İlk yazısı “Edebiyat ve Taylorizm”, 1954’te
Kaynak dergisinde çıktı. 1955’ten sonra eleştiri ve inceleme yazıları Pazar
Postası, Yeditepe, Varlık, Türk Dili, Ataç, Yeni Ufuklar, Yenilik, Salkım, a, Asım
Bezirci ve Turgut Uyar’la birlikte kurduğu Dönem (Ekim 1963-Haziran
1965, 21 sayı; ilk 9 sayı yönetti), tek başına çıkardığı Yordam (Ocak
1966-Aralık 1969, 26 sayı; son altı sayı Halûk Aker yönetti) dergilerinde yer
aldı. Bu dergilerde, Amerikan “Yeni Eleştiri”sinden esinlenerek geliştirmeye
çalıştığı nesnel eleştiri anlayışını temsil eden yazılar yayımladı. “Şairler
Sözlüğü” adlı dizi yazılarını çoğunlukla bu iki dergide yayımladı. Sağlığında
kitaplaşmayan bu yazılarında, özellikle genç şairleri çeşitli yönleriyle ele
aldı, eleştirdi. Eleştiri kuramını dayandırdığı “atonal müzik” konusuna
yoğunlaştı. Sağlığında kitaplaşmayan başka bir çalışması da “Eleştiri Sözlüğü”
yazılarıydı. Nesnel eleştiri yönteminde metin çözümlemesine dayandı, edebiyat
dışı öğelerden de yararlanarak, eleştiri felsefesi üzerinde durdu.
Toplumbilimsel ve biyografik verileri dışladığı gerekçesiyle eleştirildi. Yordam’ın
kapanışından sonra (mühendislik derneklerine ait dergilerdeki birkaç yazı
dışında) yazı yayımlamadı.
Eleştirmeden Önce (1958) adlı kitabında, eleştiride sorumluluk
duygusu, öznellik-nesnellik, eleştirinin amacından sapması, eleştiri terimleri,
eleştiride mantık, eleştiride Taylorizm vb. kavram ve sorunsalları irdeledi,
eleştirdi, öneriler sundu. Kısaca eleştiri kuramını ortaya koydu.
Çağının Şairi (1960) kuramsal bir bütünlük taşıyan, onun
şiir kuramını biçimleyen yazılardan oluştu. Klişe anlatımları bir kenara
bırakıp, modern insanın şiiri nasıl algılaması gerektiğini kurguladı. Fransız
eleştiri geleneğine karşı çıkarak, Anglo-Amerikan ve eşsüremli bir eleştiri
geleneği olan Yeni Eleştiri’nin bulguları ışığında bir şiir eleştirisi önerdi.
Böylece şiirin bir töz olmaktan çok, bir dilsel yapı olduğunu vurguladı.
Turgut Uyar üzerine yaptığı incelemede, onun Dünyanın
En Güzel Arabistanı kitabı temelinde, iç dünya ve dış dünya arasındaki
ilişkiyi, duygu, akıl ve muhayyile olarak nitelediği üç faz aracılığıyla
tartıştı. Ondaki sembolleri, arketipik motifleri inceleyerek, gelişmiş bir
gerçeklik duygusuyla Uyar’ın şiiri hakkında hüküm verdi.
Günlerin Götürdüğü Getirdiği (1962) adlı kitabında Suut Kemal Yetkin’in
eleştiri yöntemini eleştirdi. Behçet Necatigil ve Edip Cansever üzerine
incelemelerinde önerdiği eleştiri yönteminin yetkin örneklerini verdi. Şiirde
mecaz, eşbenzeti, çokanlamlılık gibi öğelerin kullanımını araştırdı. Bunu;
semboller, nesnellik, aynı çizgi değil dallandırarak çalışma, dramatik anlatı,
klişeden kaçma, ironi ve eşbenzeti olmak üzere yedi ayrı alanda yaptı.
