Anadolu Selçuklu Devleti’nin
ikinci sultanı (D. 1079 - Ö. 1107,
Habur). Anadolu’daki ilk Türk devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman’ın
ikinci oğludur. Diyarbakır'ın Silvan ilçesine gömülüdür. Kılıçaslan, Temmuz
1107’de Habur ırmağı kıyısında yapılan savaşta kahramanca savaşmasına karşın
yenildi. Habur ırmağını geçmek isterken, genç yaşında boğularak öldü. Karaya
vuran cesedi alınarak, Atabeyi Mehmed Bey tarafından Meyyafarkin’de (Silvan) yaptırılan
türbeye toprağa verilmiştir.
Silvanlı tarihçi İbnül Erzak, bu
türbeye Kubbetü's-Sultan dendiğini ve bu türbeye sonradan birçok Türk büyüğü ile
Kılıçaslan'ın kızı Saide Hatun'un 1130’da gömüldüğünü yazar. Daha sonraları
türbenin çevresi büyüyerek Sultan Mahallesi adını almıştır. Bugün türbeden ne
de Sultan Mahallesinden iz kalmıştır
Babasının, Tacettin Tutuş’un
Suriye seferinde komuta ettiği büyük Selçuklu ordusu karşısında yenilgiye
uğrayıp canına kıyması (1086) üzerine, kardeşi Davut’la birlikte Melikşah’ın
tutsağı olarak götürüldüğü Isfahan’da 1092’ye kadar kaldı. Burada altı yıl iyi
bir eğitim ve öğretim görerek, Türk-İslam terbiyesi ile yetiştirildi.
Melikşah’ın ölümünden sonra da Anadolu’ya döndü. 1092’de Büyük Selçuklu Sultanı
Berkyaruk’un onayı ile Anadolu’ya gelerek, İznik’te altı yıldır boş duran
Türkiye Selçuklu Devleti’nin tahtına çıktı.
Kılıçaslan, İznik’te
hükümdarlığını ilan ettiğinde, bir yandan Bizanslıların, bir yandan da
Anadolu’daki öteki Türk beylerinin tehdidi altında idi. Gönderdiği bir orduyla
Balıkesir ve Kapıdağ yörelerini Bizans’ın elinden alıp, doğu illerinden yanındaki
getirdiği Türkmen ailelerini İznik çevresine yerleştirerek, Anadolu’da dağılmış
olan birliği yeniden kurdu. İznik’i imar ederek bir anlamda hükümet merkezi
durumuna getirdi. Bu sırada Bizanslıların fırsattan istifade ile Marmara
kıyılarını işgale başlamaları üzerine, Ege kıyılarıyla Ege adalarının bir
bölümünde egemen olan Çaka Bey’le anlaşarak mücadeleye girişti. İmparator
Alexios’un Türk kuvvetlerine karşı denizden gönderdiği büyük bir ordu bozguna
uğratıldı. İznik’e saldırıları bertaraf edilen Bizanslılar, Balıkesir ve
Kapıdağı bölgelerinden de geri püskürtüldüler. Kılıçaslan daha sonra Çaka
Bey’in kızıyla evlenip önce Bizanslılara karşı kendini güvence altına aldı.
Bizanslılar bunun üzerine, Çaka Bey ile I. Kılıçaslan’ın arasını açmaya
çalıştılar. Bu sırada Kılıçaslan, fetret devrinde Anadolu Selçuklu Devleti’nden
ayrılan kentleri yeniden bir bayrak altında toplayıp birlik kurmak için
harekete geçmişti. Bu bağlamda Aleksios Kommenos’la anlaşarak Çaka Bey’i
öldürttü (1094). Batı sınırlarını da böylece güvenceye aldıktan sonra,
Sivas’taki Danişmentlilerin göz koyduğu Malatya üzerine yürüdü (1095) ve kenti
kuşattı. Ancak Ortadoğu, İslâm dünyasının taht kavgaları ve mezhep çatışmaları
ile sarsılığı bu dönemde ezeli “Hilâl-Haç”, “Doğu-Batı” mücadelesinin en
hareketli ve en önemli bir aşamasını oluşturan Haçlı istilasına maruz
kalmıştır. XI. yüzyılın sonlarında başlayan bu hareket yüzyıllarca sürdü. Özellikle
dinî, toplumsal ve ekonomik nedenlerle ortaya çıkan bu hareket, Vatikan
kilisesinin önderliğinde başlamıştı. Papalık kurumunun yönlendirilmesiyle ile cahil
halk kitleleri harekete geçirilerek, Müslümanlara karşı büyük bir kuşatma
harekâtı başlatılmıştı. Oysa iddiaların tersine, kutsal topraklar Hıristiyan
hacı adayları tarafından ziyaret ediliyor ve bu konuda onlara Müslümanlar
tarafından engel olunmak şöyle dursun, yardım ediliyordu. Filistin’de kendilerine ayrılmış
olan hastaneler ve ikamet merkezleri bulabiliyorlardı. Burada kiliseleri, manastırları,
hatta kitaplıları bile vardı. Ama Haçlı seferlerinin asıl nedeni; Türklerin
Rumeli’ye geçmelerini önlemek işçin; Anadolu, Suriye, Filistin ve Akdeniz’den
onları temizlemek gerekiyordu. Bunu da ancak bütün Hıristiyan dünyasının
birlikte hareket etmesi durumunda başaracaklardı. Hilâl’e karşı Haç’ın
savunulması görevini üzerine aldığı kabul edilen Bizans, artık Müslüman Türkler
karşısında bu görevini yerine getiremeyecek gibiydi. Hıristiyan dünyası bu
kaygılarla kendini Türk tehdidine karşı güvenlik altına almak için kutsal
toprakların fethine çıkmaktaydı.
Malatya Kalesini tam düşürmek
üzereyken, Haçlı kuvvetinin harekete geçtiğini haber alınca, kuşatmayı
kaldırarak hızla İznik’e döndü. İznik’i kuşatan Haçlılara karşı Hisarönün’de
ordusunu savaşa soktu. Yapılan şiddetli çarpışmaların sonunda iki taraf da ağır
zayiat verdi, birçok Haçlı komutanı öldürüldü. Ancak düşman devamlı kuvvet
yardımı alıyordu. Kalabalık düşman kuvvetlerine karşı meydan savaşı vermenin
tehlikeli olacağını anlayan Kılıçaslan, ordusunu geri çekmek zorunda kaldı.
Böylece 22 yıllık Selçuklu başkenti olan İznik 29 Haziran 1097’de Haçlı
kuvvetlerinin eline geçti. İznik’in kaybından ve Birinci Haçlı seferinden sonra
Kılıçaslan, Anadolu Türklerini çevresine toplayarak, Konya’yı başkent yaptı.
Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun parçalanmasından yararlanarak bütün İslam
topraklarına sahip olma girişiminde bulundu. Ardından Danişment Gazi ve Kayseri
egemeni Hasan Bey’le anlaştıktan sonra Haçlı ordusunu Eskişehir önlerinde
karşıladıysa da onların ilerleyişlerini durduramadı. Bir koldan Kayseri, bir
koldan da Toroslara doğru ilerleyen Haçlılar, Kayseri-Göksun-Maraş üzerinden
Antakya’ya inmeyi başardılar. Bunun üzerine Kılıçaslan hükümet merkezini
Konya’ya taşımak zorunda kaldı. Yüzyılın sonlarında Anadolu’nun güney ve batı
bölgeleri Haçlı ordularının eline geçmiş, kuzeybatısı Bizans egemenliği altına
girmişti. Bunun yanı sıra Ermeniler de Çukurova bölgesinde bir ermeni devleti
kurma peşindeydiler. Kılıçaslan bir yandan Bizans ve Haçlı saldırılarını
durdurmaya çalışırken, öte yandan da göç etmek zorunda kalan Türkleri
yerleştirmekle uğraşıyordu.
Selçuklu
komutanı Gümüştigin’in 1100 yılında bir Haçlı ordusunu yok edip prens
Bohémond’u ve mahiyetini tutsak alması, yeni bir Haçlı akınının başlamasına yolaçtı.
Kılıçaslan Danişmentlilere, Suriye Selçuklu hükümdarı Rıdvan’a ve öteki Türk
beyliklerine başvurarak yardım istedi. Aldığı önlemlerle Haçlı ordusunun Amasya
dolaylarında yok edilmesini sağladı. 1103’te Haçlıların elindeki Elbistan ve
Maraş’ı kurtardı ve anlaşmazlığa düştüğü Danişment Gazi’yi yendi. 1105’te
Danişmentlilerin elinde bulunan Malatya’yı aldı.
Ancak bu gelişmeler Büyük Selçuklu
sultanı Muhammed Tapar’ı tedirgin etmeye başlamıştı. Sultan Muhammed’in Musul’a
gönderdiği komutanı Çavlı Bey, Kılıç Arslan’a bağlı olan Çökürmüş Bey’i öldürüp
Musul halkına eziyet etmeye başlayınca, Musul halkı Kılıçaslan’ı Musul’a davet
etti. Bu davetin yerine getirilmesi gerektiğini belirtip ordusunun bir kısmını
alarak Musul’a gitti. Musul’da çok iyi karşılandı ama, Bizans karşısında birçok
Musul beyinin karşıya geçtiğini gördü. Komutanları olan Ersagun ile İltutmuş
beylerin geri dönelim telkinlerine karşın, geri dönmeyerek 1107 yılının ilk
aylarında Musul’u ele geçirip ülkesine kattı. Sonra, Büyük Selçuklu
İmparatorluğu’nun parçalanmasından yararlanarak bütün İslam topraklarına sahip
olma girişiminde bulundu. Ama Çavlı, Rıdvan ve Artuklu İlgazi anlaşarak Kılıçaslan’ın
üzerine yürüdüler.
Kılıçaslan, Temmuz 1107’de Habur
ırmağı kıyısında yapılan savaşta kahramanca savaşmasına karşın yenildi. Habur
ırmağını geçmek isterken, genç yaşında boğularak öldü. Karaya vuran cesedi alınarak,
Atabeyi Mehmed Bey tarafından Meyyafarkin’de (Silvan) yaptırılan türbeye toprağa
verildi.
I. Kılıçaslan, Türkiye Selçuklu
Devleti’nin en buhranlı dönemlerinde hükümdarlık yapmıştı. Bizans
İmparatorluğu’nun İznik’e yönelik saldırılarını bertaraf ettikten sonra, yoğun
bir iskân politikası uygulayarak, özellikle Horasan bölgesinden getirdiği
Türkleri Anadolu’ya yerleştirmiş, böylece Anadolu’nun Türkleşmesine çok önemli
katkılarda bulunmuştur. Kılıçaslan teşkilatçı bir devlet adamıydı. Üstün
komutanlık yeteneğine sahip, bütün hayatı mücadele içinde geçen büyük bir
kahraman ve gazidir. Tutucu Haçlı ordusuna ağır kayıplar verdirerek, Türklerin
Anadolu topraklarından atılamayacağını herkese gösterdi. Birçok hayır işleri
yaparak halkının sevgisini kazandı. Hıristiyan halka da adalet ve şefkatle
davrandı. Bu yüzden devrin tarihçileri “Kılıçaslan’ın ölümü Anadolu Hıristiyanları
için de bir matem oldu” demişlerdir. Adaletli, hayırsever, korkusuz bir
hükümdar olarak tanınan Kılıçaslan’ın ölümünden sonra, oğulları arasında
başlayan taht kavgaları, Danişmentlilerin ve Bizanslıların Selçuklu
topraklarını paylaşmak için yeni planlar kurmalarına yolaçtı.
KAYNAKÇA:
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi (s. 6692, 1986), Fazlı Konuş /
Selçuklular Bibliyografyası (2006), Özden Süslü / Tasvirlere Göre Anadolu
Selçuklu Kıyafetleri (1989), Ülker Erginsoy / Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi
ve El Sanatları (1988), TDV İslam Ansiklopedisi (c. 25, s. 396, 2002), İhsan Işık / Ünlü Devlet Adamları (Türkiye Ünlüleri
Ansiklopedisi, C. 1, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013) - Diyarbakır
Ansiklopedisi (2013).