Doğan Özgüden

İnsan Hakları Savunucusu, Araştırmacı Yazar, Gazeteci

Doğum
Eğitim
Lise mezunu

Gazeteci, araştırmacı yazar, insan hakları savunucusu. Bir demiryolu emekçisinin oğlu olarak 1936'da Ankara'nın Kalecik ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Türkiye'nin çeşitli köy ve şehirlerinde yaptı. Yüksek iktisat öğrenimi (YETO) yaparken 1952 yılında gazeteciliğe Ege Güneşi gazetesinde başladı.

Öncü ve Milliyet gazetelerinde temsilcilik, Sabah Postası ve Gece Postası gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü görevlerinde bulunduktan sonra, döneminin en büyük sol günlük gazetesi olan Akşam'ın genel yayın müdürlüğünü üstlendi (1964-66).

Sol harekete genç yaşta katılan Özgüden, 1962'den sonra Türkiye İşçi Partisi (TIP) saflarında siyasi çalışmalara katıldı ve 1964 yılında bu partinin Merkez Yürütme Kurulu'na seçildi. Ayrıca Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Cemiyeti, Basın Şeref Divanı ve Basın İlan Kurumu yönetim kurullarında görev yaptı.

Doğan Özgüden ve eşi gazeteci İnci Tuğsavul Özgüden, 1967´den sonra haftalık sosyalist dergi Ant´i ve Ant Yayınları´nı kurdular ve 12 Mart 1971 sıkıyönetimi tarafından kapatılıncaya kadar yönettiler. Yazdıkları yazılardan dolayı haklarında 50´den fazla dava açıldı. 300 yılı aşkın hapis cezası talebiyle haklarında çok sayıda dava açıldığından, 1971 askeri darbesinden sonra Türkiye´den ayrıldılar.

Avrupa´da diğer muhalif sürgünlerle birlikte Demokratik Direniş Hareketi´ni kurarak cunta rejimine karşı kampanya yürüttüler.

1974´ten beri Brüksel´de şu kurumları yönetiyorlar:

Çeşitli dillerde Türkiye üzerine yayın yapan İnfo-Türk Ajansı (www.info-turk.be)

Çok Uluslu Göçmen Eğitim Merkezi Güneş Atölyeleri (www.ateliersdusoleil.be)

12 Eylül 1980 darbesinden sonra Özgüden ve Tuğsavul, askeri cuntaya karşı hariçte mücadele yürütmek üzere Avrupa´da kurulan Demokrasi İçin Birlik (DİB)´in genel başkanlığı ve yayın yönetmenliği görevlerini üstlendiler.

Cunta´ya karşı yürüttükleri muhalefetten dolayı, 200´e yakın rejim karşıtıyla birlikte 1982 yılında Türk vatandaşlığından çıkartıldılar. Bu karar on yıl sonra iptal edildiyse de, Dışişleri Bakanlığı kendilerine, Türkiye´ye döndükleri takdirde daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne bildirilen ağır suçlamalardan dolayı tutuklanmayacakları ve yargılanmayacakları konusunda herhangi bir yazılı güvence vermeyi reddetti. Aksine, 1971 darbesinden otuz yıl sonra, cuntacı generalleri eleştiren bir yazısından dolayı Doğan Özgüden hakkında yeni bir dava açıldı ve mahkeme, kendisinin Türkiye´ye girer girmez tutuklanması için sinir kapılarına bildirimde bulundu. Daha sonra TC Ceza Kanunu 301. maddesine göre sürdürülen dâva, Özgüden´in Türkiye´ye girişinde tutuklanarak mahkemeye sevk edilmesine kadar askıya alındı.

Özgüden, halen Belçika Gazeteciler Cemiyeti, Belçika İnsan Hakları Derneği, Brüksel Kültürler Arası Etkinlikler Merkezi (CBAI) ile Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığıyla Mücadele Hareketi (MRAX) üyesidir.

 

Ödülleri:

 

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu, 4 Kasım 2007 tarihindeki toplantısında, "Türk Basını´na 50 Yılı Aşkın Süreyle Vermiş Olduğu Seçkin Hizmetler" nedeniyle Doğan Özgüden´e, Burhan Felek Basın Hizmet Ödülleri kapsamında bir teşekkür belgesi sunulmasına oy birliğiyle karar verdi. Karar, hakkındaki davalardan dolayı Türkiye´ye dönemeyen Doğan Özgüden´e, TGC Genel Başkanı Orhan Erinç ve Genel Sekreteri Celal Toprak´ın imzalarını taşıyan bir mektupla iletildi.

İnfo-Türk Genel Yayın Yönetmeni Doğan Özgüden, iki yıl önce de, eşi gazeteci İnci Tuğsavul-Özgüden´le birlikte, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi tarafından 2006 Ayşe Zarakolu Düşünce Özgürlüğü Ödülü´ne layık görülmüştür.

 

ESERLERİ (İnci Tuğsavul-Özgüden'le birlikte):

 

Türkiye´de Yayımlanmış Kitapları:

 

Faşizm (1965),

Kapitalizm (1966).

 

Avrupa´da da İngilizce, Fransızca ve Hollandaca Olarak Yayımlanmış Başlıca Kitapları:

 

Türkiye Dosyası (1972),

İşkencede Türkiye (1973),

Türkiye, Faşizm ve Direniş (1973 - Hollandaca, 2006 - Fransızca),

Uluslararası Sendika Hareketi (1979),

Türkiyeli Göçmen İsçiler (1983),

Türkiye´de Militarist "Demokrasi" Üzerine Kara Kitap (1986),

Türkiye´de İslam Köktendinciliği (1987),

Türkiye´de Aşırı Sağ Hareket (1988).

"Vatansız" Gazeteci - I. Cilt - Sürgün öncesi (2010),

"Vatansız" Gazeteci - II. Cilt - Sürgün Yılları (2011).

 

KAYNAKÇA: Doğan Özgüden’i Tanır Mısınız (odatv.com, 13.02.2011), Doğan Özgüden - İnci Tuğsavul (info-turk.be, erişim, 09.08.2016), Nazım Alpman / Babıali’den Doğan Özgüden Geçti (nazimalpman.com, 09.08.2016).

DOĞAN ÖZGÜDENİ TANIR MISINIZ?

DOĞAN ÖZGÜDENİ TANIR MISINIZ?

 

Günay Aslan, Politika Gazetesi’nde Doğan Özgüden’i anlattı.

 

İşte Aslan’ın Özgüden’i anlattığı yazısı:

 

Bir ayı aşkın bir zamandır elimde bir kitap oradan oraya dolaşıp duruyordum. Gittiğim her yere onu da götürüyor, her fırsatta açıp bir miktar okuyor, sonra ara veriyordum. Her koşulda ve ruhumun her halinde kitap okuyabilsem ve bazen günde bir kitabın hakkından rahatlıkla gelebilsem de bu kez yapamadım. Okumayı zamanında tamamlayamadım. Hep ağır çekim; sindire sindire okumaya çalıştığım için uzattıkça uzattım.

Bir ayı aşkın bir zamandır kendimle birlikte taşıdığım ve okuyup bitirmeye kıyamadığım kitabın adı ‘Vatansız’ Gazeteci. Yazarı ise gazeteci üstadımız ve varlığından onur duyduğumuz ağabeyimiz Doğan Özgüden.

Gerçek aşkına bağlı, mücadeleci gazetecilerin duayeni Özgüden, ‘Vatansız’ Gazeteci’nin birinci cildinde hayatının sürgün öncesi yıllarını yazmış. 560 sayfadan oluşan kitabı Belge Yayınları yayımlamış.

Kitapta ne yok ki? 1936 yılında Kalecik’e bağlı Irmak İstasyonu’nda, Balkan muhaciri bir emekçinin çocuğu olarak dünyaya gelen, çeşitli zorluklarla ve mücadeleyle geçen 35 yılın ardından sürgün edilen Doğan Ağabey, 1936-1971 arasına neler sığdırmamış ki?

 

İşçilikten Genel Yayın Yönetmenliğine...

 

Koca bir 35 yılı soluk soluğa yaşamış. Son derece hızlı uçan doğan misali yolu uçarcasına yarılamış.

Babası aydın özellikleri olan bir demiryolu emekçisi. Doğan Ağabey, emekçi bir aileden geliyor olmanın zorluklarıyla daha çocuk yaştayken yüz yüze gelmiş. Ağır bir hastalık geçirmiş. Kardeşini kaybetmiş. Okuyabilmek içinse köyden köye, şehirden şehire gönderilmiş.

Yalnızlığa, yokluğa ve yoksulluğa çocuk yaşta göğüs germiş. Her koşulda mücadele etmiş. Sıradan bir işçi olarak girdiği basın alanında genel yayın yönetmenliğine kadar geldiği her yere de dişiyle tırnağıyla sökerek gelmiş.

Sorumluluk bilinci ve mücadeleci kişiliği onu kavganın göbeğine sürüklemiş. Bu sayede zaten genç yaşına rağmen hayatın içinde kendine saygın bir yer edinmiş. Bir ekol haline gelmiş. Elbette Doğan Ağabey’in sorumluluk bilinci, mücadeleci kişiliği kadar mesleki yeteneğinden de söz etmek gerekiyor. Genlerine işlemiş mesleki yetenek sayesindedir ki ticaret okurken işçi olarak girdiği kurumdan gazeteci olarak çıkıyor. ‘Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur’ sözünü doğrularcasına kısa sürede bir ekol, bir efsane haline geliyor.

 ‘Vatansız’ Gazeteci’de bunun öyküsüne yer veriyor ancak, oldukça mütevazi davranıyor. Kendisiyle ilgili özel gelişmelerden pek söz etmiyor. Ailesi, eşi ve kendisi üzerinden daha çok dönemin siyasal değerlendirmelerini yapıyor. Her dönemin aktörlerini ve önemli gelişmelerini anlatıyor. Güçlü hafızası ise hayranlık uyandırıyor.

Onun gibi sürgün olan Milan Kundera, ‘’memleketleriyle görüşmeyen insanlar kaçınılmaz olarak bellek yitimine uğrarlar; memleket hasreti yandıkça insan daha çok unutur’’ diyor.

 

Belgesel Özelliğini Taşıyan Bir Kitap

 

Ancak, Doğan Ağabey’in dipdiri hafızası gerçeğin bir başka yönüne işaret ediyor. Memleketi sürgünde yaşamak, uzaklığa ve koşullara aldırmadan memleket kavgasına katılmak belli ki belleği güçlü kılıyor.

Özgüden örneği bunu gösteriyor. O, yakın tarihi bütün boyutları ve canlılığıyla önümüze seriyor. Kitabı okurken okurun önünden bir tarih akıp geçiyor. ‘Vatansız’ Gazeteci, bu yanıyla bir belgesel özelliği taşıyor.

Tek parti dönemini, 2’inci Paylaşım Savaşı günlerini, Türkiye’nin NATO’ya girmesini, çok partili sisteme geçmesini, Menderes’i, DP hükümetlerini, Kore’ye asker gönderilmesini, 27 Mayıs darbesini, TİP’i, 12 Mart’ı ve daha birçok tarihsel olayı ustalıkla gözler önüne seriyor.

 

 

İsmet İnönü, Adnan Menderes, Cemal Gürsel, Bülent Ecevit, M. Ali Aybar, Behice Boran, Çetin Altan, Abdi İpekçi, İlhan Selçuk gibi, Doğan Ağabey, hayatının kesiştiği tarihsel şahsiyetleri kuyumcu titizliğiyle ele alıp anlatıyor.

 

Özgür Düşünceye Bir Üs: Ant

 

Birçok gazetede temsilcilik, muhabirlik, yazı işleri müdürlüğü gibi görevlerde bulunan, dönemin tek solcu gazetesi olan Akşam’da genel yayın yönetmenliği yapan, TİP’in yöneticilerinden olan Özgüden’in hayatında ANT dergisi ve yayınlarının apayrı bir yeri olduğunu söylemem gerekiyor.

Yuvasını uçurum kenarına yapan doğan misali karargahını ANT’a kuruyor. Kimsenin Kürd’e Kürt diyemediği, militarizme adam gibi laf edemeği koyukaranlık yıllarda, o ve sevgili eşi İnci Tuğsavul, ANT’ı özgür düşüncenin merkezi haline getiriyor.

Söylenmesi gereken ne varsa ANT özgürce söylüyor.

Kürt Tarihi’ni ilk ANT basıyor. Kitabın mizanpajını İnci Abla’nın kendisi yapıyor. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki gerilla mücadelelerini anlatan kitapları ilk onlar yayımlıyor. Türk ordusunun kapitalist özelliğini ilk onlar teşhir ediyor.

Bu yüzden de militarist sistemin hedefi haline geliyorlar. Ülke onlara dar ediliyor. Davalar açılıyor, kumpaslar kuruluyor, tehditler, şantajlar yapılıyor. Sistem onlara mapus damında çüremek veya faili meçhul bir cinayete kurban gitmek dışında bir seçenek (!) sunmuyor.

 

Yoldaşı İle 40 Yıldır Sürgünde

 

Bu yüzden dostları onları sürgüne gönderiyor. Doğan Özgüden ile İnci Tuğsavul o gün bugündür; 40 yıldır sürgünde yaşıyor.

Doğan Ağabey ile ‘kara sevdası’; aşkı ve yoldaşı İnci Abla 40 yıldır el ele, yürek yüreğe mücadeleye sürgünde devam ediyor. Militarist sistem 40 yıl önce onları susturmak istemişti ancak, başaramadı. Aksine onlar daha çok konuştular; daha çok koşturdular. Sürgünde demokratik platformlar, kurumlar, inisiyatifler oluşturdular ve Türkiye ile Kürdistan halklarının sesini bütün dünyaya duyurdular.

Bu yüzden vatandaşlıktan çıkarıldılar. ‘Avrupa’nın Başkenti’nde linç kampanyalarına ve saldırılara maruz kaldılar. Ancak, yılmadılar. Hayatlarını özgürlük, sosyalizm ve barış mücadelesini adamış olan Türkiye halklarının onuru Doğan Özgüden’le İnci Tuğsavul birer insanlık savaşçısı olarak adlarını insanlık tarihine altın harflerle yazdırdılar.

 

Aram’ın Penaber’ini Armağan...

 

Onları susturmaya çalışanlar, sürgüne zorlayanlar, onlara baskı yapanlar, linç etmeye çalışanlar ise tarihin çöplüğünü boyladılar.

Rengi, dili, dini, mezhebi, cinsiyeti ve düşüncesi ne olursan olsun haksızlığa uğramış her insanla dayanışma içinde olan ve her koşulda insan olmanın onurunu koruyan Doğan Özgüden ile aşkı ve yoldaşı İnci Tuğsavul Mayıs ayında sürgündeki 40’ıncı yıllarını kutlayacaklar.

 Onların mücadeleci kişilikleri önünde saygıyla eğiliyorum. Sürgün yüreklerimize gömdüğümüz Aram Tîgran’ın Penaber parçasını da onlara armağan ediyorum...

 

 Babıali’den Doğan Özgüden geçti 

 

 

Doğan Özgüden’i tanıyanlar onu en kısa yoldan şöyle tarif ediyorlar:

-Babıali’ye gelmiş geçmiş en iyi gazetecilerden biri. Yayın Yönetmeni olarak ise en ön sırada gelir!

Ancak genç kuşaklar onu tanımıyorlar. Nasıl tanısınlar ki? 11 Mayıs 1971’de eşi, hayat ve mücadele arkadaşı İnci Tuğsavul Özgüden ile birlikte Türkiye’yi terk etti. 12 Mart Faşizmi bütün ağırlığıyla ülkenin üzerine çökerken onların yönettiği sosyalist ANT Dergisi için toplam 300 yıl hapis istemli ceza davaları yığılmıştı.

ANT Dergisi 15-16 Haziran 1970’deki Büyük İşçi Direnişi’nden sonra çıkan sayılarında şu başlığı atmıştı:

“Kapitalist subaylar işçileri yargılayamaz!”

Deniz Gezmiş ve arkadaşları haklarında arama kararları çıkmışken Doğan Özgüden ANT Dergisi’nde Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu THKO bildirisini tam metin olarak yayınlayabiliyordu.

Doğan Özgüden ANT Dergisi öncesinde henüz 28 yaşındayken 1964 yılında Akşam gazetesinin yayın yönetmenliğine getirilmişti. Üstelik gazetenin sahibi Malik Yolaç, Adalet Partisinden parlamentoya girmiş bir işadamıdır. Özgüden kendisine teklif edilen makam için patronunu uyarır:

-Ben sosyalistim, kendi görüşlerimi gazeteye yansıtırım!

Malik Yolaç, bunlar senin iyi bir gazete yapmana engel değil ki der.

Bu görev teklif anını aradan 50 yıl geçtikten sonra Malik Bey’e Moda’daki evinde sordum. O da İZ TV kameramanı Burcu Camcıoğlu’na doğru dönerek anlattı:

-Doğan Özgüden işini çok iyi bilen, donanımlı, bilgili. yetenekli bir gazeteciydi. Ben patronum, işini en iyi yapanı seçmek zorundaydım. O yüzden Doğan’ı seçtim. Gazeteyi batmaktan kurtarıp yüksek tirajlı Hürriyet’e rakip hale getirdi. Demek ki doğru seçim yapmışım!

Doğan Özgüden’i anlatan “Vatansız Vatansever” belgeseliyle ile yaklaşık iki aydır uğraşıyoruz. Brüksel’de Serdar Berti ve Berivan Cizre, Türkiye’de ise Burcu Camcıoğlu, Gökay Gökulu ile çekimler yaptık. Meslekte 10 yılını geride bırakan Nazmiye Şeralioğlu yapımcılığının bütün inceliklerini gösterdi. Kurgu Yönetmeni Hüseyin Babucoğlu haftalarca uğraşarak belgeseli tamamladı.

Doğan Özgüden dışında İnci Özgüden, ANT’ın yazı işleri müdürü Osman Arolat, yayın kurulu üyeleri Müfide ve Faruk Pekin, Gencay Gürsoy, ANT yayınlarının sonraki yöneticisi Çiğdem Özgüden ve Akşam’ın o yıllardaki patronu 95 yaşındaki Malik Yolaç İZ TV’ye konuştular, Yakın Tarih’e yeni sayfalar eklediler. 

Vatansız Vatansever Doğan Özgüden belgeseli bu gece 23.00’te İZ TV’de ekrana geliyor. Gazeteciliğe çok ihtiyacımız olan bu günlerde sahici bir gazetecinin hayat hikayesi izleyenlere iyi gelecektir!

 

Siyaset paralı hobi

 

Türkiye yeni bir genel seçime doğru son hızla ilerliyor. Seçilecekler ile seçecekler arasında öylesine büyük açı farkları oluştu ki, birileri  kayıtsızlıkla diğerlerinin heyecanına uzaktan bakıyor.

Bunun basit bir nedeni var: Milletvekilliği çok cazip bir mevki!

Bir kere seçilip o çatı altına girerler, ömür boyu rahat edebiliyorlar.

Bu yüzden de talep çok, yarış iddialı, rekabet zalimce…

Aday adaylarının gözlerindeki parıltı ile halkın gözlerindeki bakışlar bir türlü üst üste düşemiyor.

İsviçre’de kanton parlamentosunu geziyorduk, bir milletvekili çalışma düzenlerini anlattı:

-Milletvekilleri parlamento toplantılarına katıldıkları gün sayısı kadar harcırah alırlar. Ayrıca maaşları yoktur.

TBMM üyeliğinin ekonomik çitasını biraz düşürebilirsek, demokrasinin de kalitesini belki yükseltebiliriz!

KAYNAK: Nazım Alpman / Babıali’den Doğan Özgüden Geçti (nazimalpman.com, 09.08.2016), Günay Aslan / Doğan Özgüden’i Tanır Mısınız (odatv.com, 13.02.2011).

 

 

Yazar: Günay Aslan

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör