa
verildi.
Şair Sırrî Hanım’ın adı
Diyarbakır’ın Ofis semtindeki bir ilköğretim okulu, bir ortaokul ve bir sokağa
verilmiştir.
Sırrî Hanım, Osmanlı Divan edebiyatının az
sayıdaki kadın şairleri arasında seçkin bir yere sahipti. Mehmet Çağlayan’ın
ifadesine göre, Farsça ve Türkçe divanları vardır. Kız kardeşi şair İffet’le
ortak bir gazelleri olduğu da söylenir. Tahmis ve gazellerinden başka bir
mersiyesi de bulunmaktadır. Kimi beyitleri Ziya Paşa’nın Harabat adlı
eserinin ikinci cildindedir. Kızının ölümü nedeniyle yazdığı terci-i bend biçimindeki
mersiyesi ünlüdür. Sırrî Hanım’ın dili oldukça sadedir. Şiirlerinde kamu, özge,
engel, amaç gibi öz Türkçe sözcükler bile kullanmıştır.
Divan kadın şairlerinin çoğu gibi,
tasavvufa ilgi duyarak Kadirî Tarikatı’na girmiş, bu nedenle de tasavvuf edası
şiirlerine egemendir. Oldukça üretken bir şairdi. Ancak varlığından söz edilen Divan’lar
kayıptır. Toplanan şiirleri ancak bir divançe olacak kadardır.
Ali Emîrî, bulabildiği şiirlerini Dîvân-ı
Sırrî Hanım Âmidi Rahmetüllâh-i Aleyhâ (Diyarbakırlı Sırrî Hanım’ın
Divan’ı, Allah’ın Rahmeti Üzerine Olsun) adıyla bir araya getirdi.
Daha sonra Şevket Beysanoğlu, Alî
Emîrî’nin topladığı şiirlere, çeşitli yerlerdeki şiirlerini de ekleyerek, Kadın
Şairlerimizden Sırrî ve Divançesi (1969) adıyla yayımlamıştır.
Araştırmacı yazar M. Şefik Korkusuz
da 2005 yılında Sırrî Rahile Hanım’ın divanını “Diyarbekirli Şair Sırrî
Hanım’ın Divanı” adıyla yayımlamıştır.
Sırrî Hanım'ın şairlik ünü,
Diyarbekir yöresiyle sınırlı kalmayıp gittiği Bağdat’ta, daha sonra İstanbul’da
hemen fark edilerek gereken ilgiyi ve saygıyı görmekte gecikmemiştir. Devrin
aydın ve şairlerine konağını hep açık tutan Sadrazam Yusuf Kamil Paşa’nın
konağında ağırlanan şairlerden biri de söylendiği gibi, Sırrî Hanımdır.
KAYNAKÇA: Murat Uraz / Kadın Şair
ve Muharrirlerimiz (1941), İbrahim Alâeddin Gövsa / Meşhûr Adamlar
Ansiklopedisi ( 1946), Şevket Beysanoğlu / Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları
(1959), Şevket Beysanoğlu / Kadın Şairlerimizden Sırrî ve Divançesi (1969),
Bursalı Mehmed Tahir / Osmanlı Müellifleri II (1972), Mübeccel Kızıltan / Divân
Edebiyatı Özelliklerine Uyarak Şiir Yazan Kadın Şairler (Sombahar, Ocak-Nisan
1994), Mehmet Çağlayan / Şark Uleması (İstanbul 1996), İbnülemin Mahmud Kemal
İnal / Son Asır Türk Şairleri (c. IV, 2002), M. Şefik Korkusuz / Diyarbekirli Şair Sırrî Hanım’ın Divanı (İstanbul
2005), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006,
2007) - Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) - Geçmişten
Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014), Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yılmaz / Türk Edebiyatında
Kadın Şâirler ve Na’t (tarihtarih.com, 25.03.2019).
Olan dil-teşne-i feyz-i kemâlin yâ Resûlullah
Ne layık kim çeker
hicri visâlin yâ Resûlullah
Olupdur câygir bir
güne kim mihrin dil ü cânda
Nümâyân şeş-cihâtımdan cemâlin yâ
Resûlullah
Hayâlin neş’esiyle
mest olan âşıkların görmez
Muhabbet mihr ü
mâhında zevâlin yâ Resûlullah
Bakarsam gözde
cevlânım, uyursam dilde seyrânım
Muva’ız câna dâim
irtihâlin yâ Resûlullah
Şefi ül-müznibâ dem-be-dem
bârân-i lütfünden
Diler bu Sırrî-i
teşne, zülâlin yâ Resûlullâh
KAYNAK: Şevket Beysanoğlu / Kadın Şairlerimizden Sırrî ve
Divançesi (1969).
GAZEL 1
Şahbazı kuds olan mesture şeklin göstürür
Mahremi sultan ekser dûr şeklin göstürür
Saykal ol mir'atı kalbe masiva fikrin bırak
Jenk olunca ayine meksur şeklin göstürür
Ger çekerse tâ semaye suzi dilden dûdi âh
Mahitab olur felekde nur şeklin göstürür
Dehri duni bisebate dil viren divaneye
Mesti bibaki elest mahmur şeklin göstürür
Ayni ibretle alan her bir varakdan bir sebak
Nevbehar eyyamıdır zünbur şeklin göstürür
Tâ ezelden Sırrî hakikatden dili, agâh olan
Başü can terkin kılub Mansur şeklin göstürür
GAZEL 2
Mürği dil pervaze geldi lâneler ağlar bana
Çıkdı zünnarım bu kez humhaneler ağlar bana
Âşinalar tanı senk endaz olurlar her taraf
Vâkıf olsa halime bigâneler ağlar bana
Ketmi güc, izharı güc bir derde oldum mübtela
Darusın bilmez tabib kâşaneler ağlar bana
Kâsei mizabı sâkiden içüb mest olmuşum
Halime agâh olan mestaneler ağlar bana
Sırrî bir viranedir bir gence irdin misli yok
Hasbihalim söylesem divaneler ağlar bana
ŞAİR SIRRI HANIM
Hazırlayan: ZÜBEYDE FİDAN KIRMIZI
92260515-3/A
-Mayıs
1995-
İÇİNDEKİLER
-ÖNSÖZ
-SIRRI
HANIM (Hayatı)
-SIRRI
HANIM(San’atı)
-BİBLİYOGRAFYA
ÖNSÖZ
Birçok şair ve edip yetiştirmekte olan
Diyarbakır’ın önemli bir yeri bulunmaktadır. İlimiz, bütün çağlarda, bölgenin
ilim ve kültür merkezi olmuş, her devirde birçok bilim ve sanat adamı
yetiştirmiştir. Fakat her şey şair ve edip yetişmekle kalmıyor. Asıl olan,
bunları yaşatmak, gereken değeri vermek, haklarında inceleme yapmak ve
kalıcılığı sağlamaktır.
Çalışmada konu olan Sırrı
Hanım’da bunlardan birisidir. Sırrı Hanım hakkında yapılan araştırmalar
eksiklikler ve yanlışlıklar bulunmaktadır. Bunları görmemi sağlayan ve halen
Dicle Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü uzmanı olan Abdüssettar Hayati Avşar
Bey’dir. Sayın Abdüssettar Hayati Avşar Bey’e yardımlarından dolayı
teşekkürlerimi sunarım.(MAYIS 1995)
Zübeyde
Fidan
Abdüssettar Hayati Avşar için
bakınız. Şevket Beysanoğlu, “Diyarbekirli Fikir ve Sanat Adamları” syf.237 3.cilt
ŞAİR SIRRI HANIM
Diyarbekir eşrafından Ahmet Bey’in
kızıdır. (¹)Ahmet Bey ileri görüşlü, aydın bir
kişidir.M.1782 (H.1198) yılında Şehzadeler’den(²)Fatma
Hanım’la evlenmiş ve bu evlilikten iki kız çocuğu olmuştur. Şair İffet (³) ve Şair Sırrı.
Sırrı Hanım M.1814 (H.1230)yılında
doğmuştur. Asıl adı Rahile’dir. Bilgili ve aydın bir aile çevresinde
yetişmiştir. Özel bir eğitim görmüş ve çağının bilim adamlarından ders
almıştır. Arapça ve Farsça öğrenmiştir. Türk, Arap ve İran Edebiyatı’nı çok iyi
bildiği bilinmektedir.
Kadının dört duvar arasında bir esir
gibi yaşamaya mahkûm olduğu bir devirde Sırrı Hanım ve ablası İffet Hanım’ın
kuvvetli bir kültürle yetişmeleri, hiç şüphe yoktur ki ailesi muhitinin fikir
hürriyetinden ve kültür seviyesinden ileri gelmiştir. İyi okumuş, aruza vakıf
bir hanımefendidir.
Tahsilini tamamladıktan sonra
Gülşeniler’den Tahir Ağazade “Semanoğlu”
Bekir Bey’le (⁴)evlendirilmiştir.Mehmet Emin ve Rif’at isminde iki oğlu
ve Nihal adında bir kızı olduğu bilinmektedir.Bazı kaynaklara göre oğlu
Rif’at’ın bazılarına göre ise kızı Nihal’in (⁵) pek genç yaşta ölümü ,kendisini
büyük bir üzüntüye sokmuş ve ….
(1)
Feragat gelmişem fani cihandan hasmım
canandır.
Ne
bilsin mihribanlık resmin ol kim aslı nadandır.
Diye başlayan meşhur
mersiyesini yavrusunun başında irticalen söylemiştir.(6)
Sırrı Hanım M. 1870 (H.1287) yılında oğlu
Mehmed Emin’le birlikte Bağdat’a gitmiştir. Bağdat valisi Mithat Paşa’yı
ziyaret ederken kendisine bir kaside sunar. Kaside 7 zi'l-Hicce
1287 (28 Mart 1871) tarihlidir. Oradan Müntefik Sancağı’na gider. Çünkü oğlu
M.Emin ,Müntefik Sancağı Muhasebeciliği’ne atanmıştır.1873’te Diyarbakır’a
döner.Bir müddet sonra İstanbul’a hareket etmiştir.İstanbul’da Yusuf Kamil
Paşa’nın konuğu olarak dört yıl kadar orada kalmıştır.Paşanın ve refikaları
Prenses Zeynep Hanım’ın(⁷) sevgi ve saygılarını kazanmıştır ve
konakta o zamanın şairleri arasında tanınmıştır.Açıkgöz bir adam Şair Sırrı
Hanım’ın Divan’ını çalarak “Sırri”yazan kısımları Durri yaparak Sadrazam Yusuf
Kamil Paşa’ya sunmuştur.Fakat şiirlerden birinde Sırri kelimesi unutulduğu için
şiirlerin gerçek sahibinin Şair Sırrı Hanım olduğu Yusuf Kamil Paşa tarafından
ortaya çıkarılmıştır.(⁸)
Şair Sırrı Hanım yaşayışıyla, edebiyle,
tekvasıyla (Allah’a bağlılık);Kadiri ve Rifai mürideliği, bilgisi ve
şairliğiyle İstanbul’da büyük bir şöhret yapmıştır.M.1877 (H.1294) yılında
vefat etmiştir. Kadiri Tarikat’ına mensup olduğundan, Edirne Kapısı dışında
Otakçılar Mahallesi’nde ki Kadiri Dergâhı mezarlığına gömülmüştür.
Şeyh Mustafa Camii isimli bir zat ölümüne
şu iki tarihi düşürmektedir.
(1)
Eyledim müddet-i tarih-i
vücdun itmam
Vah ki şaire Sırrı Bacı
sır oldu bugün
(2)
Can idi şairi Sırrı Bacı
Hakka yürüdü
SAN’ATI
19.yy ortalarına kadar önemini sürdüren
Divan Edebiyatı’nda yüzlerce erkek şair yetiştiği halde, kadın şair sayısı pek
az ve sınırlı olmuştur. Bunun tek nedeni, o çağda kör ve kara bir taassubun
pençesinde evine kapatılması, tahta kafesler arkasında kendisine bir nevi esir
hayatı yaşatılmasından kaynaklanmaktadır.
Divan nazım şekillerinin çoğuyla
şiirleri vardır. Bazı şiirlerini Ziya Paşa, “HARABAT” isimli meşhur
antolojisine almıştır. Eserlerinde sade bir dil kullanmıştır. Kamu, özge, engel
ve amaç gibi öz Türkçe kelimeleri eserlerinde kullanmıştır. Sırrı Hanım’da
Divan kadın şairlerinin çoğu gibi, muhitin gelenek ve inanışlarından
kurtulamamıştır.
MÜSEDDES
Meşhur
mersiyesi
Feragat gelmişem fani cihandan
hasm-i canandır.
Ne bilsün mihribanlık resmin ol
kim ehl-i nadandır.
Felek dil-hanım üzre dönmedi
bergeşte devrandır.
Nihal-i nazenimden cüda
halimperişandır
Benim gönlüm kızılgül goncesi veş
dopdolu kandır
Açılmak ihtiyar etmez eğer yüzbin
bahar olsa
Baharın Rüz-i-Nevruzun duyup şad
olsa hep güller
Derüp giysuların tebrike gelse
bağa sünbüller
Bu esna her taraftan nağmesiz
olsa şirin diller
Dil-i pür derdimi güş etse bülbül
ney gibi inler
Benim gönlüm kızılgül goncesi veş
dopdolu kandır
Açılmak ihtiyar etmez eğer yüzbin
bahar olsa
DİVANÇESİ:
Şair Sırrı Hanım, aynı zamanda velud bir
şairdir. Murretep divanı kaybolmuştur. Toplanılan şiirleri ancak bir Divançe
olarak çoğunluktadır. Rahmetli Ali Emiri, şairimizin bulabildiği şiirlerini bir
araya toplayarak “Divan-ı Sırrı Hanım Amid-i Rahmetü’llah-ı Aleyna” ismini
vermiştir. Bugün (MAYIS 1995)Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kütüphanesi’nde
“Divançe” bulunmaktadır.
NA’T-I ŞERİF
Olan dil-teşne-i feyz-i kemalin
ya Resullullah
Ne layık kim çeker hicr-i visalın
ya Resullullah
Olupdur caygır bir güne kim
mihrin dil-ü canda
Nümayan şeş-cihatımdan cemalin ya
Resullullah
Hayalin neş’esiyle mest olan
âşıkların görmez
Muhabbet mihr ü mahında zevalin ya Resullulah
Bakarsam gözde cevlanım, uyursam
dilde seyranım
Muvaız cana daim irtihalin ya
Resullulah
Şeft’ül-müzniba dem-be-dem
boran-ı lütfünden
Diler bu SIRRİ-İ teşne, zülâlin
ya Resullullah
BİBLİYOGRAFYA
1)Ahmet Bey için bakınız. Ali
Emiri ,“Diyarbekirli Bazı Zevatın Tercüme-i Halleri” Millet Kütüphanesi Tarih
Yazmaları No:750, S.132
2)Bu aileden birçok bilgin ve
şair yetişmiştir. Bk. Şevket Beysanoğlu “Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları”
c.1,s.271 v.d.aynı cilt, s.371 v.d.
3)Şair İffet’in hayatı ve
eserleri için bakınız. Şevket Beysanoğlu, adı geçen eser c.2, s.12 v.d.
4)Abdüssettar Hayati Avşar
Bey’den sözlü bilgi(TIP TARİHİ UZMANI-ARAŞTIRMACI-GAZETECİ-FAHRİ DOKTOR)
5)Abdüssettar Hayati Avşar Bey
“Yedi yaşındaki oğlunun ölümü üzerine meşhur mersiyesini yazdığını söyler.”
6)Ali Emiri’ye göre
:“Diyarbekirli Sırrı Hanım’ın 1260
tarihinde Nevruz-i Sultani’den (22 Mart 1846)birkaç gün evvel Rif’at Bey
namında bir ciğer paresi henüz sekiz yaşında iken vefat eylediğinden, derya-yı
ye’s ü tehayyirane bir surette yazdığı ……”
Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası, sayı
16, 2.329
7)Zeynep Hanım, Mısır’daki
“Hidiv” Kavalalı Mehmed Ali Paşa ailesindendir. Abdüssettar Hayati Bey’den
sözlü bilgi.
(-Bir gün İbnül Emin Mahmud Kemal Bey’le Diyarbekir
ve Diyarbekirli şairler hakkında sohbet ederken 1.Dünya Harbinde Kafkas
Cephesi’nde şehit düşen Diyarbekirli Hacı Niyazi Bey’in oğlu Mahmud
Celaleddin’den ve şiirlerinden bahsedip, manzum ve mensur şiirlerinden okudum.
Bu arada Mahmud Celaleddin’in bir mısraındaki “gedelerden” kelimesinin ne
manaya geldiğini anlamayıp bana sordu. Gede kelimesinin farisideki
“gedahlar”dan kelimesi olduğunu ve şiirimizde bu şekilde kullanıldığını
anlattım.”Zevce-i Müstakbeleme” ismindeki manzum şiiri ile diğer şiirlerini çok
beğendiler.)Abdüssettar Hayati Avşar Bey’den sözlü bilgiler(25.05.1995)
YAZARDAN(2020):
1995 yılında Dicle Üniversitesi Eğitim
Fakültesi üçüncü sınıf ikinci döneminde yazmış olduğum “ŞAİR SIRRI HANIM” adlı makalemdir.(Hiçbir
şekilde düzeltme ve ekleme yapılmamıştır.)
Zübeyde Fidan Kırmızı