“İngiliz ve Amerikan şiir, eleştiri ve
yorumları arasında sistemli bir çalışmaya yaslanan, bilimsel yöntemlere bağlı
kalmayı ilke edinmiş”tir. (Behçet Necatigil).
“Eşine az rastlanır durulukta, adeta
mühendislik hesaplarıyla kurulmuş özgün bir dil eşliğinde ve maddeci dünya
görüşüne oturan bir duruşla eleştiriler kaleme aldı.” (Osman Çutsay)
“Cöntürk, eleştirinin olmazsa olmaz adıdır.
İlk kez bir eleştirmen, uygulamaya geçmeden önce, eleştirinin kuramını yapmış,
çağının şairinden ne anladığını belirtmiş,
eleştirme alanında bir önceki kuşaktan yok denecek kadar az şey devralındığını
örnekleriyle göstermiştir. Dahası 1950 kuşağının öncü şairi Turgut Uyar’ın (ve
daha başkalarının) şiirini bir kitap oylumu içinde incelemiştir. Çıkardığı
Yordam dergisinde de bir eleştiri geleneğinin kurulması, bir eleştiri kuşağının
yetişmesi için çaba göstermiştir.” (Halûk Aker)
“Devrimci girişimiyle
Cöntürk, Türk edebiyat eleştirisinde bir çağın kapanmasını ve yepyeni bir çağın
açılmasını sağlamıştır. Ondan sonra hiç kimse Ataç olmaya soyunamamıştır.
Edebiyat eleştirisi yapıyor görüntüsü altında yıllardır sosyoloji yapanlarınsa
ürünleri ortadadır. Cöntürk’ün girişimiyle birlikte deneme türü de sarsıntı
geçirmiş, deneme başlığı altında yazılan pek çok yazının açığa düştüğü, daha
yayımlandığı an ölü doğduğu görülmüştür. Bu açıklamaların ışığı altında
rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Cöntürk, henüz gençlik yıllarını yaşayan
eleştirimizin merkezi konumundadır ve bu özelliğiyle Türk edebiyat
eleştirisinin miladıdır. Ne retoriğin ne de izlenimci eleştirinin altından
kalkamadığı, şiirin ş’sinden, eleştirinin e’sinden anlama dönemi, Cöntürk’ün
şiir ve eleştiri kuramıyla başlamıştır.” (Eser Gürson)
ESERLERİ
(İnceleme-Eleştiri-Deneme):
Eleştirmeden Önce (1958), Çağının Şairi
(1960), Turgut Uyar/Edip Cansever (Asım Bezirci ile, 1961), Günlerin
Götürdüğü Getirdiği: Bir Eleştirmeci Beş Hikâyeci (Asım Bezirci’yle, 1962),
Behçet Necatigil Üstüne (1964), Çağın Eleştirisi (2 cilt, tüm
kitapları ve dergilerde kalan yazıları, 2006).
Ayrıca yayımlanmış
mesleki kitapları da bulunmaktadır.
KAYNAKÇA: Doğan Hızlan / Kavram Terim
Karmaşası (Yeni Dergi, sayı: 3, Aralık 1964), Güven Turan / Çağının Eleştirmeni
(Sombahar, sayı: 15, Ocak-Şubat 1993), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda
İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü
(gen. 6. bas. 1999), Eser Gürson / Cöntürk Deyince -Veysel Çolak / Eleştiride
Bir Arayışın Öyküsü - Hüseyin Peker / Dergilerde Kalan Cöntürk - Nizamettin
Uğur / 1918 Doğumlu Bir Genç Şair (Şiir Odası dergisi, sayı: 8-9, 2000), Leyla
Burcu Dündar / Yeni Eleştiri’nin Eleştirisi (Edebiyat ve Eleştiri, sayı: 48,
Mart-Nisan 2000), Eser Gürson / Cöntürk’ün Şiir Kuramı Üzerine Birkaç Satırbaşı
– Fatih Altuğ / Hüseyin Cöntürk’ün Bir Jöntürk Olarak Portresi – Hakan
Şarkdemir / Cöntürk’ün Şiir Kuramı Üzerine – Osman Özbahçe / İbn’ül-vakt -
Hayriye Ünal / Cöntürk’ün Üç Uygulaması – Ali K. Metin / Yeni Eleştiri Hüseyin
Cöntürk ve Aykırı Bakışlar (Atlılar-Hüseyin Cöntürk Özel Sayısı, sayı: 5,
Eylül-Kasım 2000), TBE Ansiklopedisi (2001), A. Kot / Cöntürk, Hüseyin (Türk
Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, (c. 2, s. 85-86), İhsan Deniz / Hüseyin
Cöntürk’ün Ardından (Yeni Şafak, 14.7.2003), Ahmet İnam / Hüseyin Cöntürk ve
Eleştirmenin Dört Özelliği - Tûbâ Işınsu İsen-Durmuş / Hüseyin Cöntürk ve Eski
Edebiyata Yeni Eleştiri - Süha Oğuzertem / Cöntürk’ün Kalıtını Değerlendirmek -
Jale Özata-Dirlikyapan Cöntürk’ten Bana Kalanlar - Nuran Tezcan / Cöntürk’ün
Notları (Edebiyat ve Eleştiri, sayı: 74, Mart-Nisan 2004).
Şöyle;
dergilere bakınca alışageldiğimiz şiirlere benzemeyen şiirlerin çokluğu
dikkati çekiyor. Yerleşmiş beğenileri tutan dergilere bile böyle şiirler
sokulmuş bulunuyor. Enikonu bir "yeni şiir" salgını içinde gibiyiz.
Bu olaya
üzülenler olduğu gibi sevinenler de var. Bir kısım yazarlar, öyle anlaşılıyor
ki, bu akımın köksüz bir moda gibi geçici olduğunu sanıyorlar ve çok geçmeden
bu dönemin kapanıp alışılmış ve yerleşmiş deyişlere, "asıl şiire"
dönüleceğini umuyorlar. Yeni şiirden çok umutlu olanlar da, asıl şiire bu yeni
şiir sonunda varılacağını ve bunun kısa bir zamanda başarılacağına
inanıyorlar.
Bizim,
görüşümüze göre, bu yeni şiir akımı geçici değildir, fakat meyvelerini
birçoklarının sandığı kadar da erken veremeyecektir. Yani bugün ortalıkta
gördüğümüz yeni şiir kargaşalığı uzun bir süre daha devam edecektir.
Bir kere,
yeni şiir bir ihtiyaçtan doğmaktadır. Yerleşmiş, benimsenmiş dediğimiz şiirsel
deyişler günün birçok şairini doyurmuyor. Söylemek istediklerini, ruhlarındaki
şiir potansiyelini, yeni bir şiirsel şive (poetical idiom) ile ortaya
koymak itkisi ağır basıyor. Böyle olunca yeni şiirin ardının kesilmesini değil
sürüp gitmesini beklemek daha tabii olmaz mı?
Sonra, yeni şiirin aşağı yukarı bugünkü haliyle sürüp gideceğine
delil olan başka bir sebep, yukarıdakine biraz zıt düşen bir sebep daha var. Bu
şiir, başarıya varmak, bir sonuç ve durulmada karar kılmak için gerekli temel
bilgi ve bilinçlilikten yoksuna benziyor. Yapılan araştırmaların çoğu gözü
kapalı bir atışı andırıyor.
Dergilere
bakarsak, kabaca, üç türlü şiir tipi ile karşılaşırız. Birincisi eskiye dönük şiirdir. Bu, O.
Veli, O. Rifat ve M. Cevdet devriminden
önceki şiirsel deyiş ve anlayışların ağır bastığı tiptir. İkincisi, O. Veli tipi şiirdir. Bu tip içine N. Cumalı
İ. Berk, A. Hünalp ve F. Hüsnü gibi şairlerin sağladıkları gelişmelerle ortaya
çıkan şiir tipleri de sokulabilir. Sokulmazsa ayrıca alınabilir. Üçüncü tip de
yazımıza konu olan bugünkü yeni şiirdir.
Bazı
şiirleri hangi sınıfa sokacağımızı kestiremediğimiz de olabilir. Bunlar
aralarda kalan şiir tipleridir. Örneğin, S. K. Aksal şiiri, daha çok, O. Veli
tipi şiirsel şivenin etkisinde kalmış daha eskiye dönük bir şiirdir. O. Veli
şiirine dönük yeni şiirler de vardır ve bunlar sayıca pek fazladır. Bunlar,
çokluk yenileşmeye çalışan dünün şairlerine aittir. Dünün birtakım şairleri de
yeni şiirden etkilenmek yerine yeni şiire kendilerini belirgin bir şekilde
kaptırmış bulunuyorlar. E. Cansever'in dümen suyuna kapılan İ. Demiraslan gibi.
Yeni
dediğimiz şairler de sınıf sınıf. Birbirlerinin dümen suyuna düşmeler en çok
onlarda görülüyor. O kadar ki bazan kimin, kimin suyuna düştüğü belli olmuyor.
İçlerinde çocuk denecek yaşta olanlar bulunduğu gibi, O. Rifat ve İ. Berk gibi
dünün şiirinde önemli yer kaplayan ağabeyler de var. Bütün bu yeni şiirin
başlıca ortak özelliği dünkü şiirin onları kandırmaması, yeni bir deyiş, dünkü
olmayan bir şive getirmek çabasının baskın olmasıdır. Bunun sonucu olarak da
yeni şiir çok defa deformasyona giden bir şiirdir.
Biz kendi hesabımıza, O. Veli tipi şiirden artık rahatsızlık
duyuyoruz. Fakat Öte yandan da görüyoruz ki bu tip şiir daha da geliştirilmeye
ve böylece şiirimize yeni imkânlar kazandırmaya elverişlidir. Yani daha çok
deformasyon yolu ile yenilik yapmak isteyen şiir bugünün "şart olan"
şiiri değildir. Deformasyona gidilmeden de çağımızın ihtiyacına karşılık veren
ve potansiyel şiir yükümüzü ortaya koymaya imkân verebilen şiir yazılabilir.
Bununla beraber, deformasyona gitmekle dilimiz ve Sarimiz bir boyut daha
kazanmaya namzet gibidir. Bizce, eninde sonunda bir durulma olunca kazanılacak şivenin
kurulmasında deformasyonun payı büyük olacaktır.
Ne var ki bir durulmanın yakın olduğuna dair
ortaklıkta işaret de görülmüyor. Bugünkü şiir araştırmaları daha uzun bir zaman
süreceğe benzer. Bizce, durulma büyük şairlerle sağlanabilir. Gerek yerli
gerekse yabancı şiirlerin gelişim macerasını iyice bilmek yeni bir şiirsel şive
kurabilmek için şarttır. O. Rifat gibi önemli bir şairin yenilenme denemesinin
bir karavana atıştan pek farklı olmaması düşündürücüdür. Bugünkü şiirimizde
bilgili ve bilinçli olmaktan çok mekanik ve rastgele olmak niteliği ağır
bastıkça, yakın bir zamanda bir (veya birkaç) şairin çıkıp da yeni bir şivenin
kurulmasında önderlik edeceğini beklemek yerinde olmasa gerektir.
Bu durum karşısında diyebiliriz ki: Dünkü şiire
dönük şiirler yazmak kolay iştir, bunu herkes yapar. Yeni olmak için yeni şiir
yazmak, deformasyon için deformasyona gitmek de kolaydır. Gerçek bir yeni şiir
şivesini ise yalnız bu işin ustaları, kabiliyetlileri kurabilir. Onlar çıkana
kadar da bugün ortalıkta gördüğümüz yeni şiir kargaşalığının sürüp gitmesinden
tabii bir şey olamaz.
(Forum, 1 Haziran 1958)