Gıyâseddin Keyhüsrev Iı

Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı

Doğum
-
Ölüm

Âmid (Diyarbakır), Ergani ve Çermik gibi kaleleri Rum (Anadolu) Selçuklu devleti sınırlarına dâhil eden Selçuklu sultanı. 1221-1246 yılları arasında yaşayan ve 1237-1246 yılları arasında Konya tahtında oturan II. G. Keyhüsrev, I. Alâeddin Keykubad’ın (1220-1237) oğludur. Çocukluğu döneminde önce Mübarüziddin Er-Tokuş, sonra ise Şemseddin Altun-aba’nın atabegliği altında Erzincan’da melik olarak görev yaptı. Melikliğinin ilk senelerinde Er-Tokuş’un kumandasında Trabzon kuşatıldı, ama zaptedilemedi. Babasının ölümünden sonra başta Sâdeddin Köpek olmak üzere Şemseddin Altun-aba, Tâceddin Pervane, Lala Cemaleddin Ferruh ve Gürcüoğlu Zahîrüddevle olmak üzere önde gelen devlet adamlarının çabası sonucu Selçuklu tahtına oturdu. (1237) Önceleri tahta geçmesinde önemli rolü olan Sâdeddin Köpek’in etkisinde kalarak Anadolu’daki Hârizmlilerin emiri Kayır Han, Kemaleddin Kâmyâr, Şemseddin Altun-aba, Tâceddin Pervane gibi devlet adamlarını bertaraf etti. Kendi varisi dünyaya geldikten sonra hapsettiği eski veliaht İzzeddin Kılıcarslan, kardeşi Rükneddin ve annelerini öldürttü. Fakat bilahare Selçuklu hanedanına mensup olduğunu yayarak tahta geçmeyi düşünen Sâddeddin’in entrikalarından haberdar olunca Sivas subaşısı Hüsameddin Karaca’nın yardımıyla onu da ortadan kaldırdı. (1238)

  II. G. Keyhüsrev’in emirleri Kayır Han’ı zindana atıp öldürmesinden sonra Hârizmliler Selçuklu hizmetinden ayrılarak Siverek, Urfa, Harrân, Rakka ve Suruc kasaba ve şehirlerini işgal ettiler. Bölgeyi kendi aralarında feodal Türkmen adetlerine göre paylaştırarak yağma ve çapulculuğa giriştiler. Yanlarına kalabalık bir Türkmen kitlesini de alan Hârizmliler, bölgede bir süre bağımsız yaşadı. Sâdeddin Köpek’in öldürülmesinden sonra yeniden Selçuklu hizmetine girseler de, çok geçmeden tekrar yağma ve çapulculuk yapmaya başlayan Hârizmliler, üzerine sevkedilen ordu birlikleri karşısında yenildiler. Bilahare Âmid kuşatılarak teslim alındı; Siverek, Ergani ve Çermik kaleleri zaptedildi. (1240-41) II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Babailer isyanını bastırdıktan sonra ise, Hârizmliler ve Germiyan Türkmenlerini hizmetine alarak Âmid kalesine hücum eden Meyyâfarkin (Silvan) Eyyûbî hükümdarı el-Melikü’l-Muzaffer Şehâbeddin’in üzerine yürüdü. Vassalı Dımaşk (Şam) Eyyûbî hükümdarı el-Melikü’l-Sâlih’in gönderdiği kuvvetler de Keyhüsrev’in ordusuyla birleşmişti. Selçuklu kuvvetleri Şehâbeddin’in teşebbüsünü engelleyerek Meyyâfarkin’i kuşattı. (1241) Ancak Moğol tehlikesinin arifesinde Müslüman hükümdarların işbirliği yapmasını isteyen Abbasî halifesi Müntasır-Billâh’ın araya girmesiyle Şehâbeddin de Selçuklulara tabi olmayı kabul etti ve taraflar arasında bir antlaşma yapıldı.

  Kaynaklar G. Keyhüsrev’in içki, eğlence ve kadına düşkünlüğü yanında, vahşi hayvanlarla oynadığı, bu hayvanları insanlar üzerine saldırttığı ve ahlaken düşkün bir kişiliğe sahip olduğunu ifade etmektedir. Ancak onun saltanat döneminde Selçuklu devleti I. Alâeddin Keykubat dönemindeki kudretini muhafaza ederek, Sâddeddin Köpek’in öldürülmesinden sonra göreve getirdiği Muhazzibüddin Ali, Şemseddin İsfehânî, Velüyiddin Tercüman ve Celâleddin Karatay gibi emirlerin çabaları sonucunda Eyyubi ve Artuklu emirleri, Kilikya Ermeni Krallığı ve Trabzon’daki Komnenos hanedanı Selçuklu devletinin vassali olarak, adına hutbe okutmak, para bastırmak ve gerektiğinde mükellef oldukları ölçüde seferlere asker göndermişler; buna karşın sultan da onları himayesi altında tutmuştur.

Bu sıralarda Moğollar’ın önünden kaçarak Anadolu’ya gelen göçebe Türkmenler, Harizmlilerin yukarıda bahsedilen yağma ve tahriplerine paralel geniş çaplı bir yağma hareketine girişmişlerdi. Tam bu sırada Amasya civarında zaviyesi bulunan Ebü’l-Bekâ Baba İlyas-ı Horâsanî adlı bir şeyh kendisini mehdi ilan ederek Anadolu Selçuklu devletine karşı bir isyana neden oldu. Baba İlyas Türkmen kitleler nezdinde sadece bir veli değil, “Baba Resul” adının da gösterdiği gibi bir peygamberdi. Baba İlyas ezilmiş ve merkez tarafından mütemadiyen horlanan ve kurtarıcı beklentisi içindeki Türkmen kitlelerinin canla başla destekledikleri bir şahsiyetti. Şeyhi adına organize ettiği isyanı Baba İlyas’ın önde gelen halifesi Baba İshak yürüttü.  Mesiyanik nitelikteki bu kanlı isyan merkez tarafından güçlükle bastırılabildi. (1240)

  Doğuda beliren Baycu Noyan komutasındaki Moğol ordusu Anadolu’ya girmesinden sonra Selçuklu ordusu, Moğolları Zara ile Suşehri arasındaki Kösedağ mevkiinde karşıladı. (1243) Ancak Selçuklu öncü kuvvetlerinin imha edilmesi, ovaya inmekte olan Selçuklu ordusunda paniğe sebep oldu. Bazı komutanlar savaş meydanını terk etti. Sultan da Tokat istikametine kaçtı. Moğollar bundan sonraki dönemde Anadolu’da birçok katliam ve tahribat gerçekleştirdi. Sultan ise Antalya kalesine çekildi. Devlet bir süre başsız kaldı. Keyhüsrev, Vezir Mühezzebüddin Ali’nin Azerbaycan’daki ordugâhında Baycu Noyan’la barış akdinden sonra nihayet Antalya’dan Konya’ya dönebildi. Bu dönemde Kilikya Ermeni Krallığı’na karşı askeri harekât da düzenlendi. Fakat Keyhüsrev’in ölümü üzerine barış yapılarak Selçuklu ordusu Konya’ya döndü. Zira Tarsus kuşatıldığı sırada Alâiye’(Alanya)de bulunan Gıyaseddin Keyhüsrev muhtemelen vahşi hayvanın ısırması sonucunda yaşı henüz yirmi beşi geçmemişken hayata veda etti.

KAYNAKÇA: Osman Turan / Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi (İstanbul, Nakışlar Yayınevi, 1984), Osman Turan / “Keyhüsrev II” (İA, VI, MEB. Devlet Kitapları, Eskişehir, 1997, s. 620-629), Faruk Sümer / “Anadolu’da Moğollar” (Selçuklu Araştırmaları Dergisi, Sayı: 1, Ankara, 1969, s. 7-11), Claude Cahen / Osmanlılardan Önce Anadolu (Çev. Erol Üyepazarcı, 4. Baskı, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2012),  “Ahmet Yaşar Ocak / Babaîler İsyanı (İstanbul, Dergâh Yayınları, 2011), Ali Sevim / “Keyhüsrev II” (TDVİA, XXV, İstanbul, 2002, s. 349-350).

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör