Hüseyin Tuncer

Edebiyat Araştırmacısı

Doğum
24 Temmuz, 1947
Eğitim
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Burç

 Edebiyat araştırmacısı. 24 Temmuz 1947, Iğdır doğumlu. İlk ve ortaokulu Iğdır’da, liseyi Kars Alparslan Lisesinde okudu. Yükseköğrenimini Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirerek (1970) tamamladı. Öğretmen okulları, eğitim enstitüsü ve liselerde edebiyat öğretmenliği ve yöneticilik görevlerinde bulundu. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisans (1985) ve doktora (1988) yaptı. Aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra, öğretim üyesi olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümüne (1989) geçti. 

Öykü, deneme, araştırma ve inceleme yazılarını Türk Yurdu, Türk Edebiyatı, Turnalar, Millî Kültür, Millî Eğitim, Dolunay, Doğuş, Erguvan, Nilüfer, Töre, Folklor / Edebiyat vb. dergilerde yayımladı. Türk Yurdu çalışması ile 1993 yılı Ziya Gökalp Teşvik Armağanını aldı. Yurtiçinde ve yurtdışında katıldığı bilimsel nitelikli sempozyum, seminer ve kongrelerde tebliğler sundu. Konferanslar verdi.

ESERLERİ:

Tarık Buğra (1988), Türk Yurdu / 1911-1931 Üzerine Bir İnceleme (1990), Şiirimizde İzmir (Yıldız Tuncer ile birlikte, 1991), Tarık Buğra’nın Hikâyeleri Üzerinde Bir İnceleme (1992), Tanzimat Edebiyatı (1992), Servet-i Fünûn Edebiyatı (1992), Türk Yurdu / 1911-1992 Bibliyografyası (1993), Meşrutiyet Devri Türk Edebiyatı (1994), Beş Hececiler (1994), Özbekistan’da Çok Türkler Var (Hikâyeler, 1994), Edebiyat Araştırma ve İncelemeleri (1994), Yedi Meşaleciler (1994), Şiirlerle Türkiye (İ. Alpaslan ile, 1995), Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatı I-II (1996), Garipçiler / I. Yeniciler (1997), Türk Ocakları Tarihi Açıklamalı Kronolojisi / 1912-1997 (Y.Hacaloğlu ve R.Memişoğlu ile; C.I : 1912-1931; 1998), Dil-Kültür Edebiyat ve Sanat Penceremizden (2000), Özker Yaşın Hayatı-Sanatı-Eserlerinden Seçmeler (2001), Tanzimat Devri Türk Edebiyatı (2001), Eğitim Fakülteleri İçin Çocuk Edebiyatı (2002, Mehmet Yardımcı ile birlikte).

Ayrıca ders kitapları vardır.

KAYNAK: Mim Kemal Öke / Zorlutuna (Türkiye, 19.12.1990), Sabahattin Çağın / Türk Yurdu Üzerine Bir İnceleme (Türk Yurdu, cilt: 11, s: 46, Haziran 1991), Afife Öğdü / Türk Yurdu Üzerine Bir İnceleme (Türk Yurdu, s: 63, Kasım 1992), İsa Kocakaplan / Arayışlar Devri Türk Edebiyatı I-Tanzimat Edebiyatı (Türk Edebiyatı, s: 232, Şubat 1993), Hasan Öztürk / Tarık Buğra’yı Yaşarken Anlamak (Dergâh, s: 37, Mart 1993), Nazmiye Özkan / Şiirlerle Türkiye (Bilge dergisi, Güz 1996), Nesrin Zengin / Yedi Meşaleciler (Bilge, Güz 1999), Ahmet Yaşar Zengin / Garipçiler (Bilge, Güz 1999), Özlem Durmaz / Türk Ocakları Tarihi (Kitap Haber, s: 11, Temmuz-Ağustos 1999), M. Sadık / Dil-Kültür Edebiyat ve Sanat Penceremizden (Kıbrısım, Aralık 2000), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).

 

KADIN

 

 (…..)

