Saffet Solak

Tıp Doktoru, Yazar

Doğum
20 Temmuz, 1926
Eğitim
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi
Burç

Hekim, yazar. 20 Temmuz 1926, Sarayönü / Konya doğumlu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Aynı yerde 1952 de tıp doktoru oldu ve 1955’te patoloji uzmanı olarak göreve başladı. 1956-58 yıllarında tabip asteğmen olarak askerliğini tamamladı. 1962’de doçent, 1969’da profesör oldu. Paris Gustav-Rousy Sitoloji Sertifikası sahibidir. 1962-81 yıllarında Dermatoloji Kürsüsünde Patoloji öğretim üyesi olarak, 1981’de Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı. Dermatopatoloji alanında üçyüzü aşkın çalışma, yayın ve orijinal buluşa imza attı. 1960’lı yıllarda Komünizmle Mücadele Derneğinin çalışmalarına katıldı ve bu derneğin İzmir Şubesi başkanlığını yaptı. 1970 yılında Necmettin Erbakan ve arkadaşlarıyla birlikte Millî Nizam Partisinin kurucuları arasında yer aldı. 1972’de kendisine “Dermatoloji Kongresi Şeref Üyesi” payesi verildi.  

Saffet Solak, Türk düşünce hayatında konferanslarıyla katkıda bulundu. Şiir, felsefe, sosyoloji ve İslâmî konularla ilgilendi. Başta, yakın dostlarından olan Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu dergisi olmak üzere, çeşitli dergi ve gazetelerde çok sayıda makalesi yer aldı. Türk Milletini Tanıyalım adlı bir eseri yayımlandı. Ayrıca tıp alanında çok sayıda basılı eseri vardır. Türk Tabipler Birliği İzmir Şubesi üyesidir.

KAYNAK: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).

 

IŞIĞI YANAN EVLER...

"Tıp Fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere, Konya'ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim, bekârdım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer. İlk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.

Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde  yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak:

"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim.

Hacıanne:

"Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz" dedi.

Merak ettim, tekrar sordum:

"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?"

Hacıanne:

"Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde "ışığı yanan bir ev" bulsun diye bekliyoruz."

Konya Ovası'nda, ya da bir başka yerinde Türkiye'nin, trenden inen yabancılar için "Işığı yanan evler" yerinde hâlâ duruyor mudur?

Yabancılar, yorgun bedenlerini yün yataklarda dinlendirmeye devam ediyorlar mı? 

Aç bir köpeğin önüne bir kap yemek bırakan kadınlar yaşıyorlar mı? Kuşlara yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler?

Bu güzel insanlar, atlarına binip gitmişler. Bizler, atlarına binip giden güzel insanlara sahip bir medeniyetin yetimleriyiz. Çekip gidenlerin doldurulmamış boşluklarında savrulup duran yoksullarız.

Şâir öyle diyordu:

"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler."

Şimdi bu güzel insanlar, neden ve nasıl atlarına binip gittiler? Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek üzere, sessiz sedasız gittiler? Ey güzel yurdumun güzel insanları! 

Neredesiniz?

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör