Şair ve yazar, ressam. 14 Mayıs
1933, Kırkağaç / Manisa doğumlu. 1922 Lozan Antlaşması sonucu, bugün Yunanistan
topraklarında olan Veroiya kentinden yurda gelen şiirsever bir ailenin dört
oğlundan ilkidir. Babası Übeydullah Mustafa, İzmir ve İstanbul Milli Eğitim
Müdürlüklerinde yeminli tercüman ve meslek okulları yazmanı olarak çalışmış bir
öğretmendir. Asıl adı Mustafa Namık olmakla birlikte 1935’te yürürlüğe giren
soyadı yasası ile Dener soyadını aldı, kayıt sırasında nüfus memuru Mustafa sözcüğünü
çizerek üzerine Dener yazdığı için nüfustaki adı Namık Dener oldu.
İki yaşında doğum yeri olan
Kırkağaç'tan ayrılarak İzmir'e, beş yaşında İstanbul'a geldi. O'nu anneannesi
büyüttü. Bu hanım, Cihangir Güneşli Sokakta, Nazım Hikmet'in çatı katını kiraladığı
Nuri Demirağ Apartmanının yanındaki Rum evinde oturuyordu. Hapse gireceği
sıralarda, çocuk yaşta Nazım'ı tanıdı ve onun ilk şiirlerine ömür boyu hayran
kaldı.
1944 te Beyoğlu 37. İlkokulunu,
1950 de Beyoğlu (Taksim Atatürk Anadolu) Lisesini bitirdi. İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. Parasal nedenlerle devam edemedi. Ertesi
yıl Avustralya'da çalışmak ve okumak niyetiyle vize almak üzere serbest liman
Beyrut'a gitti. Ancak askere çağrıldı ve yurda döndü. Vatan görevi sonrası
İstanbul Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okuluna yazıldı (1954), dört yıl sonra Dış
Ticaret ve Konsolosluk Bölümünden mezun oldu (1958).
Lise son sınıf öğrencisi iken
dayısının ortak olduğu Kervan Seyahat ve Turizm Acentesinde çalışmaya başladı.
Turizm sektöründe memur, muhasip, müdür ve genel müdürlük görevlerinde bulundu.
l959 da sınavla İş Bankası Teftiş Kurulu'na girdi. Bir yıl İstanbul İstihbarat
Müdürlüğünde yardımcı eleman olarak çalıştı.
1967 yılında bir olay Mustafa
Namık'ın iş yaşamını derinden etkiledi. Trabzon şubesini teftiş ettiği sırada,
orada toplantı yapan Banka Yönetim Kurulunca akşam yemeğine davet edilmişti. O
tarihte Yönetim Kurulu üyesi olan şair Ahmet Muhip Dıranas o geceyi şiir gecesi
ilan etmiş; Mustafa Namık, yeni şiirin
babasıdır diyerek Nazım Hikmetin şiirlerini okudukça Ahmet Muhip büyük bir
hiddet ve şiddete kapılmıştı.
Nazım, ülkeden ayrıldığı zaman,
arkasından (Cehennemin Dibine) konulu makale yazan Dıranas, Mustafa Namık'ı
Bankanın her kademesinde, Nazım Hikmet hayranı, komünist olarak tanıttı.
1968'de Mustafa Namık teftiş kurulundan alınıp; önce Mersin Şubesi, bir yıl
sonra Genel Müdürlük İzmir istihbarat müdür yardımcılığına atandı. Ancak peşini
bırakmayan Dıranas, Mustafa Namık'ı siyasal yoldaşı ve birinci genel müdür
yardımcısı Zekeriya Akçalı'nın yardımıyla ve kademe indirimiyle Bilecik şubesi
müdürlüğüne gönderdi. Onuru zedelenen Mustafa Namık, bankadan istifa etti. Ancak kendisini seven ve takdir eden
yöneticiler tarafından mali analiz teşkilatı kurmak üzere maaşına zam yapılarak
Amerikan - Türk Dış Ticaret Bankası İstanbul şubesi müdür yardımcılığına
atandı. Buradaki görevini tamamladıktan sonra Londra merkezinde (Finansal
Analize dayalı Kredi Yönetimi) konusunda etüt yapmak üzere İngiltere'ye
gönderildi.
1972 yılını Londra'da geçiren Dener,
yurda döndüğünde Ahmet Muhip yönetim kurulundan ayrılmıştı. Yeni üyelerden
Selahattin Karahan'ın çağrısı üzerine İş Bankası
İstanbul istihbarat müdür
yardımcılığı görevini üstlendi. 1980 yılında bu görevden emekli oldu.
Seyahat Acentelerinde Sorumlu
Müdürlük diploması olan Dener, çalıştığı Kervan Seyahat acentesinde THY, PAA,
SAS, SSCB İNTURİST gibi hava yollarından aldığı davetiyelerle dünyanın büyük
bölümünü görme olanağı buldu. İş Bankasının açtığı İngilizce ve Fransızca
sınavlarını kazandı. 1988 yılında bekâr dayısının vefatı üzerine payları aileye
intikal eden Turizm Şirketinin başına geçti. İki yıl sonra şirketteki payını,
Almond adında bir İngiliz firmasına satarak iş yaşamını noktaladı.
Sonraki yıllarda, çocuk yaşından başlayarak ilgi duyduğu edebiyat alanına yöneldi. Fransızca ve edebiyat öğretmeni olan Salah Birsel'in düzenlediği şiir toplantılarına katıldı. O'nun teşvikiyle düzenli şiir çalışmalarına başladı. 1999'da Birsel'in ölümünden sonra bu toplantıları Caddebostan Kültür Merkezi ve Kadıköy Belediyesi Gençlik Merkezinde beş yıla yakın sürdürdü. Bu süre içinde genelde imgesel şiir yazan katılımcılara, imge ve simgeyi anlamın süsü olarak kullandırma konusundaki çabaları verimli oldu denilemez.)
2003 yılında toplantılara katılan
Asker Ressamlar Derneği üyesi İrfan Fehmi Özcanlı'nın önerisi ile tuval ve
fırça ile tanıştı. O yıldan itibaren şiirin yanı sıra resim çalıştı.
