Roman ve
hikâye yazarı (D. 12 Ekim 1934, İnebolu / Kastamonu - Ö. 13 Aralık 1977,
İstanbul). Babası hukukçu, bir süre CHP milletvekilliği yapmış olan Mehmet
Cemil Atay, annesi Fransız bir anne ve Türk babadan doğma Muazzez Zeki
Hanım’dır. 1939’da, babasının milletvekili seçilmesi üzerine ailesiyle
Ankara’ya geldi. İlköğrenimine Ankara’da Devrim İlkokulunda başladı. TED Ankara
Kolejinden (1951) mezun olduğu yıl devlet olgunluk sınavını kazandı. İstanbul
Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi (1957) mezunu. Anayol Mühendislik
Şirketinde altı ay mühendis olarak çalıştı. Bu yıllarda Beyoğlu’ndaki Baylan
Pastanesine sık sık giderdi. Ferit Edgü, Demir Özlü, Hilmi Yavuz ve Onat Kutlar
gibi isimlerle arkadaşlık etti. 1957 Aralık ayında yedeksubay olarak askere
gitti. Askerliğin ilk altı ayını İstanbul’da, kalanını Ankara’da geçirdi.
Ankara’da geçen bu zamanda Pazar Postası dergisi çevresinde toplanan
gençlerle arkadaşlık etti. Ece Ayhan’ın, Korkut Boratav’ın evindeki
toplantılara katıldı. Cevat Çapan ve Vüs’at O. Bener ile sıkça birlikte oldu.
Mayıs 1959’da askerlik bitince İstanbul’a döndü.
1959-62
yıllarında İstanbul’da Denizcilik Bankası İstanbul Şehir Hatları İşletmesinde
çalıştı. 1961’de modacı terzi Fikriye Fatma Gürbüz ile evlendi. Bu evlilikten
1962’de Özge adlı bir kızı oldu. 1962’de bir arkadaşı ile bir inşaat şirketi
kurdu. Bir yandan da 1960 yılında girmiş olduğu İstanbul Devlet Mühendislik ve
Mimarlık Akademisi İnşaat Bölümündeki öğretim üyeliğini sürdürdü. Burada
topografya ve yol inşaatı dersleri okuttu. 1967’de boşandı. Aynı yıl şirketinin
faaliyetini durdurdu. Evliliği bitince birkaç ay babasıyla yaşadı, ardından
Beyoğlu civarında bir yere taşındı. Aynı dönemde son on yılında kendisine kader
arkadaşlığı yapan Sevin Seydi yaşamına girdi. Meydan Larousse lugat ve
ansiklopedisinde redaksiyon ve son okuma işlerini yürüttü (1971-73). 1973
yılında Hürriyet gazetesi için
yayımlanan Türkiye 1923-1973 Ansiklopedisi için madde yazarlığı yaptı.
1974’te sanat muhabiri Pakize Kutlu ile evlendi. Oğuz Atay hakkında kapsamlı
bir monografi yazmış olan Yıldız Ecevit onun yaşamının üç evreye
ayrılabileceğini söyler. Gençlik, evlilik ve yazarlık evreleri. Sonuncu evrede
yoğun bir karamsarlık olarak gözlenen ciddi bunalımlar yaşadı. 1975’te doçent
oldu. 1976’da hastalandı. Beyninde çıkan bir tümör nedeniyle, bir süre
Londra’da tedavi gördü. Bu hastalıktan kurtulamayarak, İstanbul’da öldü.
Edirnekapı Şehitliği’ne, annesinin yanına gömüldü.
Haftalık Pazar
Postası 1959’da İstanbul’a taşınınca bu dergide imzasız yazılar yazdı,
derginin redaksiyon ve tashih işlerini yaptı, 1959 yılında sadece imzalı üç
yazısı (12 Temmuz, 19 Temmuz ve 9 Ağustos) yayımlandı. Makale ve
söyleşileri çeşitli dergilerde yer aldı. 1960 sonrası toplumsal değişim ve
aydınların tutumuna eleştiriler getirdiği Tutunamayanlar adlı romanının
yayımlanmasından önce TRT’nin 1970 Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülünü
kazanmasıyla tanındı. En etkilendiği yazar, Dostoyevski oldu. Edebî kişiliği ve
eserleri ölümünden sonra aydın konulu tartışmaların başlıca kaynakları arasında
yer aldı. Çok yönlü bir aydın ve modernist bir yazar olarak Doğu ve
Batı uygarlıkları arasında sıkışıp kalmış, bir kültürel bunalım ve kimlik
arayışı içindeki Cumhuriyet dönemi aydınının ruhsal ve düşünsel sorunlarıyla
ilgilendi.
Tutunamayanlar,
yayımlanmasının ardından 1930’lardan 1960
sonrasına uzanan dönemde; topluma ilişkin gözlemleri, aydınların yaşamına,
toplumsal kurumlara yönelen eleştirileri yüzünden önemli bir tartışmanın
merkezini oluşturdu. Öncü bir roman niteliği taşıyan Tutunamayanlar, 1950’li
yılların köy romanlarından da, 1960’ların toplumsal kaygıları yoğunlukla öne
çıkaran romanlarından farklılaştı. Yazar, bireyi ve bireyin iç dünyasını, iç
konuşma, diyalog, psikanaliz, hiciv, taklit, parodi, pastiş, yabancılaştırma
tekniği olarak alay gibi çeşitli post-modern teknikleri kullanmak suretiyle,
romanın merkezine koydu. Metinlerarası ilişkiler bağlamında zengin çağrışımlar
yüklü bu romanın ana renklerinden biri ironidir. Yazar, ilgisini özellikle
kendileriyle sürekli bir iç hesaplaşma yaşayan bireye yöneltti. Bu süreçte en
önemli araçlarından biri “oyun” kavramı oldu. Aynı kavram etrafında örülen ve Tutunamayanlar’ın
esintilerini taşıyan Tehlikeli Oyunlar adlı romanında çevresinden kopan
aydınların yaşam çıkmazlarını işlemeyi sürdürdü. Bu romanla ilgili amacı “herkesin
saldırdığı ve saldırmakta haklı olduğu bir adamla”, “herkesin hor gördüğü bir
kadının” macerasını yazmaktı. Bu roman da tıpkı Tutunamayanlar gibi bir iç
serüvendir ve Yıldız Ecevit’in ifadesiyle “Bir oluşum romanı; bir Bildungsromandır”; böylece o, adı Hikmet
olan erkek karakterini bir ruh çözümlemesine tabi tutarak hepsiyle yüzleşti. Bu
kitapta Hikmet gerçekle hayal dünyasının bağdaşmazlığı karşısında yaşamdan
vazgeçti. Her iki romanında çeşitli katmanlara bölerek elde ettiği roman
dokusunu belirsiz bir senteze kavuşturmayı tasarladı.
Bir
Bilim Adamının Romanı’nda genç yaşta ölen
bilim adamı Prof. Dr. Mustafa İnan’ın hayat hikâyesini kendi tutunamayan
perspektifine uydurarak anlattı. Ayrıca Batı uygarlıklarını özümsemiş,
matematikten edebiyata kadar hemen hemen her alanla ilgili aydın bilim adamı
yetiştirmenin önemi de bu romanın alt konularından biri oldu.
Oyunlarla
Yaşayanlar adlı oyunu, ölümünden sonra
1979-80 döneminde Devlet Tiyatrolarında daha çok da amatör toplulukların
sahnelerinde oynandı. Romanlarında olduğu gibi bu oyunu yazarken de yeni
teknikler denedi. Bu oyun, bir yandan sanatla oyunu buluşturan postmodern
izlerle, bir yandan da daha evrensel ve klasik denebilecek toplumsal sorunlarla
örüldü.
Türkiye’nin
Ruhu adlı, Türk toplumunun kültürel kimlik sorununu ve birey-toplum-devlet
ilişkilerini irdelemek istediği tasarısını yazmaya ömrü yetmedi.
Korkuyu
Beklerken, bazıları korku, güvensizlik,
umutsuzluk, yalnızlık, dehşet, suç vb. kavramları kasteden Kafkaesk deyimiyle
nitelenebilen öğelerle örülmüş öykülerden oluşur. Yabancılaşma, bu öykülerin
kahramanlarının hepsinde gözlenebilir. Ayrıca öykülerde toplumsal baskı
karşısında bunalan çağdaş insanın özgürlük arayışı da yer aldı. Örneğin “Beyaz
Mantolu Adam” öyküsünde, bireyin toplum tarafından bir kukla haline
getirildiği, bireyin buna isyanı anlatıldı.
Yıldız
Ecevit, 2014 yılında yayımlanan ve İletişim Yayınları tarafından basılan “Ben
Buradayım” adlı eseriyle Oğuz Atay’ın hayatını anlatmıştır.
Oğuz Atay İçin Ne Dediler?
“Oğuz
Atay tek öykü kitabı Korkuyu Beklerken’de ağırlıklı olarak yabancılaşma,
umutsuzluk, uyumsuzluk, bunaltı konularını işler. Oğuz Atay’ın öykülerindeki
ortak temaları, yabancılaşma, toplum eleştirisi, yalnızlık, başkaldırı,
intihar, aydın eleştirisi, kıstırılmışlık, karamsarlık, iletişimsizlik, hayatın
anlamsızlığı olarak sıralayabiliriz. Öyküler, sürüp giden kalıplaşmış hayatın
tutarsızlığını/saçmalığını ana tema olarak alırken, Atay, neredeyse hep aynı
insanı ve temaları anlatır: Bürokrasinin, yönetimin kıskacındaki birey,
değişimin çarpıttığı, yalnızlığa ittiği insanlar, onların karanlık, düşsel
dünyaları, aşırı karamsarlık, umutsuzluk, yabancılaşma…” (Necip Tosun)
***
“Toplum
ve aile yaşamı, insan ilişkileri ve kişinin iç dünyası Atay’ın yapıtlarında
bilinçakımı tekniği aracılığıyla gözler önüne serilmiştir. Gören, eleştiren
kişidir Atay’ın aydını; yoz değer yargılarına uyum sağlayamaz, böyle bir
yaşamda tutunamaz. Yazarın yapıtlarındaki topluma yönelik eleştirinin
yoğunluğuna karşın, ana sorunsal bireye yöneliktir, ontolojiktir.” (Yıldız Ecevit)
ESERLERİ:
Roman:
Tutunamayanlar (2
cilt, 1971, 1972, 2004), Tehlikeli Oyunlar (1973, 2004), Bir
Bilim Adamının Romanı (1975), Eylembilim (tamamlanmamış,
1998, 2004).
Öykü:
Korkuyu Beklerken (1975,
2004).
Oyun:
Oyunlarla Yaşayanlar (oyn., 1979 - 80, DT, bas. 1985, 2004).
Günlük:
Günlük (1970-77
arası tuttuğu günlükler, 1987, 2004).
Topografya (1970)
adlı bir de meslekî kitabı vardır.
KAYNAKÇA: Atilla Özkırımlı / 1972’de
Hikâye ve Roman Üzerine Notlar: Tutunamayanlar (Sinan Yıllığı 1973), Oğuz
Demiralp / Oğuz Atay‘ı Değerlendirmek Yolunda (Oluşum, Ekim 1978), Çağlar
Keyder / Biz Niçin Onlar Gibi Olamıyoruz (Milliyet, 29.1.1984), Olcay Önertoy /
Türk Roman ve Öyküsü (1984), Gürsel Aytaç / Çağdaş Türk Romanları Üzerine
İncelemeler (1990), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü
(1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of
Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve
Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Edebiyatçılar
(Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous
People (2013), Ahmet Oktay / Roman Üzerine Düşünceler (Sanat Dünyamız,
sayı: 47, Bahar 1992), Ömer Lekesiz / Yeni Türk Edebiyatında Öykü - 4 (2001),
Dilek Yalçın / Kastamonulu İki Yazar: Oğuz Atay– O. Anbarcıoğlu (2001), TBE
Ansiklopedisi (2001), Selim İleri / Oğuz Atay’ın Mektubu (Varlık, Şubat 2005),
Yıldız Ecevit / Ben Buradayım (2014).
'' Gel seninle bir kez daha ağlayalım. Yaşanmışlara,
yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanmayacaklara!.. ''