 

Kadın, bakımlı bir cilde sahipti, kumraldı. Burnu, ağzı, kaşı ve gözleri oldukça uyumlu ve kusursuz denecek kadar gü­zeldi. Dudakları ve tırnakları kırmızıya boyanmıştı. Allığının yanısıra rimelleri ve göz kapaklarının tatlı yeşilliği, ona müstes­na bir güzellik veriyordu. Bu sersem adam, bunun farkına nasıl varamamış, bu Kadın'ı başkalarına yem olsun diye nasıl sokağa atmıştı? Adam buna bir türlü akıl erdiremiyor ve üzülüyordu. Halbuki bu Kadın istese, gecenin bu saatinde kimin yanında olmaz ki! Hatta yaşadığı anı değerlendirip, karşısındaki Adam'la pekâlâ birlikte olabilirdi. Fakat Adam, randevusuna geç kalma­mak için ayrılmak zorunda kaldı. Bu soruları aklına takarak...

Adam'ın ardından, sigarasından bir nefes çeken Kadın'ın gözlerinde uzak, ebedî hayallerin belirsiz mutlulukları canlanır gibi oldu. Genç kızlığından kalma hayâlleri şimdi birer cansız varlık misâli ruhsuz ve hareketsizdi. Muhayyilesi, mutluluk düş­leriyle dolu, evinden uzak kaldığı gecenin ürkütücü sessizliğin­de ıssızdı. Sigarasını dudaklarına götürürken, ayyaş kocasını, biraz önce karşılaştığı ve yıllardır hayâlinde yeşerttiği, gözlerin­de yalnızca bir mutluluk dalgası uçuran Adam'ı düşündü.

Ne dayanılmaz saadet olurdu, öyle bir insanla tek ruh ve tek beden olabilmek... Aşkı doludizgin her dem taptaze, hilesiz yaşamak, acı ve sevinç sellerine sevgi budağına tutunarak kur­tulmak, son nefesinde bile adını sayıklamak... Kadın bu özlemlerin tutsağıydı âdeta…

Kadın, eline düşen iri bir gözyaşı damlasıyla hayâl âlemi­nin güzelliğinden, bonkörlüğünden; yaşadığı hayatın sevimsiz, çekilmez, kirli gerçeklerine dönüyordu. Realite karşısında ezil­dikçe eziliyor, küçüldükçe küçülüyordu... Bu dakikada kocası olan adamın içkiden uyuşmuş bedeniyle nasıl horlaya horlaya uyuduğunu, sorumsuz, sevgisiz, ruhsuz benliğinde, hiçlerin nasıl kol gezdiğini düşünüyordu.

Kadın umarsızdı. Küçük bir isyanın feryadını kendinden gizleyemedi. Kaderle saç saça, baş başa boğuşmak isterken, gözyaşlarının sessizliğine terk etti kendini.. Kader, neden bu kadar acımasız; hayat neden bu kadar adaletsizdi? Mutluluk her insana neden reva değildi? Kadın'ı belki de asıl yıkan bunlardı. Saadetinin daim olmayışı, onu hayata küstürmüştü. O, mutlulu­ğun hayâllerdeki kadar geçici ve soluk oluşunu içine sindiremiyordu. Hele tebessüm tomurcukları açacak gözlerle, hep üzüntü sellerinin coşmasına akıl erdiremiyordu. Onu asıl kahreden de buydu.. Hak etmiş olduğu mutluluğu yakalayamamak ve yaşaya­mamak...

Kadın, umutsuz donuk bakışlarıyla Öğretmenevi'nin pence­resinden gökyüzüne baktı ve yerinden doğruldu. Tam karşısında kendisi gibi yalnız duran bir yıldızın yüzüne gülümsediğini his­setti. Bir daha o eve ve kocasına dönmemeye karar vermenin se­vincini yaşadı, iradesine hakimdi. Bundan böyle hayatını yeni­den düzene koyacak, kendi elleriyle çalışacak, kendi gözleriyle görecek ve özgür iradesiyle sevecekti. Bunda oldukça kararlıy­dı.

Kadın, Adam'la kısa süren birlikteliğinden sonra, aklını kurcalayan sorunlarının üstesinden gelebilmenin azim ve kara­rıyla dışarı çıktı, sessiz ve güvenli adımlarını Tandoğan'a doğru sıklaştırdı..

                                        (Özbekistan’da Çok Türkler Var, İzmir, 1994, s.109-110)

 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör