Şair, yazar,
eğitimci. 1973, Erenköy / Terme / Samsun doğumlu. Çankeriş (Erenköy)
İlkokulu’nu, ve Terme İmam-Hatip Lisesi’ni bitirdi (1992). Yükseköğrenimini
Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde yaptı
(1996). Aynı yıl Kahramanmaraş 5 Nisan İlköğretim Okulu’na Türkçe öğretmeni
olarak atandı. 1998-99 yılları arasında Kahramanmaraş İmam-Hatip Lisesi’nde
görev yapan M. Köneçoğlu, bir dönem de Kahramanmaraş Anadolu Öğretmen
Lisesi’nde çalıştıktan sonra 2000 yılında memuriyetten istifa eder. Sonra
Kahramanmaraş’ta bir özel okulda yönetici olarak çalıştı.
Mustafa
Köneçoğlu, lise öğrenciliği yıllarında özellikle Necip Fazıl ile Mehmet Akif’i,
üniversite öğrenciliği da yıllarında Sezai Karakoç, İsmet Özel, Erdem Bayazıt ve
Cahit Zarifoğlu gibi son dönem şair ve yazarlarını okuyup onlardan etkilendi.
İlk şiir ve
denemelerini, 1994 yılında Diyarbakır’da bir grup üniversiteli arkadaşıyla
birlikte çıkardığı Serzeniş adlı kültür-
edebiyat dergisinde yayımladı. Daha sonra şiir ve yazıları Ay Vakti, Yitik Düşler, Yolcu, Hece, Yedi İklim ve
Dergâh gibi edebiyat dergilerinde
yayımladı. “Söz Hakkı” adını verdiği
ilk şiir kitabı ise 2011 yılında Ankara’da yayımlandı. Yayımlanmış bir deneme
kitabıyla “Sezai Karakoç Şiirinde Temalar”
(Dicle Üniversitesi, Diyarbakır 1996) adlı bir lisans tezi de vardır. Köneçoğlu; “Düşünen Kalem Nuri Pakdil”, “Düşüncede, Sanatta ve Şiirde Büyük Doğu
Coşkusu” (Kahramanmaraş, 2010) gibi bilgi şöleni ve panellere katılıp
bildiriler sundu.
Mustafa Köneçoğlu Hakkında Ne Dediler?
“M. Köneçoğlu, ‘Söz Hakkı’ isimli kitabında
çeşitli dergilerde yayımlanan (…)
şiirlerini bir araya getirmiş. (…)
Şiirlerin çoğu, yüksek sesle okunabilecek şiirler olmasına rağmen özgün, akıcı
ve güzel. Tefekkürle lirizm, tam bir uyum içinde. Köneçoğlu, daha ilk şiir
kitabında okurlara kaliteli bir şair olduğunu hissettiriyor.
Gecikmiş bir kitap aslında ‘Söz Hakkı’.
Kırkına yaklaşan şair, söz hakkını çok daha önce kullanmalıydı kanımca.
Genellikle kısa şiirler yazıyor Köneçoğlu. Enerjisini oldukça işlevsel
kullanan, ağırbaşlılığı elden bırakmayan, dize merkezli bir şiir bu. Dizeyi,
imgeyi ve lirizmi asla boşlamıyor şair. (…) Kitaptaki şiirlerin hemen hepsinde şiir ya da şairle ilgili değiniler,
tespitler, soru yahut eleştiriler yer almaktadır. (…) Büyük ve bitimsiz şiir sevgisinin, şiire ve şaire yönelik güçlü bir
ilgi ve bağlılığın ürünü kuşkusuz bütün bunlar.” (Ali Emre, Dünya Bizim
Sitesi, 18 Eylül 2011)
ESERLERİ:
Şiir: Söz Hakkı (2011), Dünya Hatırası
(2016).
Deneme-İnceleme: Sezai Karakoç Şiirinde
Temalar (Diyarbakır, 1996),
KAYNAKÇA: Ali Emre / Kalbe düşen ilk kelimeyi kim siler (Dünya
Bizim Sitesi, 18 Eylül 2011), Ahmet Sezgin / Termeli
Yazarlar ve Şairler Ansiklopedisi (2012), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2019).
Bütün ışıkları söndüren yüzümü değiştirmem
Bütün ışıkları yansa da dünyanın bunu
söylüyorum.
Bunu söylemek için insan en az bir
defa ölmelidir
Fakat bunu söylediğimde her şey
yeniden başlıyor
Birinci yeni ikinci yeni karakoç zarifoğlu ismet özel.
Ustalarla aşık atmak tehlikeli değil
midir?
Sanki hayat bildiklerimi yüzüme çarpıyor
Kalkıyorum sabahlar herkesin sevdiği
kadar
Saatlerin köşeli yerlerini ovuyorum
Şiir yazmak diyorum abartılı olsa da
Böyle hafifliyor ancak şu yampiri
yaşamak
Yaşamak, kuşku pazarlayan sinsi
tezgâhtar
Söz hakkımı fahiş fiyatta satmak
istiyor bana
Sermayem miri maldan oysa.
Haklıyım çünkü hayır diyorum.
Boş bardağın dolusunu görmek bana
göre değil
Var olmak bir diken tenimde
çıkaramadım hayır
Kaç çiçek çıkardıysam ruhumda izi
kaldı
Şiir yazıyorum evet hayatı ögelerine
ayırır gibi
Varsın kaç karelik yer tuttuğum iyice
hesaplasın
Çok oldu uçurdum gitti kahkaha
kuşlarını
Kabaran ruhum yatışacaksa artık böyle
yatışsın
Biliyorum dünyaya kısa gelir şairlerin
ceketi.
Kendi olma yükünü
omzunda taşıyacaksın
Alışacaksın diline bırakılan acı süt
tadına
Söküğünden dökülen çocuklar gibi yaşarken
sen
Bak narkozsuz dikiyor hayat dikeceği
ne varsa
Bana sorma
Değdi mi attığım taş ürküttüğün kurbağaya
Çünkü aynı yerden kırk kere ısırılmak
Kuyuya inip taş atmaya benziyor boyuna
Bir bohça gibi önünde açılsa da
yaşamak
İstediğini alamıyorsun
Bazen de kırk dereden su getiriyor
dünya
Gördün şiirden daha fazla işçilik istiyor
yaşamak
Attığın her adım yaptığın her propaganda
Beni üşüten o metreyle ölçülmek sanki
Aynayla mezar arasında uzayan koridorda
Söylemekten usandım dilimde tüy de bitti
Oysa sana ne kucak dolusu umut getirebildim
Ne binlerce bela
Sadece hayatın altını çizdim, anlıyorsun
ya!...
-----------------------------------------------
* Mustafa Köneçoğlu’nun kendisi ve
Söz Hakkı isimli eserinden.