Yazarlığı:
Cumhuriyet gazetesinde yazıları
neşredildi. Aynı gazeteye Köşe yazısı olarak makale yazdı. Ayrıca 2003-5
senelerinde Haberde Ekspres gazetesinde makaleleri, Bahar dergisinde öyküleri
yayımlandı.
Mustafa Namık Dener’in üç şiir
kitabı ve yirmi kadar (tümü peyzaj) yağlıboya tablosu vardır.
Mustafa Namık Dener İçin Ne Dediler?
“Bir biyografi yazarı olarak
şimdiye dek otuz bin civarında ünlü kişinin biyografisini yazdım. Şiirin
hayatımda özel bir yeri olduğu için yazdığım ünlü özgeçmişlerinde şairlere özel
bir dikkat gösterdim. Ancak, biyografisini yazdığım her şiir kitabı sahibinde
iyi bir şair özelliği bulamadım. Şiir heveslisi olma çizgisini aşamamış bu
isimler, doğru dürüst şiir okumadan, özellikle büyük Türk şairlerini yeterince
okuyup incelemeden sadece kitap çıkarmaya önem vermişlerdi.
Bir de işin tesellisi var şükür
ki. Oldukça bahtiyarım ki ömür boyu acemi kalan şairlerin yanı sıra usta
şairlerle de tanışıp görüşmek kısmet oldu. Böylece her iki grupta yer alanların
insani kişilik özelliklerini de yakından tanıma fırsatını buldum.
Yüzyüze tanışma şansına eriştiğim
usta şairlerden Mustafa Namık Dener, kendisiyle her görüşmemde beni bir kez
daha hayran bırakan nezaket, incelik ve olgunluğuyla daima örnek bir İstanbul
Beyefendisi karakterini çizdi. Sıra dışı şiirleri yanı sıra günümüz dünyasını
ve ülkemizin içinde bulunduğu durumu abartıya kaçmadan tam bir olgunlukla
yaptığı analizler beni ayrıca hayran bıraktı.
Salah Birsel'in düzenlediği şiir
toplantılarına katılan, O'nun teşvikiyle düzenli şiir çalışmalarına başlayan bu
şairimiz hakkında Nusret Karaca, Güngör Gençay, Ömer Nida gibi değerli edebiyat
eleştirmenleri hep övgü dolu değerlendirmeler yapmıştır. Kendisi ayrıca
ressamlık yönü de olan, şimdiye dek yirmi kadar tablo yapmış bir sanatçıdır.
Mustafa Namık Dener, 14 Mayıs
1933, Kırkağaç / Manisa doğumlu bu seçkin şairimiz, 1922 Lozan Antlaşması
sonucu, bugün Yunanistan topraklarında olan Veroiya kentinden yurda gelen
şiirsever bir ailenin dört oğlundan ilkidir.
Mustafa Namık Dener’in 2023
itibariyle şimdi 90 yaşında yeni şiir kitabını çıkarma başarısını da göstermiş
olması her bakımdan takdire şayandır. Kendisini yürekten kutluyor, bu
başarasının diğer şair ve yazarlara örnek olmasını diliyoruz.” (Ansiklopedist İhsan Işık)
***
"Beyaz Kuş, tek kişiye özgü
değil, kanatlanıvermiş, sevgili Mustafa Namık Dener'in güzel ve anlamlı
dizeleri arasına kurmuş yuvasını”. (Nusret
Karaca)
***
“Mustafa Namık, şiirini somut bir
eksende etlendirdiği zaman çarpıcı dizeler yaratıyor. ‘Bizim tekne çok oynaktır
/ Tamtam sesi taşır buraya Afrika'dan’ ya da ‘Nietzsche’ şiirinde ‘Tanrıların
insanı var - Düşünce artık tanrısız’ dizelerini yazan bir şairin Nazım Hikmet,
Orhan Veli ya da başka herhangi bir şairin söylemine öykünmesine hiç gerek yok.
‘Beyaz Kuş’taki şiirleri okuduğunuz zaman bana hak vereceksiniz.” (Güngör Gençay)
***
“Mustafa Namık Dener'de şiirde
teknik kaygısı belirgin bir biçimde gözleniyor. Çeşitli özellikleriyle şiirini
zenginleştirme çabasında.” (Ömer Nida)
ESERLERİ: :
RESİM: 20 civarında peyzaj yağlıboya tablo.
ŞİİR KİTABI: Beyaz Kuş (2003), Burası İstanbul mu? (2010), Kirli
Kent (2023).
KAYNAKÇA: Ruşen Hakkı / Beyaz Kuş
(Özgür Kocaeli gazetesi, 25.5.2003), Nusret Karaca / Beyaz Kuş Kanatlarında M.
Namık Dener (Gazete Kadıköy, 29 Ağustos - 4 Eylül 2003), Mustafa Kuşçuoğlu
(Haberde Ekspres Mart 2003), Gülen Çağlayan / Gazete Kadıköy (16-22 Ocak 2004),
Ömer Nida (Haberde Ekspres Mart 2004), Güngör Gençay (Mavi Dergi/Tekirdağ,
Şubat 2005), Tuna Gazetesi (Orhangazi/Bursa, 16 Aralık 2005), İhsan Işık / Resimli
ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006,
2007), Gazete Kadıköy (Kitap Köşesi 25 Haziran 2010), Türk Eğitim Vakfı, Eylül
2010).Türk Eğitim Vakfı, Eylül 2010). Bilgi Teyidi (04.12.2023).
KANSER
Mustafa Namık
DENER
Omuzlarında
yeryüzünün tüm kederleri
Kimsesizlik
yalnızlık paylaşımsız
Issızlık
sokağında karanlıkta oturur
Varlıkların
yokluğu avucunda
Sararan güller gibi solgun aklında
Bir
geminin sulara gömülüşü
Karanlık
çöker gönlüne güneş ışıklarında
Ama
yaşam bir savaş
Keder
neşeye arkadaştır
Ömür
tanrısal armağan
Korkma
sürdür savaşı
Borcun
onu uzatmaktır
Gazi Mustafa Kemal
Paşa
ATATÜRK
Mustafa Namık DENER
Rumeli’de
sarı şimşek
Anadolumuza
mavi ışıktı
Sihirli
güç
İlahların
tümüyle barışıktı
Tanrısal
destekle özgüvenli
Demir
yumruk kadife eldivenli
Can
dostu özgürlüğün kolunda
Türklerle
Türk varlığı yolunda
Feda
oldu geceleri gündüzü
Paylaşılmış
topraklarında gözü
Mehmetçikle
bütünleştim dedi dağlarda
Namlumuzun
ucuna dek uzandık
Can
vererek can alarak
Cennet
gibi bir vatan kazandık
Ben
Gazi Paşa Mustafa Kemal
Ulusuma
armağanım istiklal
Ben
Mustafa Namık
Düzenli
dağınık
Atalarım
Mustafa
Kemal’in ardından
Yurda
gelmiş Güney Makedonya’dan
1933’te
doğdum
Manisa’da
İki
yaşımda İzmirli oldum
Beş
yaşımda İstanbullu
Bu
şehirde okudum
Bu
şehir okudu canıma
1949’da
aldı sırtımdan ceketi
Giydirdi
89’da
Bitti
para kazanma külfeti
Şimdilerde
Evreni
gezer tozarım
Toplumla
akıl bozarım
Şiir
içerim karafadan
Rafadan
yumurtayı severim
Ben
Mustafa Namık
Dellenmeyip
neyleyim
Erimez
karlar yağdırdı içime
Dost
bildiklerim
Bu
yüzden
Aşklarım
kısa boylu
İmamsız
ve imzasız
Evliliklerim
BURASI İSTANBUL
MU?
Mustafa Namık DENER
Burası
İstanbul’sa
Sokaklarda
gizemin yitme korkusu
Mistik
tarih kokusu solukta
Burası
İstanbul’sa
Adalar
zümrüt Haliç altın
Lodos
vuru başına Üsküdar’ın
Cihangir’in
etekleri köpüklere dokunur
Burası
İstanbul’sa
Güzel
günler batarsa Marmara’ya
Gözyaşı
akar Selamiçeşme’den
Sulara
karışır hüzün ve hüzzam
Duygusalsa
parlaksa dolunay
Dağılır
dağıtır Seray
İstanbul’sa
burası
Varoşlar
göç yorgunu
Perişansa
yoksulsa
Umursamaz
saraylı Kaşıkçı Elması
Gecekondu
gözyaşları şafakta
Tepelerde
greyder yarası
Burası
İstanbul’sa
Tanrısaldır
elleri
İmparatorluk
yıkar
Sevda
biçer
Efsane
yaratır
Güneşi
kanatır minareler
Aşklar
suya düşer Sarayburnu’nda
Kızkulesi
önlerinde karaya vurur
Burası
İstanbul’sa
Harikalar
doğurur
Gönül
gönülü bulsa
Sensizliğin
sonsuzluğunda
YALNIZLIK ÜZERİNE
Mustafa Namık DENER
Ateş
dansında bir figür
Aşkı
pervane sanması
Kanatlarının
yanması
Eksilen
yalnızlığı
Hüzzam
bir şarkı plakta
Dalgalı
kızıl saçların
Sürüklediği
aşkların
Eksilen
yalnızlığı
Eski
bir konserin süsü
Sevgilinin
görüntüsü
Kanayan
aşkın öyküsü
Eksilen
yalnızlığı
Ve
tepeler ardında
Serüvenler
peşinde
Güneşin
Ay’la yatması
Kendini
aldatması…
DEĞİŞİM
Mustafa Namık DENER
Yaklaşan
akşamların hüznü ile oynuyor
Suda
güneş
Dağlar
dağların üzerine oturmuş
Sen
garip iklimlerin garip rüzgarı
Neden
yalnızlığımı tutarak ellerinden
Bir
başka yalnızlığa sürüklüyorsun
KÜRESEL EKONOMİ
Mustafa Namık DENER
Top
tüfek üretimi
Yağdan
şekerden undan
Çok
zengin uranyumdan
İnsancık
tüketimi
Açlık
var beyler açlık
Söyleyin
neredeler
Hangi
bomba
Ve
hangi tüfekte
Yağlar
unlar şekerler
PERİ
Mustafa Namık DENER
Yıldızdan
yıldıza akar durursun
Göklerde
seninle buluşamam ki
Denize
dalarım dağı delerim
Ama
yıldızlara ulaşamam ki
Gizemler
ülkesi gezdiğin yerler
Gülüşünle
uçar gider kederler
Sana
kadın değil bir peri derler
Konuşmak
isterim konuşamam ki
BEYAZ KARANLIK
Mustafa Namık DENER
Kar
var
Gözbebeklerinde
Ölü
kelebekler gibi beyaz benekler
Sırtüstü
uzanmış yatıyor genç asker
Uzaklarda
buzlu ırmak gözyaşı
Yalıyor
ana yüreğindeki taşı
Ey
mavi gezegenli türedi ağalar
Çıkardı
şapkaları bulutunuza
Meyveye
durmadan toprağa düşenler
Ey
uzak güdümlüler
Kör
yürekler
Katı
gözbebeklerinde taze erlerin
Kış
uykularına yatıyor terör
Yaşam
sevecenliği gençlere gülen
Beyaz
karanlıklarda buz kesilen
ADALAR
Mustafa Namık DENER
Balkondan
Marmara akıyordu
Aşk
ölümcül kuşkular giyiniyor
Yıldızlar
yakından bakıyordu
Aldatılmış
sevdaları uyardı
Son
vapurun çığlığı
Denizde
sokak lambaları
Balık
dansına çağrı
Şarap
tekneyi buluta taşıyordu
Şehvetin
koşulsuz tutkusu
Ay
ışığı eriten köpüklerde
Yakamozlarda
tükenme korkusu
Yakamozlar
kendini yakıyordu
Sevişmenin
kucağından düştü Adalar
Alev
saçlı kadınlar cennetine
Sabahın
ayak ucu deldi bulutu
Sivri
yeşil tepeler güneşe batıyordu
TELEFON MU?
Mustafa Namık DENER
Aramıyorum
seni
Aradıkça
aramaktan korkarak
Dileklerim
için mumlar yakarak
Aradıkça
aramak korkusu bu
Bitimsiz
özlemlerle karışık
Deli
miyim
Belki
aşık
Aramıyorum
Yüreğimden
lokmalar kopararak
ZEYTİN DALI
Mustafa Namık DENER
Gözler
krater gölü
Birinde
ölme
Birinde
öldürme özgürlüğü
Beden
Sömürülen
anıtı
Sefalet
yapıtı
Devinimli
yontular
Kulelerin
dibinde
En
civcivli yerinde
Kara
nefret göveriyor
Aşıyor
kuleleri
Öldürsen
de yaşıyor
Ve…
Uzaklarda
bir ana çığlığı
Az
gelişmiş ülkeden yaşlı kadın
Gelişmişlerden
gelen bir silahın
Kör
kurşunlarıyla kör
İşaret
parmağı akıtıyor gözünü
Avucunda
kanlı mermi yatıyor
İnsanlar…
İnsanlar
ve insanlar
Yaşama
özgürlüğü adına
Kör
ana hatırına
Beyaz
güvercin olun
Konun
zeytin dalına
SAFARİ
Mustafa Namık DENER
Özgürlük
avı
Ateşledi
füzeleri
Yitik
kişilikli gezegen
Kara
Afrika’da kara dumanlar
Gömütlerde
sömürü çiçekleri
Baobab
dallarında bokböcekleri
Deprem
kum fırtınası
Çuvallayan
sol
Hakemler
liberal mi
Serbest
vuruş
Ve
gol
Yoksullar
kalecisi sürekli hüngür
Şimdi
akşam vaktidir
Mehtabı
doğuran dağlar özgür
Dorukta
egoya tutsak insan
Güneşi
söndürür
SILA ÖZLEMİ
Mustafa Namık DENER
Derelerden
içime akıyor sular
Adımlarımı
sayıyor
Çamlık
denizine çıkan yokuşlar
Kanatları
okşayan parmaklarımı
Bulutların
süsü vefalı kuşlar
Sabah
rüzgarıyla açık kapısı
Kırmızı
tuğla okul
Paçalı
güvercinim
Gel
ısıt ellerimi
Canıma
sokul
Meşin
topun koştuğu
Çimenli
alan
Belleğim
düş birikimi
Bütün
gerçekler yalan
AGNOSTİK
Mustafa Namık DENER
Meteor
kalbinde gizem
İlahlar
aç ve susuz
İki
yudum bir okyanus
Dişe
kovuk balinalar
Irmaklar
bir damla su
Kurumsal
kör tutucular
Göz
kapalı
Avuç
açık
Çözümsüz
sonsuzlukta
Geri
zeka ordusu
ÇAY SAATİ
Mustafa Namık DENER
Yine
daldı derinlere
Gitti
Mustafa Namık
Duymaz
davulun sesini
Bilmez
aydınlık karanlık
Tanrı
ne zaman gülecek
Yaşam
ne kadar sürecek
Şeytan’ı
kim öldürecek
Yandı
ocakta çaydanlık
ÇAĞRI
Mustafa Namık DENER
Sizinde
mi tek kişilik yeriniz
Ay
ışığıyla inerken denize
Ne
denli tatlı bir gülümseme bu
Umutlar
ölümsüz desenize
Neden
yalnızlığı yeğliyorsunuz
Akdeniz
bakarken pencerenize
Bir
selam yok mu lacivertlere
Gemilerle
yürek gönderdim size
ARMAĞAN
Mustafa Namık DENER
Süzerek
sevgileri
Karanlıkta
süzülerek
Şafak
sökmeden
Güneşle
dökülmeden yıldızlar
Gücün
son damlası düştü kaldırımlara
Kalabalık
yorgunu sokaklarda
Özlenen
konuk değildi adımlarım
Ama
yanındayım
Zamanın
akmadığı ülkeden
Sana
kucak dolusu yıldız
Sevecen
ağaçların altında
Al
güneşi görmeden
ŞEHİT
Mustafa Namık DENER
Göğsünde
madalya mı
Bayraktan
damlayan kan
Neden
rengin uçuk
Benzin
sapsarı
Saçların
parlak
Gözlerin
kapalı
Sen
bir ölü müsün kardeşim
Mermi
tünelleri kafatasında
Hayır
hayır
İçimizdesin
Yavuklunla
tarlaya gidecektin
Kavaklar
dikecektin köy çeşmesine
Dikili
ağaçların olacaktı vatanda
ÇAYKOVSKİ
Mustafa Namık DENER
Uzak
dağlara kar hırçın düşüyor
Beyaz
leoparın pençesinde
Ruhun
acılı sesi
Çok
erken noktaladı notayı
Zavallı
büyük Çaykovski
ALKOLİK
Mustafa Namık DENER
Tuzlu
suda
Solgun
çiçekli gözler
Ağlayan
kahkaha
Benekli
düşünceler
Şimşekli
karanlık
Sisli
geceler
Bardakları
dolduruyor tüm varlık
İşte
indirdi perdeyi
Sanrıların
soluğu
Mutsuz
heyecanlarla
Erken
can yolculuğu
ÖZGÜRLÜK
Mustafa Namık DENER
Denizlerinde
uçuyor kuşlarım
Yelkenlerim
bitimsiz rüzgarında
Ben
sensiz yapamam anlıyor musun?
Sevgilerim
özünü kucaklıyor
Bir
musiki midir ya da bir şiir
Dudaklarımı
gözlerin yakıyor
Ufukları
yitirsem seni bulsam
Saçların
örter kederlerimi
Kırıldı
kalemlerim
Kirpiklerinin
ucuyla yazıyorum
İşitilmez
bir çığlık tutkumun sesi
Bütün
dillerde yankısı
Ecelim
öncesi ölüm ötesi
Ben
sensiz yapamam anlıyor musun?
GEMİCİ
Mustafa Namık DENER
Her
limana bir başka renk veriri su
Ve
kızların kokusu
Dağılan
biz değil zamandır
Şişelerde
eriyor deniz korkusu
Duyguda
saplantı çekincesi
Serüvene
kuş uykusu
Çekiyor
kılıcını
Güneş
katili akşam
Sandık
ayaklı masa
Ve
tek bacaklı korsan
Limanı
gölgeliyor özlemin resimleri
Çok
uzaklara çakal sesleri
Buğulu
camlarda şehvet
Şaraplar
ıslanıyor
Deli
mintanlı yaşam
Öykü
dağıtır
Sokaklı
kadınlara
BARIŞ
Mustafa Namık DENER
Bütün
yollar karla kaplı
Roma’ya
gitmez hiçbiri
Hayallerimin
iksiri
Söyle
nasıl geleceksin
GERÇEKÜSTÜ RESİM
Mustafa Namık DENER
Hangi
laciverdin içinde
Beyaz
aşkın onuru
Mavileşti
duygular damarda
Yanılgı
meyhane sabahları
Fırtınalar
ağaçsız ormanda
Kızıl
kayalarda çatladı
Yaşam
dalgalarının sesi
Yeşil
sularda susuzluk
Kıyıdan
uzakta içilen gemi
İçindekiler
görmeyecek kimseleri
Ne
kimse içindekileri
YAKARI
Mustafa Namık DENER
Gitme
Füsun
Tekir
ve sen
Üçe
bölen yalnızlığımı
Günbegün
Geceler
daha üzgün
İnan
ki bu son kaçamak
Tövbeler
olsun
Kedilere
atma beni ne olursun
BEYAZ KUŞ
Mustafa Namık DENER
Beyaz
bir kuş vurulur
Derin
mavide
Barışı
suya düşürür
Ölü
kanatlarda yiter özgürlük
Mutluluğu
su götürür
CUMHURİYET
Mustafa Namık DENER
Büyük
bayram
En
büyük dedi Gazi
Geldi
hiç geçmeyecek
Çocuk
genç ve yaşlının
Soluğunda
sürecek
Taze
kokan özgürlük
Ey
Türk
Ey
buharla çiçeklenen
Binlerle
canlı ceset
Benimdir
dedi Memet
Ben
oldum Cumhuriyet
ORHAN VELİ
Mustafa Namık DENER
Seni
güzel havalar mahvetti
Beni
kötü
Kardeşim
Orhan Veli
Ben
hep kötü havada karamsar oldum
Kötü
havada deli
Rakıyı
böyle havalarda fazla kaçırdım
Feleğimi
şaşırdım
Adımlarım
geri gitti
Ve
kadınlarım
Beni
hep havamın kötü olduğu zamanlarda terketti
Ayrılmadı
kötü havaların gecesi gündüzünden
Bulutlu
bir gündü
Gitti
sevdiğim
Kimsesizliğim
Havaların
kötülüğü yüzünden
NAZIM HİKMET
Mustafa Namık DENER
Çağdaştır
Büyüklerden
büyüktür der
La
NouvelleLitteraire
Acı
öykü
Heyecanlı
türküdür
Genç
yaşta yuvarlandı atından
Sevdiği
için daha çok kadınlarından
Tarlada
toprağa çocuklayan
Ayşe’yi
Acıdı
diye
Yörük
Ali’ye
Harman
döven
Aç
acına
Çocukların
sıtma ilacına
İnsanlık
dramını derininde duyunca
Vurunca
üstüne doktrin damgasını
Vuruldu
eline tel kelepçe
Sokuverince
erkekçe
Sivri
ucunu kalemin
Yumuşak
karnına mülkiyetin
Almak
için önünü
Silmek
için ününü
Gününü
göstermek için
Kelepçelendi
kalem
Gün
oldu
Ayrılı
gibi tırnakları etinden
Iradı
memleketinden
Yurt
özlemi
Kuzey
rüzgarıyla gelir
Boğaz’dan
Süzülür
Iğdır’a
Çukurova’ya
Gece
sessizce döner Moskova’ya
Gelişi
Kızıl
kanatlı akan
Beyaz
küheylan üstünde
Görkemli
ve ongun
Dönüşü
yorgun
Tükenmiş
kavgalardan
Yaralı
Vurulmuş
sol kanadından
SALAH BİRSEL
Mustafa Namık DENER
İnce
zeka yetenek
Koltuk
altında gırgır
Şıngır
mıngır ederek
Boğaziçi’nde
rüzgarladı
Işıl
ışıl dalgalar
Toplumsal
hem kişisel
Orada
İşte
Bakın
Dalganın
arkasında
Işık
içinde Bir-Sel
Saygılım
Salah bey nerelerdesin
Bostancı
İstasyon Kahvesi’nde
Şiirin
gölgesinde
Ya
da yergilerdesin
Yergiler
Tüm
evrene
Havaya
Suya
Yere
Fransızca
hocam Salah
Sanırım
olmaz iflah
Kızdırmıştır
ilahları bir kere
Haklıdır
Şakadan
anlamaz bu ilahlar
Oysa
şakalarında gerçek saklıdır
Eleştiri
uzak dursun Hocam’dan
Yazınsal
dokunulmazlığı vardır
Onaylıdır
iki komşu ülkeden
Yazaristan
ve Ozanistan tuğralıdır
SERAY
Mustafa Namık DENER
Tepelerde
inleyen rüzgarla
Hüzzam
selam durmuş
Notalar
silinmiştir
Gök
yarılmış melekler yere inmiştir
Bulut
yasa bürünmüş ağlamaklı
Biz
müzik evinde kırküç arkadaş
Saçaklarda
ılık yağmur
Duvarda
telli sazlar tıngırtısı
Gaipten
gelen bir sesle irkildi herkes
Canlı
cansız herkes hüzzam kesildi
Ruhunu
göndermiş Seray
Cennette
şarkı söylüyor
Gönüllerde
özlenen ses
Menekşeli
bakışları arıyor
AZGELİŞMİŞ YAĞMUR
Mustafa Namık DENER
Yağmur
var
Buzlu
suda
Süzülüyor
sokaklar
Yalınayakların
Mor
parmaklarından
Yağmur
var
Seyrek
sakallı ihtiyar
Kuyrukta
Ceketi
ağır kurşun kadar
Ceket
uzanıyor bir gölete yüzükoyun
Bu
bir oyun değil
Yağmur
var
Hastane
yolunda sıtma ve kadın
Araba
tekerinde çamur
Teknede
hamur değil
Yıkanıyor
kadın
Yağ
yağmur yağ
Aksın
okulun damı
Erisin
çocukların eti kemiği
Biri
bakıyor camdan
Yöneten
memleketi
Dilinde
tanrının rahmeti
Kahkahadan
kırılıyor kargalar
BAŞKALDIRI
Mustafa Namık DENER
Kırarak
zincirlerini
Haykırarak
Kaldırıyor
başını
Takarak
koluna akıl arkadaşını
Duygular
savaşacak
Önce
kurallar yıkılacak
Bir
mola
Bir
sigara
Dumanı
Törenin
suratına
Duygular
atlayacak atına
Dolu
dizgin
Dolu
çılgın
Sevgiye
köstek kölelik
Çiğnenecek
sonsuza dek
Mutsuzluğa
kaynak gelenek
BULUT
Mustafa Namık DENER
Geldi
Pamuk
bulut üstünde
Odalarda
süt kokulu bir rüzgar
Dolgun
dudaklı bardak masada
Kapanan
perdelerde kadife parmaklar
Düşüncenin
tozu döşemelerde
Gitti
Pamuk
bulut yağmurladı
Bitti
CABORA BASSA
Mustafa Namık DENER
Ayın
tüm ışığı yüzer bu gölde
Gündüzlenir
Cabora Bassa
Ve
zifiri karanlıktır yeryüzü
Göl
olmasa
Uzak
topraklardan gelen su
Yorgun
Ütülü
Üzerine
bir timsah kırışığı
Göle
düşen seviler
Yüksek
ateş
Su
sıcak
Bir
sevi atlayacak
Doğal
Ölmezlik
katışıklı
Atlayacak
Işıklı
bir gecede
Çavlan
aşağı
Başını
Yalçın
kayalara vuracak
Kayalar
tuzla buz
Ve
sular
Karpuz
gibi çatlayacak
Dimdik
ayaktadır sevi
Çevresinde
su dansı
Ölmez
denir
Yörede
Kara
ırkın
Yanık
Kara
sevdası
DOĞUM
Mustafa Namık DENER
Bir
hırsız
Bir
düzenbaz
Fahişenin
kolunda
Bağdat
Yolunda
Biz
bu şehirde doğmadık
Bu
şehir doğurdu bizi
Diyor
Tanrının
günü doğum sancısı
İstanbul
ağlıyor
DÜŞÜNCE SUÇLUSUNUN
DÜŞÜNCESİ
Mustafa Namık DENER
Burası
düşünürler kafesi
Mapusane
köşesi
Çesmesi
yandan değil
Gözlerden
Çeşme
suyunda düşünce acısı
Burası
mapusane köşesi
Kemik
sızısı asılı duvara
Ve
ayrılık sancısı
Koridorlarda
insan hakları bakarkör
Düşmeye
gör kardeş düşmeyegör
Mapusanenin
dört köşesi
Soylu
düşüncelerin sesi
Satmaz
kalem
Yemez
para
Ben
onbeş yıl yemişim
Çıkar
mı
Aydınlıklara
FETİŞ
Mustafa Namık DENER
Burası
Toliara Madagaskar Afrika
Rüzgarda
pupa yelken
Bodoslama
girdik mendirekten
Beş
on kayık devirdik
Kaptanın
rom şişesi devirdi tüm kayıkları
Köpekbalıkları
gördü
Ben
gördüm
Bizim
tekne çok oynaktır
Tamtam
sesi taşır buraya Afrika’dan
Tayfalar
başıbozuk
Kaptan
kıyaktır
Hem
bitirim hem bitik
Geminin
burnu
Burnunun
ucunda yitik
Zor
yanaştık
Ölü
gözü ışıklar
Rıhtımlarda
kadınsı bir koku
Yalpalıyor
Madagaskar
Evler
kucak kucağa
Düşman
evler diş dişe
Sokaklar
yılansı dar
GÖMÜT TAŞINA BİR
YAŞAM ÖYKÜSÜ
Mustafa Namık DENER
Doğum
1912
Yirmiyedi
Aralık sabaha karşı
Veroia
Makedonya
Balkan
Savaşı
Ortalık
toz ve duman
Ölümü
1989
Kasım
Ondokuz
İstanbul
hazan
Hatice
Neyyire Dener
Bu
toprağı sever
Cılız
çocuk omuzlarında bir zamanlar
Kızıl
kahverengi dalgalı saçlar ve anılar
Başka
yükü ve de mülkü olmadan
Ardından
Mustafa Kemal’in
Göçmen
oldu Güney Makedonya’dan
Manisa’ya
Ne
Muhammed’e yaslandı ne İsa’ya
Doladı
beline eteğini
Sevdirdi
tanrıya kendini
Mutsuz
yaşadı mutlu öldü
Dört
oğlu oldu
İkisinden
hayır gördü
Rahat
yüzü görmedi ellisine dek
Görmedi
eşinden başka erkek
ISPANAKLI AŞK
Mustafa Namık DENER
Bu
bir aşk şiiridir
Kişisel
ve de bencil
Paylaşımsız
Tutkulu
Yaralı
çok yerinden
Kırık
kanatla gökten
Daha
yere inerken
Anlayacak
Ayten
Ne
çok sevildiğini
Özgüveni
tam olacak
Tam
inanacak bana
Nazlanacak
azıcık ama
Bilir
çok sevdiğimi
Ispanaklı
börek pişirecek akşama
İKİ KİŞİYE BİR
YALNIZLIK
Mustafa Namık DENER
Gerçek
yanımdalığın
Vefasızlığı
olurdu kadınlığın
İmgeler
koydu seni koynuma
İliklerimde
duru ılıklığın
Okyanusludur
sunduğun dalgalı sevi
Düşlerimin
tümünü verişim sana
Bundandır
Fırtına
bir taş plak uçuracak bu gece
Bir
şarkı süzülecek karadan denize
Gönül
belleğinden esen
“İçimde
kim vardır bir bilebilsen”
İNSAN HAKLARI
Mustafa Namık DENER
Haklamaz
Haklanırlar
Güneşleri
dağların önünde batar
Küçücük
çocukturlar
İşte
kırbaçlı ülkeler
Oralarda
küçükler
Meydan
dayakları yer
Ve
sözde
Gelişmişler
Ki
çağdaştır
Dayak
yasaya uygun atılacaktır
Oralarda
çocukların kulağına sövülür
Dövülür
Kapalı
kapıların ardında
Üstüne
su dökülür
Çok
uzaklarda ölür
Açlıkla
her yeni gün
Özverili
Üçyüz
karaderili
Bir
fazla uçak doğsun için
Savaşa…
Yaşam
hakkı
Haşa…
İŞTE ORDA
Mustafa Namık DENER
Uluslararası
rüzgaraltı koyunda
Çırılçıplak
iki sevi
Kızgın
kumun üstünde
Bitkin
ve ezik
Toplumlara
yenik
Duygular
sarpasarmış
Bedenler
sarmalanmış
Bacaklar
çelmelenmiş
Orada
İyinin
kötünün berisinde
Yargısız
Rüzgaraltı
koyunda gömülü iki ölü
Yer
Issız
kimsesiz
Toprak
taze yeşil
Çiçekler
Mis
kokulu
Töreler
sevgiyi burada vurdu
Ama
tanrılar korudu
İyinin
kötünün ötesinde
Saygıdeğer
tanrılar
Olimpos
zirvesinde
KUŞLAR
Mustafa Namık DENER
Kuşlar
dolar göğsüme
Kuşlar
Ne
öter
Ne
uçar
Yana
düşer boyunları birer birer
Boynumla
beraber
Kuşlar…
Boşalır
göğsümden
Ölü
kuşlar
Özlemlerin
gözünden vurduğu
MARMARA DEPREMİ
Mustafa Namık DENER
Dağlarla
zincirlenen çanakta
Yürekler
korkuya kucak açmakta
Fay
kıyısı
Felaket
çivisi
Evlerin
dansettiği yerde
Bedeb
uçmaya özenmekte
Altımda
salıncaklanan toprak
Vatandır
Burada
göverdi sevgilerim
Evim
bu topraklarda
Burada
uyuyor ölülerim
Anılar…
anılar
Hangisini
sırtıma yükleyeyim
Kanatları
kederlerime değen
Uzağa
giden kuşlar
Söyleyin
Nasıl
size geleyim
MUTLU AZINLIK
Mustafa Namık DENER
Bizim
mahallede kar
Sıcak
mı sıcak yağar
Isıtır
içimizi dışımızı
Yaratır
kardan adamımızı
Mahallenin
yağmuru ıslatmaz
Kimseleri
Duygusaldır
incedir
Olur
olmaz anda düşmez
Bizler
isteyincedir
Kavurmaz
güneşimiz kimseyi
Okşayıcı
ılıktır
Mahallede
tek sorun
Yaşmadan
ayrılıktır
NİETZSCHE
Mustafa Namık DENER
Ey
tanrılar
Yeryüzüne
dilekçeyle gelmedim ben
Sizsiniz
buralara beni gönderen
Sizsiniz
sürgün eden
Haram
elma yememiştim üstelik
Kulak
vermek yerine şeytanlara
Şiddetle
karşı gelmiştim
Ey
tanrılar
Üzerime
varmayın öyle deli
Olamaz
benim tanrım
Böyle
hırçın öfkeli
Sizleri
hep haksever
Sevecen
bağışlayan bilirim
Bu
karmaşık yeryüzü
Değil
benim gerçek yerim
Bakın
dayandı artık bıçak kemiklerime
Alın
beni buralardan
Bir
başkasını koyun artık yerime
Tanrıya
karşı suç işlemek
En
büyük günahtı
Ama
tanrılar öldü
Tüm
günahlar
Onlarla
birlikte gömüldü
Evrende
yaşa istediğin yerde
Kaygısız
Tanrıların
insanı var
Düşünce
artık tanrısız
NİYAGARA
Mustafa Namık DENER
Suda
perilerin sesi
Bir
gölden bir başka göle
Sonsuzluk
efsanesi
Yaralı
aslan kükrüyor
Hava
açık
Suların
beyaz saçı karışık
Köpüklere
sarılan
Dağılan
güneşler
Gökyüzüne
tırmanan
Kayalar
Dev
yürekler
Uçurumlu
aşkların
Attığı
nara
Korkma
Yaklaş
İşte
görkem
Ve
işte Niyagara
OY OY OY
Mustafa Namık DENER
Oy
kardeşim oy
Oy
üstüne
Sevdaların
en yanık en delisi
Leyla
ile Mecnun değil
Tilki
ile kargaların öyküsü
Açık
hava görüntüsü
Ahmak
Elinde
tokmak
Tekdüze
davullar gümbürtüsü
Körlerin
tutkusu oy
Oyun
us ve doğa ötesi
1938
sonrası
Ey
akıl
Ey
bilimsellik nerdesin
Dağlar
ötesinde mi
Kapı
arkasında mı
Aç
yüzün
Çıksın
sesin
Bak
İçiyor
Mustafa Kemal Paşa
Kederinden
kuşkusuz
Çakmak
çakmak değil mavi gözleri
Uykusuz
ÖLÜMSÜZ AŞK
Mustafa Namık DENER
Düşünceler
durmuş
Zaman
durmuştu
Kış
vakti
Fırtınalı
Sular
kudurmuştu
Kadın
ve aşk elele
Atladı
Köprüden
akıntıya
Ve
sıcak tüylü bir kuş gibi daldı kadın
Buzlu
suya
Aşk
Su
üzerinde
Kulaç
açtı kıyıya
ÖZLEM
Mustafa Namık DENER
Ben
küçük köylerde öğrendim
Ata
binmeyi
Araba
koşmayı
Eşekten
düşmeyi
Küçük
köylerde öğrendim sevmeyi
Ah
büyük şehir ah
Dayadı
namluyu şakağıma
Belletti
Direksiyonda
anasına
Telefonda
avradına etmeyi
Zorbadır
büyük şehir
Koluna
girmek istemem
Havası
da zehirdir zemberektir
Sevmem
Ne
yazık ki bağımlıyım bu zehire
Gitmek
isterim küçük köylere
Atarım
bir adım
İkileyemem
PARMAK
Mustafa Namık DENER
1919
Mayıs 19
Dedi
Ey
Türk ölmelisin
Yaşamaktansa
diz üstü
Boynu
bükük
İnce
uzun bir parmak uzandı
Akdeniz’e
Uçurumlar
doldu yol verdi bize
Her
atılım Batı’ya
Ankara’nın
kendini aşmasıdır
Yukarıya
akması ırmakların
Bahtımızın
sarışınlaşmasıdır
Ya
bugün ya da yarın
Bizim
olur Avrupa
Ve
bizler Avrupa’nın
Yan
çizerlerse eğer
Parmak
gösterir bir başka yer
Döner
atalarımıza
Ve
açar Asya sıcak göğsünü
Yağız
atlarımıza
RUTH NİELSEN
Mustafa Namık DENER
Sevgili
Ruth Nielsen
Şimdi
sen
Kimbilir
nerelerdesin
Yaşlandın
kuşkusuz
Ve
çok uzaklardasın
Ama
benim için sen
Hep
aynı güzellikte
Hep
aynı yaştasın
Arada
düşüme girdiğin olur
Gemileri
hayalet Kopenhag limanında
Denizkızı
Heykeli’nin yanında
Hayret
Buluşma
yerine hep
Bir
saat öncesinden gelirdim
Geç
de kalsam el sallar
Gülümser
sevinirdim
Arada
düşüme girdiğin olur
Sarı
kahkül mavi boncuk gözlerle
Pembe
elbiselerle
Çakıllara
uzanmış
Tatlı
Danimarka’lım
Kırmızı
beyaz şapkası fiyakalım
Son
olarak
Unutacaksın
beni demiştin
Ağlayarak
Haklısın
Unuturdum
Kuzey
rüzgarları
Buraları
gelmese
Şu
düşler olmasa
YASAK AŞK
Mustafa Namık DENER
Git
diyor toplum
Git
Uzaklara
Melekler
yol gösterir
Uzaklı
yolculara
Yürü
diyor dostlar
Mahmuzlu
çizmelerle
Yüreğine
basarak
Rüzgarlı
bir günde
Islak
sevgiyi
Güneşe
asarak
Yürüyorum
Yürüyorsun
Yürüyor
Ama
duygu
Kör
kuyuya düşünce
Sakatlanmış
iyice
Oynamıyor
yerinden
Ağır
Çok
Çok
ağır
Kederinden
Sıkılıyor
bir limon gibi
Zavallı
duygu
İçine
İrade
Sabır
Keder
Tuz
Biber
Tıkılıyor
tıkılıyor tıkılıyor
Yıkılıyorum
Yıkılıyorsun
Yıkılıyor
YAZIK
Mustafa Namık DENER
Rüzgar
olur yorulur
Dellenemez
doruklarda özgürce
Duman
olur boğulur
Tütemez
ince ince
Ve
insan
Eremez
gönlünce sevdiğine
Olur
mu
Olur
Yazık
olur
Rüzgara
Dumana
Bana
YEŞİL BULMACA
Mustafa Namık DENER
Neden
Vişne
çekirdekleri atmaz
Makineli
tüfekleri orduların
Ve
neden
Akşam
yemeklerinde
Kırmızı
şarap içmez
Tanklar
Bir
bardak olsun
Benzin
yerine
Beyaz
örtüsü mü lekelenir masaların
Ak
alınları mı ulusların
ZAPATA’NIN ÖYKÜSÜ
Mustafa Namık DENER
Siz
Zapata’yı pek tanımazsınız
Çocukluk
yokluklu Zapata için
Çekiştirip
durmayın Zapata’yı
Ölmüş
adamı vurmayın arakadan
Siz
Zapata’yı pek tanımazsınız
Yağmurlu
havalarda görmediniz ki beynini
Akarsu
yokuşunda
Dev
bir çakıltaşı gibi
Yağmur
suyunda yıkanır dururdu
Sokakların
tozunu atarken Zapata
Beynini
orada unuturdu
Yontar
tuzukuruları çarpardı
Dehşet
oynardı pokeri
Bilmezdi
hokkabazlar
Bildiği
hileleri
Adam
soyardı Zapata kumarda
Sonra
yosmaları soyardı
Siz
Zapata’yı pek tanımazsınız
İyi
tarafları da vardı
Geçen
yıl korkunç para kazandı
Baharat
kahve kaçırdı Afrika’dan
İtalya’dan
yedek parça
Pazarladı
el altından
Siz
Zapata’yı pek tanımazsınız
Kazandığı
para bilmezsiniz ne kadar
Ve
ne yaptı
Tam
ikiyüzbin dolar
Tamamına
yakınını dağıttı
Gazete
çiçek satan çocuklara
Taksim
Parkı İnönü Gezisi’nde
Eşit
olarak hem de
Komüniste
çıktı adı
Bu
yüzden mahallede
Bir
de fıstıkları içinde bar kapattı
Siz
Zapata’yı pek tanımazsınız
Anadolu’da
bir kente gitmiş
Yol
bulmuş
Varsıl
olmuş
Sokaklarda
çocuklara dağıtırmış paraları
Geçenlerde
trafik kazasına kurban gitti dediler
Köprüden
nehre uçmuş
Mahalle
çocukları
Cesedini
beyaz bir beygire yüklemişler
Muzaffer’di
adı
Zapata
demişler