Haluk Şahin

Hukuk Profesörü, Gazeteci, Yazar

Doğum
20 Temmuz, 1941
Eğitim
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Burç

Hukuk profesörü, fikir adamı, gazeteci-yazar. 20 Temmuz 1941, Bursa doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1964) mezunu. 1971’de yüksek lisansını, 1974’te Indiana Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 1974’te yurda döndü ve TRT'de İsmail Cem'in yayın planlama ve araştırma danışmanı oldu. 1975'te Politika gazetesinde Genel Yayın Müdürü Yardımcısı olarak yazılı basına geçti. Burada haftalık yazılar ve günlük fıkralar yazmaya başladı.

1977–83 yılları arasında Cleveland Devlet Üniversitesi’nde ve Maryland Üniversitesi’nde kitle iletişimi derleri verdi. Sonrasında Nokta dergisinde genel yayın müdürlüğü, Hürriyet ve Gazete gazetesinde yazarlık, Hürriyet Araştırma Kurulu Başkanlığı, Dateline Turkey gazetesinde danışmanlık, Politika, Nokta, Hürriyet, Hürgün, Gazete, Güneş, Cumhuriyet, Zaman dergi ve gazetelerinde araştırma bölümü başkanlığı, danışmanlık ve köşe yazarlığı yaptı.

Çalışmalarını “Arena” Programı Editörü ve Koordinatörü, Kanal D Haber Koordinatörü olarak sürdürdü. Ayrıca 1993’te Medya ve Demokrasi’de çeviri, kitle iletişimi, toplumsal değişim ve kültürel konularda İngilizce ve Türkçe çok sayıda bilimsel ve günlük makalesi yayımlandı. Birçok televizyon programının yapımına da imzasını attı. “Kitaplar ve Düşünceler” (TRT, 1974), “Gerçek Peşinde” ve “Sözün Özü” (1997) bunlardan bazılarıdır. TV8'de “Biz Böyleyiz” adlı programı sundu, 2009 yılında aynı kanalda Yüksek Siyaset programını sundu. 1998'den itibaren İstanbul Bilgi Üniversitesi, İletişim Fakültesi Televizyon Gazeteciliği Program Koordinatörü olarak görev yaptı.

Evli ve ilk evliliğinden iki çocuk babası olan Haluk Şahin, 1958’de AFS, 1968’de UNESCO burslarını kazanmıştı. 1986’da Gazeteciler Cemiyetince “Yılın Gazetecisi”, 1989’da “Güncel Yazılar Yılın Gazetecisi” ödüllerini aldı.

ESERLERİ:

Türk Olmak Kolay Değil (1985), Gece Gelen Mektup (1987), Ölüm Seferi (Joseph Conrad’dan çeviri), The Main Source, En Büyük Megolaman Başka Büyük Yok (1989), Ağrıya Dönüş (1990), Yeni İletişim Ortamı, Demokrasi ve Basın Özgürlüğü (1992), Haramzade (1995), Johnson Mektubu: Türk-ABD İlişkilerini Değiştiren Olayların Perde Arkası (2002), İletişimde Karavanadan Kafeterya’ya (2004), Troyalılar Türk müydü? Bir Mitosun Dünü, Bugünü, Yarını (2004), Bozcaada Kitabı (2005), Haramzadenin Dönüşü (2006), Elektronik Prangalı Kadın: Fügen Gülertekin Amerikan Usulü Adalet Skandalı (4. bas. 2007), Dedim ki Poyraza Şiirler (2007), Liberaller, Ulusalcılar, İslamcılar ve Ötekiler (2008), Adada Bir Yaz Günü (2009), Can Çekişen Bir Melek Üzerine Son Notlar (2011).

KAYNAKÇA: Günümüz Türkiyesinde Kim Kimdir (2000), Rıfat N. Bali / Daha İyi Olabilirdi... (Virgül, sayı: 52, Haziran 2002), İletişimde Karavanadan Kafeterya’ya Kitabını Yazan Prof. Haluk Şahin (söyleşi, Hürriyet, 26.12.2004), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi  (2006) - Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).

KEYFİM YERİNDE

Gazete aynı zamanda keyif verici bir maddedir. Olmak zorundadır.

'Aynı zamanda' diyorum. Elbette okurlarını yurtta ve dünyada olup bitenler konusunda doğru ve kapsamlı olarak bilgilendirmek gibi asal bir görevi var. Ama iş orada bitmiyor. Okur gazetesinde bambaşka şeyler de arıyor.

Birazcık ukalalık etmeme izin verecek olursanız, iletişimbilimde bu durumun keşfi Bernard Berelson adlı bir Amerikalı araştırmacıya mal edilir.

1945 yılında New York kentindeki gazete grevi sırasında 'Gazete okuyamamak ne anlama geliyor?' konulu bir anket yapan Berelson, gazete bulamayan okurların yalnız haberin değil başka birçok şeyin özlemini çektiklerini fark etmiştir.

Anlamıştır ki, gazete okurluğu bir tiryakiliktir ve alınan keyfin enformasyonu aşan boyutları vardır. Canyoldaşlığı, sırdaşlık, oyun arkadaşlığı, öğretmenlik ve danışmanlık gibi...

'Online' gazeteciliğin diğer tüm üstünlüklerine rağmen kâğıt ve mürekkepten oluşan eski moda gazeteyi ortadan kaldıramamasının bir nedeni de işin keyif boyutudur.

Kâğıttan gazete hâlâ ötekinden daha çok keyif veriyor. Karikatürlerine bakacaksın, bulmacalarını çözeceksin, yanlışlarına güleceksin...

Bulmaca meraklısı değilim, o yüzden bir şey söyleyemem. Ancak karikatür açısından Radikal'in fevkalade keyif verici bir kaynak olduğunu söyleyebilirim. Başka tarafları, bu sütun dahil, ne kadar sıkıcı olursa olsun, bu gazetede her gün 'kurtarılmış' iki banko alan var: Piyale Madra'nın Ademler ve Havvalar'ı ile Emre Ulaş'ın Cilalı Taş Devri 'strip'leri. Bunlara Emre Ulaş'ın arka sayfadaki babalarını ekleyebilirsiniz.

Piyale Madra'nın ülkemizin büyük kentli ve okumuş kesimindeki kadın-erkek ilişkilerini iğneleyişindeki ustalığı layıkıyla övecek kelimeler bulamıyorum.

O ne sezgi, o ne incelik, o ne çizgi! Ve, o ne yüksek isabet ortalaması! Boş geçtiği gün yok gibi.

Emre Ulaş'ın Cilalı Taş Devri ise, bence, siyasal karikatürün basınımızdaki son doruğudur. Evet, tek karikatürde Tan Oral ulaşılmaz, Salih Memecan uluslararası 'star'dır, ama iş 'strip'e yani 'dizi resimli karikatür'e gelince Ulaş rakipsizdir.

Maharete bakın, yapılması çok zor olan bir şeyi başararak o kaskatı Recep Tayyip Erdoğan'ı bile neredeyse sevimli bir karikatür figürüne dönüştürmüştür. İnanmayanlara son albümü olan 'Ampulbank'ı tavsiye ederim.

Çoğumuzda öfke uyandıran Avrupa Birliği süreci ki Ulaş'ın ana temalarından birisidir bile onun çizgilerinde, belki de asıl olması gereken hale, yani kara güldürüye dönüşebilmektedir.

Ülkenin en can sıkıcı sorunlarından türbanın bir mizah unsuru olabileceğini düşündünüz mü?

Cilalı Taş Devri bunu başarmıştır.

Daha ne isterim?

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör