Sultan Bayezid II

Osmanlı Padişahı

Doğum
03 Aralık, 1447
Ölüm
26 Mayıs, 1512
Burç
Diğer İsimler
Bayezid-i Veli, Sofu Bayezid

Sekizinci Osmanlı padişahı (D. 3 Aralık 1447, Dimetoka – Ö. 26 Mayıs 1512, Çorlu). Sofu Bayezid olarak da bilinir. Annesi Mükrime Hatun olan II. Bayezid, II. Mehmed (Fatih Sultan Mehmed)’in büyük oğlu, Yavuz Sultan Selim’in de babasıdır. Şehzadeliğinde iyi bir öğrenim ve terbiye görmüş, sancağa çıkarılarak yönetim ve askeri konularda deneyim ka­zanması sağlanmıştı. Uygur yazısını okumayı ve az da İtalyanca öğrendiği kaynaklarda kaydedilmektir. Bir ara Şeyh Hamdullah’tan hat dersleri aldı. Çandarlı II. İbrahim ve Yahya Paşa gibi değerli devler adamları onun eğitimi ile terbiyesine memur edilmişlerdi. II. Bayezid, babası Fatih Sultan Mehmed zamanında, Amasya sancak beyliği yapmış, Otlukbeli Savaşı’nda da savaşmıştı. Babası Fatih’in ölümü, öteki şehzadelerden ve dolayısıyla kamuoyundan on yedi gün gizlenerek, Amasya’da Sancak Beyi olan Şehzade Bayezid İstanbul’a getirildi ve tahta çıkarıldı (1481)  

Babası Fatih Sultan Mehmed’in sefere çıktığı sırada Maltepe civarında ölümü üzerine, yeniçe­rilerin kendi tarafını tutması sayesinde padişah oldu. Tah­ta geçmesinde kardeşi Cem’e karşı kendi tarafını tutan Rumeli Beylerbeyi Hersekoğlu Ahmed Paşa ile Anadolu Beylerbeyi Sinan Paşan’ın da rolü büyüktür. Çünkü, Vezir-i Azam (Başbakan) Karamanî Mehmed Paşa küçük şehzade Cem’i des­teklemiş ve onu Fatih’in ölümünden sonra İstanbul’a da­vet ederek bir emrivakiyle tahta geçirmek istemişti. An­cak Yeniçeriler Bayezid’in tarafını tuttular ve Vezir-i Azam ile Fatih’in özel kâtibi Yakup Paşa’yı öldürerek, onun tahta geçmesine ortam hazırladılar. Bu karışıklıklar sırasında İstanbul muhafızı ve Bayezid taraftarı İshak Paşa bir ara ortamı yatıştırarak zaman kazanmak için vekâle­ten 11 yaşındaki şehzade Korkut’u tahta çıkarmış, Fatih’in cenaze töreninden sonra, 22 Mayıs 1481’de Bayezid ve­kâleti devralarak padişahlığını ilân etmişti.

 Fatih’in ölümüyle Hıristiyan dünyası istediğine kavuşmuş ve Roma bir İslâm merkezi olmaktan kurtulmuştu. Şehzade Cem olayı da bunun tuzu biberi oldu. İtalya’daki Gedik Ahmed Paşa komutasındaki orduyu geri çağıran Sultan Bayezid, 1495 yılına kadar, öncelikle Cem Sultan ve Memlûklularla meşgul oldu. Bütün bu sıkıntılara karşın, 1483’te 1. Seferini Morava’ya ve 1484 yılında ikinci seferini de Boğdan’a yaptı. 1485 yılından itibaren, dünyanın güçlü devletleri olan Memlûklularla Osmanlıların arası açıldı. Osmanlı hacılarının güvenliğini sağlamayan Memlûklulara karşı, Mayıs 1485’te Çukurova’ya asker gönderilerek resmen savaş başlatılmış oldu. Ancak Memlûklu Sultanı Kayıtbay düşmanlığın sürmesini istemiyordu. Çünkü bu durumdan Endülüs’te Müslümanlara zulmeden İspanya ve Portekiz, ayrıca tüm Hıristiyan dünyası yararlanıyordu. Sonuçta, Ramazan Oğulları Memlûklularda,  Zülkadir Oğlu Osmanlı’da kalmak üzere, yıllar süren ve genellikle Memlûklu lehine sonuçlanan savaş yılları sona erdi.

1495’te Cem Sultan’ın ölümü, Memlûklarla ile yapılan barıştan sonra yeniden asıl saltanat yıllarına başlayan II. Bâyezid, önce Boğdan’a musallat olan Polonya’ya karşı harekâta girişti. Bununla da kalmadı; Venedik, Macaristan ve zaten aralarında düşmanlık bulunan İspanya ile fiilen savaş başladı. II. Bâyezid 4. ve 5. seferlerini, sırasıyla 1499 ve 1500 yıllarında Venedik üzerine yaptı. Dört yıl süren bu savaşlar sonunda, Venedik Balkanlardaki bütün sömürgelerini, başta Mora ve Yunanistan olmak üzere, Osmanlı Devleti’ne teslim etmek zorunda kaldı. Osmanlı orduları, Macaristan ve Bosna’da yaptıkları savaşlarda da önemli fetihler elde ettiler.

Bu başarıların ardından, Erdebil’deki Safevî tarikatının şeyhlerinden Şeyh Cüneyt ile oğlu Şeyh Haydar, Osmanlı Devleti’ni fetihlerinden uzak tutan Şah İsmail ve onun Şiî devleti olan Safeviler sorunu ortaya çıktı. 1460’ta Şeyh Cüneyt öldürüldü, ama yerine geçen Şeyh Haydar, işi daha da ileriye götürdü. Asıl problem, Uzun Hasan’ın da torunu olan Şah İsmail ile başladı. Şah İsmail’in desteğiyle Anadolu’dan toplanan Türkmen gençleri, Erdebil’e götürülüyor ve orada ciddi bir Şia eğitimi verildikten sonra, birer Şiî mollası olarak Osmanlı Sofuları adıyla Anadolu’ya gönderiliyordu. Bunun üzerine, 1487 yılından itibaren Trabzon Sancakbeyliğinde bulunan Şehzade Yavuz Selim hemen Gürcistan Seferine çıktı. Bu sefer sonucunda, Yavuz komutasındaki Osmanlı orduları, Şah İsmail’in oğlu İbrahim Mirza’nın komuta ettiği Safevî ordusunu Erzincan yakınlarında yenilgiye uğrattı. Halk, Yavuz adına “Yürü Sultan Selim, devran senindir” türkülerini söyleyerek, babasının pasifliğini protesto ediyordu.

Aşılmaz gibi görünen nokta Şah İsmail’in şahlığı ve şeyhliği birlikte götürmesiydi. Bu nedenle Antalyalı bir Türkmen olan ve Erdebil’e giderek tam bir Şiî mollası olan Şah Kulu adındaki halifesi, çevresine topladığı kimi göçebelerle devletin başına yeniden sorun açmaya hazırlanıyordu. Veziriazam Ali Paşa, onun üzerine yürüdü ve Sivas yakınlarındaki Gökçay mevkiinde 1511 yılında onu öldürdü. Bu arada önce Kırım’a geçen ve ardından da Edirne’ye gelerek babasıyla görüşmek isteyen Yavuz Selim’e, Şehzade Ahmed ve Korkut taraftarları engel olmak istiyorlardı. Nitekim Çorlu’da babasının ordusuyla Şehzade Selim’in ordusunu karşı karşıya getirdiler. Yavuz, babaya kılıç çekilmez diyerek, geri çekildi (1511). Aynı yıl Şehzade Ahmed bu kargaşadan yararlanarak Konya’da sultanlığını ilan etti.  

Yeniçeri ve devlet erkânının çoklukla Şehzade Selim’i istediğini bilen Sultan Bayezid, başka çare olmadığını anlamıştı. Şehzade Ahmed’in, Şah İsmail’in yakın adamı Nur-ı Ali adındaki halifesinin Amasya ve Tokat’ta kargaşa çıkarmış, ancak ona karşı gelemeyerek Konya’ya gelmesi, Selim’in işini kolaylaştırıyordu. Bu olaylar üzerine, 24 Nisan 1512’de Şehzade Selim lehine tahttan çekilen II. Bayezid, 11 gün Eski Saray’da kaldıktan sonra, Dimetoka’ya gitmek üzere yola çıktı. Kendisine tahsis edilen ikametgâha ulaşmadan Çorlu yakınlarında yolda öldü. İstanbul’a getirilerek, Bayezid Camisi’nde kendi adına yaptırılan türbede toprağa verildi. Ölüm nedeni kuşkuludur.

Sultan II. Bayezid, veli lakabını alan ender Osmanlı padişahlarından biridir. Tarihçiler tarafından fazi­letli, iyi ahlâk sahibi, dindar ve hayırsever olarak nitelen­dirilmiştir. Daima ibadetle meşgul olduğu, ca­miye gittiği, sadaka dağıttığı da kaynaklarda yazılıdır. Bilim adamla­rını, şair ve sanatkârları koruduğu ve döneminde İstan­bul’un bilgin ve sanatçılarla dolduğu anlatılmaktadır. Kendisi de âlim, şair ve hattat olan Bayezid, “Adlî” mahlasıyla (takma ad) şiirler yazmıştır. Bu özellikleri nedeniyle kendisine “sofu” ve “veli” unvanı verilmiştir.

II. Bayezid, döneminde İstanbul başta olmak üzere, değişik yerlerde pek çok hayır eseri yaptırmıştı. 1481-86 yılları arasında Amasya’da yaptırdığı Bayezid Camii ve külliyesi, ca­mi, medrese, imaret ve şadırvandan oluşmaktadır. İstan­bul’da adına yaptırdığı Bayezid Camisi ve külliyesi ise Mimar Yakup Ağa tarafından dört yıl gibi kısa bir süre­de tamamlanmıştır. Bayezid, Edirne’de bir külliye yap­tırarak, bugün de Yeni İmaret olarak bilinen mahalleye cami, medrese, tabhane (bir tür otel), imaret ve darüşşifa kazandırmış­tır. Bu iki büyük eseri dışında Bayezid’in Tunca Nehri ve Kızılırmak üzerinde yaptırdığı birer köprüsü vardır. Geyve ve Sa­karya’da da köprüler yaptırdığı kaynaklarda kayıtlıdır. Bursa’daki Pi­rinç Hanı da onun hayratıdır. Ülkesinde her türlü hayır işini yapmaktan geri kalmayan II. Bayezid, Kuzey Amerika’yı keşfeden Kristof Kolomb’un, bu keşif yolculuğuna çıkabilmek için 1584’te kendisinden bir gemi istemiş, ancak onun bu isteğini geri çevirmişti.  

Ailesi hakkındaki bilgiler, geniş bir hareminin olduğunu göstermektedir. Hareminde bir rivayete göre sekiz, bir rivayete göre on dokuz kadını vardı. Bu kadınlardan dokuzu erkek, on ikisi kız olan yirmi bir çocuğu dünyaya gelmiştir.

Sultan 2. Bayezid’in “Münacât”ından bir bölüm:

 

Hudayâ, Hudalık sana yaraşur

Nitekim gedâlık bana yaraşur.

 

Çün sensin penâhı cihan halkınun

Kamudan sana ilticâ yaraşur.

 

Şah oldur ki, kullığun itdi senün

Kulun olmayan şah, gedâ yaraşur

 

HAKKINDA: TDV İslam Ansiklopedisi (c. 5, s. 234, 1992), Kâzım Çeçen / II. Bayezid Suyolu Haritaları (1997), Yılmaz Öztuna / Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikâyeleri (1969), Osmanlı Ansiklopedisi (c. 12, 1999), Erhan Afyoncu / II. Bayezid / Kolomb'u Reddetmişti (Sabah, 27 Eylül 2006).  

MÜNACAAT

Hudayâ, Hudalık sana yaraşur

Nitekim gedâlık bana yaraşur.

 

Çü sensin penânı cihan halkınun

Kamudan sana ilticâ yaraşur.

 

Şeh oldur ki, kullığun itdi senün

Kulun olmayan şah, gedâ yaraşur

 

Sen eyle, anı ki sana yaraşur

Ben ittim, onu ki bana yaraşur.

 

Şu günde ki bir çâresi kalmaya

Ana çâre-res Mustafâ yaraşur.

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör