Denizci, coğrafya ve astronomi bilgini, şair (D. 1498, Galata / İstanbul - Ö. Mayıs 1562, İstanbul) Kanuni Sultan Süleyman döneminin ünlü denizcilerinden olup aslen Sinopludur. Dedesi, Fatih Sultan Mehmed zamanında tersane kethüdalığında, babası Hüseyin Ağa da Darüssınaa kethüdalığında bulunmuşlardı. Bundan dolayı Kâtibî Galataî diye de anılır ve ailece dönemin hanedanından sayılır. Küçük yaşlarından itibaren denizcilikle uğraşarak denizciliğe ait bütün bilgileri öğrenmiş; matematik, astronomi ve fizikle de meşgul olduğu gibi Arapça ve Farsça da bilirdi.  Ayrıca kuvvetli edebiyat kültürü edinmiş, seyahatlerinde Çağatayca ve Azerî lehçesi öğrenmiş, bu lehçelerde şiirler bile yazmıştır.

Seydi Ali Reis, Barbaros Hayreddin Paşa ile Sinan Paşa ve diğer ünlü kaptanlarla birçok deniz savaşına katılarak yetişmişti. Osmanlı donanmasının Rodos’u fethinden başlayarak Akdeniz’de yapılan bütün deniz savaşlarına Barbaros Hayrettin Paşa’nın yanında katıldı ve Batı Akdeniz bölgesini çok iyi öğrendi. Preveze Deniz Muharebesi’nde (1538) Osmanlı donanmasının sol tarafına komuta ederek büyük yararlıklar gösterdi ve bu savaştan sonra adı daha çok duyulmaya başlanıldı. Pirî Reis ile Murad Reis’in ölümü üzerine donanmanın komutanlığına getirildi. Daha sonra Trablusgarp’ın fethiyle biten harekâtta Kaptan-ı Derya Sinan Paşa ve Turgut Reis’in emrinde çalıştı (1551). Kanuni Sultan Süleyman tarafından, Portekiz donanmasıyla girdiği deniz savaşını kaybeden Murad Reis’in yerine Hint Kaptanlığına atandı ve Basra’daki donanmayı Süveyş’e getirmekle görevlendirildi.

Seydi Ali Reis, 1552’de Sul¬tan Süleyman’ın maiyetinde Halep’e gitti. Bir yıl sonra Mısır donanması komutanlığına atandı. Piri Reis, Mısır donanmasını Basra’da bıraktığı için idam edilmişti. Bu olay Ali Reis’in yaşamının da dönüm noktası oldu. On beş gemiyi tamir ettirerek uygun deniz mevsimi için beş ay bekledi ve donanması ile Basra’dan ayrıldı (1554). Basra’dan aldığı on beş kadırga ile Süveyş’e doğru yol alırken Horfakan kenti açıklarında yirmi beş parçalık Portekiz donanmasıyla karşılaştı. Yapılan çarpışmada Portekizliler bir gemi kaybedip geri çekilince yoluna devam etti. Güney Arabistan kıyılarında dağların denize dik inmesinden yararlanarak, gemilerini Portekiz donanmasıyla kıyı arasına soktu. Burada yapılan savaşta Portekizlilerin altı gemisi batırıldı, Osmanlı donanmasının da beş gemisi battı, biri de yandı (1554).

Seydi Ali Reis buradan Gucerat’ın başkenti Ahmedabad’a gittiyse de harap gemilerle Süveyş’e ulaşmak imkânını bulmadığından, kalan gemiler satılıp karadan İstanbul’a dönmeye karar verildi. Ali Reis, Gucerat sultanı Ahmet Han tarafından iyi karşılandı. Daha sonra adamlarından bir bölümü Gucerat Sultalığı’nın emrine girdi. Seydi Ali Reis, Ahmedabad’tan Sind memleketinin başkenti Multan’a, oradan Lahor’a, bu kentten de Delhi’ye ulaşarak Timuroğullarından Hümayun Şah’ın huzuruna çıktı (1555).

Türlü güçlüklere uğradıktan sonra; Pencap, Sint, Maveraünnehir, Afganistan, Horasan, Azerbaycan ve İran’dan geçerek kara yoluyla İstanbul’a döndü. Dört yıl süren Hindistan yolculuğundan sonra Edirne Sarayında Sultan Süleyman’ın huzuruna kabul edilerek iltifat gördü. Öldüğü söylentisi üzerine donanma komutanlığına başkası atandığı için, önce Dergâh-ı Ali Müteferrikalığı’na sonra da Galata Hassa Gemi Reisliği’ne getirildi.

Kâtibî mahlasıyla şiirler de yazmış olan Seydi Ali Reis’in en ünlü eseri,  yukarıda kısaca değinilen, uzun ve maceralı Hindistan yolculuğunu anlattığı “Mir’at-ül-Memalik” adıyla yazdığı eserdir. İçinde birçok şiiri de bulunan bu yüz sayfalık eserinde; Hindistan kıyılarından başlayarak yolculuğu sırasında gördüğü, hakkında bilgiler verdiği yerler, görüştüğü kimseler, yer yer şiirlerle donatılarak bir öyküleme üslubu içerisinde anlatılmıştır.

Ünlü denizcinin kimi Batı dillerine de çevrilen bu eseri dışında, Hindistan’da yazdığı ve Güney-Doğu Asya hakkında coğrafya bilgileri veren “Muhit” (1554) gibi, coğrafya ve astronomi alanında başka eserleri de vardır. Ayrıca matematiğe ait “Mir’at-ül-Kâinat” adlı bir eseri vardır ki, bunların hepsi de Almancaya çevrilmiştir. Ali Kuşçu’nun astronomiye dair bir eserini de Türkçeye çevirmiştir.

Kâtip Çelebi, Cihannüma'sında Seylan, Cava, Sumatra ve diğer adalar hakkında verdiği bilgiyi aynen Muhit'ten nakletmiştir. Eserin 1834, 1836, 1837, 1838 yıllarında Hammer tarafından 4 bölümü İngilizceye çevrilmiştir. Türkiye'de tam metin olarak yayınlanmayan eser 2009-2010 yıllarında Pamukkale Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Dili Anabilimdalı yüksek lisans öğrencisi Himmet BÜKE tarafından, Doç.Dr. Turgut TOK danışmanlığında ilk defa Osmanlı alfabesinden Türk transkripsiyon alfabesine çevrilmiştir

   Seydi Ali Reis, Mısır Donanması Komutanlığı ile görevlendirilmeden önce, uzun bir süre Azepler Kâtibi ve sonra babası gibi Tersane Kethüdası olmuştu. Bu kâtiplik görevinden dolayı şiirlerindeki mahlası¬nı (takma ad) “Kâtibî” olarak seçmişti. Zamanında yazılmış olan “Lâtifi Tezkeresi” onun hakkında; “Nice zaman¬lar Azepler Kitabetini eylerdi. Ol takrip ile Kâtibî tahallüs etti” diyor ve edebiyat yeteneği kadar derya ilmindeki bilgisini de övüyor. Yine o za¬manların eseri olan “Âşık Çelebi Tezkeresi” onu “Si¬noplu Kâtibî” diye kaydeder ve Millet Kütüphane¬si’ndeki nüshada bir de minyatürü yer almaktadır. Şey¬di Ali Reis, Hindistan yolculuğundan döndükten son¬ra Padişah, ona iltifat için Diyarbakır Defterdar¬lığı unvanını ve maaşını vermişti.

Seydi Ali Reis’in, Divan tarzında yazılmış şiirleri olduğu gibi, Halk edebiyatı türünde ve dilinde de şiirleri vardır ki, onlardan şu türküsü tam denizci bir şaire yakışan özelliktedir:

 

“Deniz yüzünde yürürüz

Düşmanı arar buluruz.

Öcümüz komaz alırız,

Bize Hayreddinli derler.”

 

BAŞLICA ESERLERİ:

Mir’at-ı Kâinat (‘Evrenin Aynası’, Güneşin hareketinden, yıldızların uzaklığından; kıblenin ve öğle vaktinin tayininden, nehirlerin genişliğinin tespitinden ve rub'u meceyyibden bahseden bir eserdir), Hulasatü’l-Hey’e (Ali Kuşçu’dan çeviri, astronomi ve matematikle ilgili. Halep'te bulunurken hey'et ve matematik dersleri alan Seydi Ali Reis, Ali Kuşçu'nun Fethiye isimli eserini tercüme etmiş ancak bununla yetinmeyerek Mahmud b. Ömer el Çağmini'den ve Kadızade-i Rûmî Musa Paşa'nın eserlerinden de faydalanarak tercümesine bir çok ilaveler yapmıştır), Kitab Al-Muhit Fi İlm'al-Eflak Va'l Abhur  (Seydi Ali Reis kısaca Muhit adı ile tanınmış olan bu ünlü eserini 1554'te Haydarabad'da bulunurken kaleme almıştır. Seydi Ali Reis bu eserinde; yer tayini, zaman hesabı, takvimler, pusula taksimatı, denizcilikte önemli bazı yıldızlar ve yıldız grupları; meşhur limanlar, Hindistan'ın rüzgar- altı ve rüzgar-üstü sahilleri ile Hint denizindeki adalar, rüzgarlar, tayfunlar, sefer yolları hakkında önemli bilgiler yer almakta; kitabın dördüncü bölümünde Yeni Dünya (Amerika) ya ait bir bölüm de bulunmaktadır), Mir’atü’l-Memâlik (yazılışı 1557, basımı 1895; Mustafa Nihat Özön tarafından bir özeti ‘Hindelinden İstanbul’a adıyla basıldı), Seydi Ali Reis'in Hindistan'dan Bağdad'a dönüşünde yol arkadaşlarının, görülen şehirleri, karşılaşılan değişik ve ilginç olayları, ziyaret edilen türbeleri ve çekilen zorlukları anlatan bir kitap yazmasını istemeleri üzerine kaleme almaya başladığı bu eseri 1557' de İstanbul'da tamamlamıştır. Süveyş kaptanlığına tayininden sonra yaşadıklarının bir hikâyesi olan bu eserde Seydi Ali Reis, geçtiği memleketler, tanıştığı hükümdarlar ve şahit olduğu olaylar hakkında bilgi vermektedir. Aynı zamanda şiirlerinden örnekler vardır).

KAYNAKÇA: İbrahim Alaeddin Gövsa / “Seydi Ali Resi –Kâtib-i Galataî” (Türk Meşhurları (1946), Yılmaz Öztuna / “Seydi Ali Reis” (Hayat Tarih Mecmuası, Sayı: 8 – 11, 1966), Cengiz Orhanlı / Seydi Ali Reis (1970), Bursalı Mehmed Tahir / Osmanlı Müellifleri III (1975), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006) - Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).

 

RELATED BIOGRAPHIES

Show More