Şair
ve yazar (D. 1928, Antakya - Ö. 20 Eylül 1999, Antakya). Şair Arif Okay’ın
babasıdır. İlk ve ortaokulu memleketinde okudu, lise birinci sınıftan ayrılarak
çalışma hayatına atıldı. Bir süre kâtiplik, puantörlük, sürveyanlık gibi
çeşitli işlerde çalıştı. 1953’te Kırıkhan Nüfus Memuru olarak memurluğa
başladı. Görevini Samandağ Nüfus Dairesi, Antakya Sağlık Dairesi ve Trahom
Dairesinde sürdürerek 1977 yılında emekliye ayrıldı. 1978’de Okay Matbaasını
kurdu. 1980’li yılların sonu ve 1990’lı yılların başlarında Halkevi ve İnsan
Hakları Derneğinde kurucu başkanlık ve yöneticilik yaptı. 12 Mart (1971) ve 12
Eylül (1980) dönemlerinde baskı gördü, matbaası dört kez kapatıldı. Sağlığı
bozulduğundan tedavi için İstanbul’a sık sık gitti.
Okay’ın ilk şiirleri 1947 yılında Atayolu
gazetesi ile Ürün (Adana) ve Kaynak (Ankara) dergilerinde yer
aldı. Şiirleri 1960’lı yıllarda Ataç, Yelken, Yeditepe, Yeni Edebiyat, Türk
Edebiyatı Yıllığı (1964), Varlık Yıllığı (1964, 1965), May,
Dönem, Ilgaz, Hakimiyet Sanat, Ozanca, Yansıma, Önder, Güney Rüzgârı
dergilerinde; 1970’li yıllarda Yeni Edebiyat, Ilgaz, Yansıma, Ozanca,
Hakimiyet Sanat dergileriyle Denge ve Çağrı gazetelerinde;
sonraki yıllarda Yaba Öykü, Güney Uyanış, Güney Rüzgârı, Hatayda Önder,
Hatay Belleten (İHD yayını) dergilerinde yayımlandı. Antakyalı şair
arkadaşları olan Ali Yüce, Arif Coşkun ve Sabahattin Yalkın ile bir edebiyat
çevresi oluşturdu.
1946
yılında Toprak dergisi tarafından düzenlenen şiir yarışmasında “Yaşıyoruz”
adlı şiiri ile ikinci oldu.
Süleyman
Okay’ın öyküleri 2004 yılında çocukları (Arif, Adil, Hürriyet) tarafından Hişştt!
adlı kitapta toplandı. Ölümünün beşinci yılı nedeniyle yine 2004 yılında
çocukları ve Edebiyatçılar Derneği tarafından ortak olarak “Süleyman Okay Şiir
Yarışması” düzenlendi.
“Sözcüklere can katmak, şairin şiirine
kendisini katması anlamını taşır. Bu da zenginlik ister. (…) Süleyman Okay bunu gerçekten şiire yaraşır biçimde
yapmış olmasına karşın, edebiyat ortamında adı, hak ettiği yerde olmayan
şairlerden biridir. Acının dibe vurduğu İkinci Dünya Savaşı yıllarında
gençliğini sürmüş, savaşın bittiği, baskının ise yeniden ayağa kalktığı tek
parti döneminde ilk şiirlerini yayınlamaya başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı
yılları, bugünden bakınca hakkıyla çözümlenmemiş bir resim olarak durur. Mehmed
Kemal’in “Acılı Kuşak” olarak tanımladığı bu dönemde, hayatın her alanı abluka
altındadır. (…) Üç darbenin de tanıklığını yapan şair dizeleriyle
(koşulların) topluma yansımasını da ustaca dile getirmektedir.” (Güngör
Gençay)
ESERLERİ:
ŞİİR:
Mermi Konuşuyor (1980), Sevda Tutuklanamaz (1988), Şakayık
(1999), Hoşçakalın Dostlarım (önceki kitaplara girmeyen şiirleri, 2001).
ÖYKÜ:
Hişştt! (2004).
KAYNAK:
Nevruz Uğur / Gündemimizi Yakan Şair: Süleyman Okay (Hatay’da Önder dergisi,
Ekim 1999), Mehmet Ali Solak / Rahat Uyu Süleyman Abi (Güney Rüzgarı, Ekim-
Kasım 1999), Sabahattin Yalkın / Dirençli Şair Süleyman Okay (Damar dergisi,
Kasım 1999), Arif Okay – “Onun Ardından Bölük Pörçük (Hatay’da Önder, Eylül
2000), Öteki-siz dergisi (Haziran 2001), Sol dergisi (Eylül 2001), Sabahattin
Yalkın / Kardeşim Süleyman (Amik dergisi, Ekim 2001), Yaba Edebiyat
(Mayıs-Haziran 2002), Arif Okay / İki Ansiklopedi ve Görüşler (Hatay gazetesi,
27.4.2002), Güngör Gençay / Hayatı Şiirlerle Güzelleyen İnsan (Hişştt! içinde,
2004), İhsan
Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2. bas., 2009).
Roberto
Mau Mauları unuttun mu
hani bir
gün o kovboy gücünle
ocaklarına
incir çekirdeği diktiğin
Dudaklarının
ölümcül bükülüşü
yaldızlı
mahmuzların
Ormanları
çirkinliğin doldurmuştu
başımdaki
uğur tüyümdü
ilk
vurduğun
sonra
nişanlım
sonra
kızlığım
Nerdesin
Roberto ben
son
Ogisiyim Apaçilerin
kirlettiğin
yarınımı şimdi
Newyork
sokaklarında arıyorum
Duvarlı
coplu kapılarınızdan
eski bir
çığlık çoğalarak dökülüyor
tüm
doğanın yoksul çocukları üstüne
Bilemezsin pusudaki yangınlığımı bilemezsin
düşüncelerimin resmini çekemezsin Roberto
(Yeditepe, Eylül 1966)
İki
kanlı göl gibiydi gözlerin
ölüm
kokuyordun
Roberto
Walt Street'ten dönüyordum yorgun
soyulmuş
çıplak
Benim
Ogi Apaçilerden
tamtamlı
anı
kestim
kara saçlarımı kestim uğur tüyümü
soyut
bir gölgeyim peşinde büyüyen
benim
ben üç çatal arasından kurtulan
Walt
Street'te ıslıklı günler
kıran
kırana
seni
gördüm yitirdim
bir
namlu ağzınca kara
dumandın
üstünde ışıklarımın
Olgun
gecelerde yalnız ve kovboylu bir yaz
parmaklarımda
anıların olumlu sertliği
diyelim
bir güzel çirkinlik
yağmurlu
sabahlarda ilk uyanan
Konut
bir düşle geliyorum yanlışlığına
güllerin
katmerlisi çizgiler
bir
sessiz bakış
sonra
cambazlığın ceplerden kasalara
Bir
bilsen yangınlığımı Roberto
bir
bilsen
ben
yaşayan kiniyim Apaçilerin
bir
bilsen bir bilsen
bir
bulsam seni
(Yeditepe, 1968; Hoşçakalın Dostlarım)