Ahmet Tufan Şentürk

Yazar, Şair

Doğum
12 Mayıs, 1924
Ölüm
09 Mayıs, 2005
Eğitim
İstanbul Haydarpaşa Lisesi
Burç
Diğer İsimler
Battal Gökcan-Gökçe, Battal Arif

Şair ve yazar (D. 12 Mayıs 1924, Esentepe [Lamos] köyü / Ermenek / Karaman – Ö. 9 Mayıs 2005, Ankara). Deneme, kitap eleştirisi, röportaj, anı türündeki yazılarında bazen Battal Gökcan-Gökçe, Battal Arif imzalarını kullandı. Ankara Solfasol Köyü (Göktepe) İlkokulu, İstanbul Haydarpaşa Lisesi (1944) mezunu. Bir süre Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okudu. Ankara Valiliği İl Özel İdaresinde memur olarak çalışmaya başladı. Emlak ve İstimlak Müdürü iken emekliye (1975) ayrıldı. Birleşmiş Milletler Türk Derneği, Folklor Araştırma Kurumu üyesiydi. Ankara’da öldü, memleketinde toprağa verildi.

Yazı ve şiirleri ilk olarak Yurt gazetesinde (10 Kasım 1938); sonra Türk Dili, Hisar, Filiz, Bahçe, Çağrı, Kemalist Ülkü, Köye Doğru, Çınaraltı, Varlık, Foto Magazin, İnkılapçı Gençlik dergileri ile Anayurt, Tasvir, Vakit gazetelerinde yer aldı. Bir süre (1951-52) sekreterlik yaptığı Hisar dergisinde yayımladığı şiirleriyle tanındı. Şiirlerinin bir bölümü bestelendi. Türk kültürüne hizmetlerinden dolayı 1994 yılında İLESAM’ın Hizmet Şeref Ödülünü, Orhan Şaik Gökyay 2001 Şiir Ödülünü aldı. Yahya Akengin’in, onun hakkında yazdığı Torosların Öbür Yüzü adlı oyun TRT radyolarında oynandı. H. Rıdvan Çongur’un, hakkında yazdığı eser esas alınarak yapımcı Taha Feyizli’nin uygulamasıyla “Ahmet Tufan Şentürk Belgeseli” yapıldı ve TRT televizyonlarında gösterildi.

“Şiirlerinde ele aldığı ana temalar; Atatürkçülük, vatan-ulus-bayrak sevgisi, yurt güzellikleri, köy özlemi, aşk, insan-çocuk-doğa sevgisi, barış ve özgürlük tutkusu, sosyal sorunlar karşısında duyulan acılar olmuştur. Eşi ve onun vefatı üzerine duygu yüklü şiirler yazmıştır. İnsan sevgisini yüceleştiren şiirleri oldukça fazladır. Köyden büyük kente göç edenlerin sıkça dile getirdiği duygu ve düşüncelerle yoğunlaşmıştır şiirleri. Her okuyan, kendisinden bir parça bulur.

“Şiirlerinde herkesin anlayabileceği yalın, arı bir Türkçe kullanmıştır, kullanmaktadır. Köyünü, Torosların doğasını, anılarını şiirleştirirken yerel deyişleri, kelimeleri de ihmal etmemiştir. Kelimeleri yan yana getirirken, aralarında yaratacakları ses ve anlam uyumluluklarına çok dikkat etmiştir. Kelimelere; bir ruh, bir can vermeye çalışmıştır.” (Nail Tan)

ESERLERİ:

ŞİİR: Sarhoş Dünya (1958), Mustafa Kemal (1965), Allah Versin (1969), Çakırdikeni (1971), İnsanlık Şarkısı (1976), Hepsinden Güzel (1986), Sevgiyle (1988), Şölen (1991), İnsanlık Şarkıları (1998).

DÜŞÜNCE-ARAŞTIRMA: Gidenler-Kalanlar-Gerçekler-Yalanlar (1951), Yarası Olan Gocunsun (1999).

ANI: Anılar Koridorunda Sarıveliler - Armağan 1 (şiir-nesir, Mustafa Ceylan’la, 2000), Ahmet Tufan Şentürk İçin Ne Dediler ? Armağan II (Mustafa Ceylan’la, 2002).

DERLEME: Halk Fıkralarındaki Gerçek (1999).

KAYNAK: İ. Ünver Nasrattınoğlu-Güngör Özmen / Fahriye Tufan (1978), Mehmet Çınarlı / Sanatçı Dostlarım (1979), H. Rıdvan Çongur / 50. Sanat Yılında Ahmet Tufan Şentürk (1997), Mustafa Ceylan / Ahmet Tufan Şentürk-Hayatı, Sanatı ve Şiirleri (1997), Saim Sakaoğlu / 80. Doğum Yılında Ahmet Tufan Şentürk (1999), Zeki Bulduk / “Köroğlu’nu Döverler Namını Dövemezler” (Kitap Haber, sayı: 11, Temmuz-Ağustos 1999), Mustafa Ceylan / Torosların Türküsü (otobiyografik roman, 1999), Lisans tezi: Dilek Sökücü (SÜ Fen Edebiyat Fakültesi, 1997), Mustafa Ceylan / Ahmet Tufan Şentürk İçin Ne Dediler? (2002), Hüseyin Yurdabak / Şiirle Yaşayanlar Antolojisi (2003), Özkan Gönlüm / Mevlânaca Sevgi Eken – Yunus Gibi Çile Çeken A. Tufan Şentürk Destanı (2003), İsa Kayacan / Armağan 3 (2004), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).

 

AHMET TUFAN ŞENTÜRK

Onu eski Çınaraltı'ların birinde çıkmış za­rif “İğde çiçekleri” isimli şiiriyle tanıdım. Yakasından çözmediği papyon kravatı ve elinden bırakmadığı küçük çantasıyla gördüğüm za­man; Toros dağlarının hırçınlığını gözlerinden okudum. Her haliyle bozkır insanı olduğunu gösteren dostumun eserlerini tâkip edenler gör­müşlerdir ki, sanatta henüz kendine bir yol ara­makla meşgul. Hakikaten o kadar birbirine zıt görüşlerin mümessili dergilerde şiirler yazdı ki, bazen en modern şairden daha modern mısra­lar verdi, bazen romantizmin kanatlarından medet umdu, bazen da bir halk şairinin göl­gesinde göründü. Onu: Sükûtun karanlıklar ka­dar korkunç, diyebildiği zaman ne kadar beğe­nirsek, bir zarf üstüne benzeyen şiirleriyle kar­şılaştığımız zamanda o kadar beğenmeyiz. Şi­irlerini saran kötümserlik sanatkârın belli başlı hususiyeti olsa gerek. Ara sıra şen kahkahala­rıyla karşılaştığımız halde, onu daima koyu bir hayat felsefesine inanmış gördüm.

Bu asrın insanında pek bulunmayan vasıf­larıyla, Tufan'ı sevmeyen arkadaşı yoktur. İnandıklarının en vefalı dostu, sevmediklerinin tanıdığı, tanıdıklarının kıymet bilir arkadaşı olmasını bilen Şentürk küçük yaşta hayata atılmış olmasına rağmen, hayata yeni başla­yanların heyecanını taşır.

Doğduğu yere kavuşmayı fazlasıyla arzu­layan mısraları bir hayli yekûn tutar. Ona:

Çehiz dolmuş dürme dürme,

Gözler koyak koyak sürme,

Sakın beni boş döndürme,

Gidelim kardeş gidelim.

dedirten yalnız doğduğu yer de değil tabiî. Halk ağzını sıkıntısız kullanabilen şair esasen halk çocuğudur ve öncekilere benzemekten sıyrıldığı müddetçe bu tarzda muvaffak oluyor. O ne kadar serbest söyleyişe iltifat ederse et­sin, şiiri dar bir zaviyeden görmeyen, telâkkileriyle yine halk şairi olacaktır. Günümüz şair­lerinin ortak tarafı olan eskiye benzememek Şentürk'ün de inandığı bir fikir ama, nedense tariften sıyrılamamış olmanın kusuru hâlâ üze­rinde.

A. Tufan'ı:

Ne çabuk değiştin delikanlı,

Ceketin, pantolun şarap kokuyor,

Saçların darmadağın

Yüzün solgun,

Gözlerin kanlı,

Ne  çabuk  değiştin  delikanlı?

gibi kuvvetli mısraların şairi olarak gördükten sonra, istikbaline ümitle bakılabileceğine inan­mamak elden gelmez. Sanatkâr, evvelâ muhi­tinin ve hayat şartlarının sonra da kendi iç dünyasının ışığı altında kuvvet bulur, eserler verir. “Şair'in şiirden başka meşgalesi olmama­lıdır.” hükmünü veren ne kadar belli bir haki­kati gösterivermiş. Fakat dünyanın her yerin­de bu tavsiye pek tutulamamış, büyük sanatkârlar yetişmesine rağmen, onların belki daha da büyük sanatkâr olmalarına fırsat verilme­miş. Yarınki Türk şiirinden beklenenin ne ol­duğunu merak edenler; bugünkü hayat güç­lüklerini bugünkü kayıtsızlığı göz önüne ala­rak tahminlerde bulunmaları lâzım. Buna rağ­men ümitleri kuvvetli olanlar hiç şüphesiz ki mihenk taşı olarak eskiyi almaktadır.

A. Tufan Şentürk de neslinin kaderine bağ­lı olarak zaman imtihanına hazırlanmaktadır. Kendisinin pek beğendiği kavga isimli şiiri son zamanlarda fazla denenen destan tarzını andırmaktadır:

Yumruğun sıkılmış dağılmış saçın,

Karabulutlar sarmış ufukları,

Yeniden başlamış kavga yeniden

Millet esir, vatan kan içindeymiş,

Oğlunmuş bu sefer cepheye giden.

mısralarıyla anlatılan hemen anlaşılıyor ki is­tiklâl kavgasıdır. Bu mevzuda bir hayli şiir hatırlıyoruz ki, çoğu birbirine benzemektedir.

                                                       (Hisar, c. 2, sayı: 29, 1.9.1952, s. 16)


Yazar: GÜLTEKİN SÂMANOĞLU
FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör