Halil Halid Bey

Gazeteci, Yazar

Doğum
Ölüm
-
-
Eğitim
Mekteb-i Hukuk (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi)

Gazeteci - yazar (D. 1869, Ankara - Ö. ?). Babası Çerkeş Şeyhizâde Ahmet Refi Efendi, annesi Hacı Refika Sıdıka Hanım’dır. Çok hareketli ve maceraperest bir yapıya sahip olan Halil Halid babasını erken yaşta yitirmişti. Okul yaşına geldiğinde ise, disiplin altına girmeyi gerektiren mahalle mektebine başlamamak için annesiyle mücadeleye girmişti. Bu nedenle annesi bir yakınlarını devreye soktu ve bu yaşlı adamın zorlamasıyla mahalle mektebine başladı. Bir yıl sonra da rüştiyeye (ortaokula) başlayan Halil Halid, buradaki eğitimine on dört yaşına kadar devam etti. Rüştiyeyi bitirdikten sonra, annesi onu, Meclis’in Sultan tarafından feshedilmesinden dolayı bir süredir Ankara’da bulunan amcası Mehmet Tevfik Efendi ile birlikte İstanbul’a gönderdi. Kendisi askerî bir okula gitmek istese de, amcasının isteği üzerine Küçük Ayasofya Medresesi’ne başladı. İki yılı amcasının yanında, üç yılı da yatılı olmak üzere, medresede toplam beş yıl eğitim gördü.

Bir gün annesini görmeye giden Halil Halid, kendi kasabalarına çok yakın bir yerde oturan İngiliz konsolosu ile tanışmış, İngiltere ve İngilizler hakkındaki ilk bilgilerini ondan almıştı. Tatil sonunda tekrar İstanbul’a dönerek iki yıl boyunca fıkıh (İslam hukuku) dersleri almış ve bu alanda ilerleme göstermişti. Tatil için Beyrut’taki bir akrabasının yanına gittiğinde ise, burada okullarda eğitim görenlerin çeşitli görevlere atandığını gördü. Bu geziden döndükten sonra da Mekteb-i Hukuk (Hukuk Fakültesi)’ta okumaya karar verdi ve öğrenimini burada tamamladı. Doğu ve İslâm kültürü ile yetişmişti. Ama Paris ve Cenevre ile birlikte o dönemin kimi Türk aydınlarının sığınağı olan Londra’ya kaçtı. Orada Salim Faris’in yayımladığı Hürriyet gazetesine takma adlarla yazılar yazmaya başladı. Abdülhak Hamid’in önerisi ve Saray’ın daveti üzerine bir süre sonra İstanbul’a dönenerek adliyede bir memuriyete atandı. Fakat on sekiz gün sonra fikrini değiştirerek yeniden Londra’ya gitti.

Halil Halid Bey, 1897 yılında Londra’daki Osmanlı elçiliğine konsolos yardımcısı olarak atandı. Londra konsolos vekili sıfatıyla II. AbdülHamid’e, Basra Körfezi hakkında 7 Mart 1898 tarihinde bir rapor sundu. Bu rapor Halil Halid Beyin siyasî meselelere olan yakınlığını göstermesi ve İngiltere’nin bölge hakkındaki emellerini çok iyi saptaması bakımından önemliydi. Raporu hazırladıktan bir süre sonra Londra’daki Osmanlı sefir ve konsolosu aleyhine Türkçe bir risale yayımlaması üzerine de görevinden alındı.

O yıllarda Cambridge Üniversitesi’nde E.J. Gibb, Türk Edebiyatı tarihini öğretiyordu. Abdülhak Hamid’in Gibb’e tanıttığı Halil Halid, Cambridge Üniversitesi’nde Türkçe öğretmen yardımlığı ile görevlendirildi. Daha sonra Bombay Başkonsolosluğuna atandı. Ancak Halil Halid imzası İngiliz basınında az çok tanındığı için İngiltere hükümeti onun Hindistan’da bulunmasını istemedi. O nedenle, onu Bombay’a gönderen Sait Halim Paşa tarafından geri çağrıldı. Mütareke yıllarında İsviçre’ye geçti. Mütareke döneminin ortasına doğru Türkiye’ye döndü. Harbiye Mektebi (Harp Okulu)’nde İngilizce öğretmeni ve İlâhiyat Fakültesi’nde İslâm ulusları tarihi öğretmenliği yaptı.

Yazılarının bir bölümü II. Abdülhamid yönetimi aleyhine ve Jön Türklerin edebiyatına ilişkin, bir bölümü de Türk hukukunu Batıya karşı savunma niteliğindedir. Servet-i Fünûn dergisinde yazdı. “Hilâl ve Salip Münâzaası kitabı Arapçaya ile Hintçeye çevrildi. Türklüğün varlığını ve hukukunu savunmak için yazılmış olan eserlerinin hepsi Arapça, Hintçe ve Urduca dillerine çevrilmişti. Türkçe ve yabancı dildeki gazetelere birçok yazı yazdığı gibi, kitap ve risaleleri (küçük kitapçıkları) yabancı dillere en çok çevrilen ya da doğrudan doğruya o dillerde yazmış olan yazarlardan biridir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’ya giderek yazmaya devam etti. 1918’de Berlin’de “Bazı Berlin Makalâtı” adlı bir makale dergisi çıkardı.

Halil Halid Bey, Türkiye’de pek tanınmayan bir aydın olmasına karşın, Kuzey Afrika ve İngiltere’de tanınan bir kişidir. Çünkü Kuzey Afrika ve İngiltere’de Osmanlı Devleti adına önemli işlere imza atmıştı. Bir zaman Abdülhamid’e muhalefet etmiş, ama Jöntürkler’in ihanetini görünce de Sultan’ın yanında yer almıştı. Siyasi kimliğinin yanı sıra İslam dünyasındaki ilmi yönü ile de tanınır.  İngiltere’de öğretmenlik yaptığı dönemlerde, İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne karşı yürüttüğü politikaları şiddetle eleştirmekle birlikte Müslümanları da emperyalist emellere karşı uyarmıştı. İngiltere’nin Mısır’ı işgal etmesine, Avusturya’nın Bosna Hersek’i almasına en sert tepkiyi yazılarıyla gösterenlerden birisidir. Duyarlıklı olduğu konulardan biri de İslam toplumlarının Batılılaşmaya kendilerini kaptırmaları, İslam uygarlığından hızla uzaklaşmaya başlamalarıydı. Milliyetçiliğin Müslümanlar için tehlikeli bir akım olduğunu söyleyen Halil Halid Bey, Batı ile mücadele de Müslümanların birlik içinde hareket etmeleri gerektiğini vurgulamaktaydı. Ne pahasına olursa olsun, Osmanlı Devleti’nin yaşaması gerektiğine inanırdı. Sömürgecilikle mücadele etmenin tek yolu Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Boşnak, Arnavut Müslümanlarının bu şemsiye altında birleşmelerinin gerekli olduğunu, yoksa Müslüman toplum diye bir topluluğun kalmayacağını, Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul, Kosova, Meşhed ve Musul’un birer sömürge toprağı haline geleceğini söylüyordu… Halil Halid, Avrupa’ya giden Müslüman öğrencilerle de yakından ilgilenerek, onların yabancılaşmamı için dönemin hükümetine bir proje sunmuş, fakat bu proje İttihatçı hükümet tarafından gericiliği teşvik ettiği gerekçesiyle kabul edilmemişti.

“Halil Hâlid bilhassa hürriyete muhib ve otoriteye taraftar, mübâriz ve çekingen halûk ve titiz, ilim ve fazilete meftûn, fakat sanatkâr ve şair değil, yazıcı ve hoca yani okuyup öğrenmek ihtiyacı ile doğmuş bir misyoner tabiat, fakat sözünde talâkat ve kaleminde cazibeden mahrûm, vatan hissi ile meşbû, milliyetçi, azimkâr, sebatkâr, hâlis bir ‘efendi’, selâbet ile muttasıf bir şahsiyetti. İşte bütün hüviyeti bu sıfatlarla hülâsa edilebildiği gibi, bütün hayatı da bu hasletlerin mahsûlüdür. Ve onun asıl eseri silintiler, tashihlerle dolu olan bu atılgan ve perişan hayatıdır. (…)

“Halil Hâlid’in, yazıldığı zaman canlı olan eseri, vatanın mütehavvil hayatının yevmî meselelerine bağlı kaldığı ve hülâsa aktüaliteye tâbi olduğu cihetle geçmiş hissini veriyor. Onda noksan olan, çoğumuzda olduğu gibi edebiyattı. Eğer edebiyat için daha hassas olsa ve müdafaa ettiği fikirleri daha klasik ve derin bir kültür ve daha cazip bir kalemle yazsa, bugün irfan hayatımızda daha pâyidâr bir isim ve daha müessir bir eser bırakmış olurdu.” (Abdülhak Şinasi Hisar)

ESERLERİ:

The Diary of a Turk (Bir Türk’ün Jurnali, 1903), A Study in English Turcophobia (İngiltere’de Türk Düş­manlığı Üzerine Bir Araştırma, 1904), Cezayir Hâtırâtı (1906), Hilâle Karşı Salip (1907, aynı eser The Crescent Versus the Cross adı ile Londra’da 1907’de İngilizce olarak yayımlandı), Hilâl ve Salip Münâzaası (1907, Hilal ve Haç Çekişmesi adıyla), İslâm ile Nasrâniyetin Münâsebat-ı Asliyyesi (1326/ 1908), Arap ve Türk, Fusûl-i Mütenevvia (4 küçük risale, 1326/1908), Şehzade Cem Vak’asında Mesele-i Hamiyyet (1327/1909), Panislâmizm Tehlikesi (1918, Almanca), La Turcophobie des İmpérialistes Anglais (1919, Fransızca-İngilizce), İngiliz Mesâi Fırkası ve Şark (1919, İngilizce), Türk Hâkimiyeti ve İngiliz Cihangirliği (1341/1922), İslâm Tarihi (İngilizceden çeviri, 1343/1924), Her Günkü Hayatın İktisadiyatı (H. Penson’dan, 1926), Tacirliğin Mübadisi (M. Clark’tan, 1926), Bir Türkün Ruznamesi (2008), İngilizlerin Osmanlıyı Yok Etme Siyaseti (2011).

KAYNAKÇA: Abdülhak Şinasi Hisar / Haftalık Edebî Muhasebe-Halil Hâlid’in Hayatı ve Eseri (Milliyet, 7.4.1931), Türk Ansiklopedisi (c. 18, 1943-1986), TDE Ansiklopedisi (c. 4, 1976), TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 15, 1996), TDOE - TDE Ansiklopedisi 4 (2004), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006) - Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Halil Halid kime cevap verdi (dunyabizim.com, 29.07.2010), Tarık Yalçın / Sıradışı bir Osmanlı aydını; Halil Halid Bey (Dünya Bülteni / Tarih Servisi, dünyabizim.com, erişim 22.12.2010).

'HİLAL-HAÇ ÇEKİŞMESİ' VE 'BİR TÜRK'ÜN RUZNAMESİ' ESERLERİ NEDEN YAZILDI?

HALİL HALİD KİME CEVAP VERDİ?

'HİLAL-HAÇ ÇEKİŞMESİ' VE 'BİR TÜRK'ÜN RUZNAMESİ' ESERLERİ NEDEN YAZILDI?

 

Klasik Yayınları’nın hatırat dizileri malumdur. Dokuz kitabı içinde barındıran “Arap Gözüyle Osmanlı” ve birer kitaptan oluşan “Fars Gözüyle Osmanlı” ve “Hatıralarla Yakın Tarih”. Arap Gözüyle Osmanlı dizisinin neredeyse tüm kitaplarıyla oldukça ses getirdiği söylenebilir. Kral Abdullah, Afgani, Reşid Rıza ve İzzet Derveze gibi önemli isimlerin hatıralarını barındıran bu serinin yanında diğer iki serideki iki kitaba ise rağbet oldukça düşük. Baskı sayılarından rahat bir şekilde çıkabilecek bu çıkarımı bir kenara bırakıp konumuza yavaşça giriş yapalım.

 

Kitap o gün sadece kütüphaneme girmekle kalmıştı

 

Bahsi geçen eserlerden biri Han Melik Sasani’nin Payitahtın Son Yıllarında Bir Sefir, diğeri ise bu yazımızın da merkezinde olacak olan Halil Halid’in Bir Türk’ün Ruznamesi. İki yıl önce sözkonusu kitabı ilk elime aldığımda oldukça itici gelen bir kitaptı benim için. Arka kapağında kendisinin bir fotoğrafı ve hemen yanında da bir ibare bulunuyordu: “Halil Halid Bey’in Cambridge Üniversitesi’nde ders verdiği sırada çekilmiş bir fotoğrafı (1903).”

Hemen aklıma ilk gelen kavramlar; Cambridge, İngiltere, batı, batıcılık, Türk aydınının batıcılığı vs. O gün kitabı yalnızca kitaplığıma kazandırmıştım. Halil Halid Bey’in mahiyetini kendime kazandırmam için ise uzun bir zaman gerekecekti; sebebi ise, (mâlum) önyargılar.

 

Yoğun istibdattan dolayı İngiltere’ye gitti

 

Bir yıl önceki Kocatepe Kitap Fuarı’nda TDV standında gözüme bir kitap ilişti. Yeni yayınlar arasında dahi değildi: Hilal-Haç Çekişmesi, Halil Halid. Çok şaşırmıştım. Görevlisi olduğum Klasik Yayınları’nın bir yazarına dair hiçbir şey bilmiyordum. Onu da kitaplığıma kattım, ancak bu sefer bir an önce okunmak üzere.

Halil Halid Bey Ankaralı’ydı. Bir müddet burada okumuş, devamında İstanbul’a geçmişti. II. Abdülhamid yönetiminin, ailesine ait topraklara el koyması ve yoğun istibdat üzerine İngiltere’ye geçmiş bir Osmanlı’ydı. Burada çeşitli gazetelerde çalışmış ve nihayetinde Cambridge’de Türkçe hocalığına başlamıştı. Üniversite görevlisi olarak da Cezayir’e, Mısır’a ve Sudan’a gitmişti. II. Meşrutiyet’in ilanıyla Türkiye’ye dönmüş, çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş ve ahir ömründe Dâru’l-Funûn hocalığı yaparak hayatını noktalamıştı. Halil Halid’in yaşamının kısa özeti buydu. Peki, ama onu Halil Halid yapan, birtakım önyargılarımı kıran şeyler nelerdi?

 

Batının kalbinde batının eleştirilerine cevap verdi

 

Evvelen, Halil Halid, Ruznamesi’ni elime aldığımda bana bıraktığı ilk intibadan oldukça farklı biriydi. Bir batı üniversitesinde hocalık yapması, onu batıcı yapmıyordu. İngiltere’ye ikinci kaçışının ertesinde yazdığı bu eser (A Diary of A Turk), İngilizler’in müslümanları yanlış anlamaları üzerine kuruluydu. Bizim de yıllardır kulağımızı paslandıran ünlü eleştirilere verilen cevaplardan oluşuyordu. Çok eşlilik, başörtüsü, kadının yeri, erkeğin yeri, genel olarak sosyal hayat… Bu eleştirileri batının tam kalbinde, İngilizce olarak yapmıştı Halil Halid Bey. Gerçekten şaşırmıştım. Gariban edebiyatına da, “aman biz ettik siz etmeyin” edebiyatına da girmiyordu. Hilal-Haç Çekişmesi (The Crescent Versus the Cross) ve diğer buna benzer eserlerinde de batının ve değişen Hıristiyanlık’ın, itikadî boyutlarda İslam’la sürekli bir çatışma içinde olduğunu, müslümanların bu emperyalizmi her alanda görmesi gerektiğinin bilincini aşılamaya çalışıyordu.

Son olarak da, Ruzname’nin çevirmeni olan Refik Bürüngüz’e bir teşekkürü eklemek istiyorum. İstibdatlı yıllardaki o kasvet ve Halil Halid’in iç bunalımı, bundan daha iyi ve edebî bir üslupla çevrilemezdi kanaatimce.

 

Abdullah Başaran, bir önyargısını yıkarak bir düşünürümüze dikkat çekti

 

Yorum

Metin Yılmaz

Selma Keskin

Halil Halid bey,Çerkeşşeyhzade lakabını kullanmış olsa da Babası ve dedesi Ankara doğumlu kendisi ise 1884 itibarıyla İstanbul Fatih nüfusuna kayıtlıdır.

26/09/2017, 10:48

Çerkeş

Metin Yılmaz

Çerkezşeyhizade Halil Halid Bey'in meşhur 'Türk ve Arap' risalesi geniş bir girişle muhterem M. Ertuğrul Düzdağ Hocamız tarafından hazırlandı. Şu günlerde kavmiyet meselesine iyi gelir. Bir de Bedir'den çıkan Cezayir Hatırları var, bu da önemlidir. Başka coğrafyalarda kahraman arayanlara iyi ders bu nevi yazılar, bizim dirayetli mütefekkirlerimiz var çok şükür.

KAYNAK: Halil Halid kime cevap verdi (dunyabizim.com, 29.07.2010).

 

Yazar: dunyabizim.com

SIRADIŞI BİR OSMANLI AYDINI; HALİL HALİD BEY

SIRADIŞI BİR OSMANLI AYDINI; HALİL HALİD BEY

 

Tarık YALÇIN

 

Kuzey Afrika ve İngitere'de Osmanlı adına önemli işlere imza atan Çerkes Şeyhizâde Halil Halid Bey, bir zaman Abdülhamid Han\\'a muhalefet etmiş, ama Jöntürklerin ihanetini görünce Sultan\\'ın yanında yer almıştı

Halil Halid Bey, Türkiye'de pek tanınmayan bir isim olmasına rağmen, Kuzey Afrika ve İngiltere'de tanınan bir isimdir. Siyasi kimliğinin yanı sıra İslam dünyasında ilmi yönü ile de tanınır. İngiltere Cambrige Üniversitesi'nde ders veren ilk Osmanlı bilim adamıdır.

İngiltere'de hocalık yaptığı dönemlerde, İngiltere'nin Osmanlı Devleti'ne karşı yürüttüğü politikaları şiddetle eleştirmekle birlikte Müslümanları emperyalist emellere karşı uyarmıştır. İngiltere'nin Mısır'ı işgal etmesine, Avusturya'nın Bosna Hersek'i ilhak etmesine en sert tepkiyi yazılarıyla gösterenlerden biri Halid Bey'di.

Halid Bey'in hassas olduğu konulardan biri de İslam toplumlarının batılılaşmaya kendilerini kaptırmaları, İslam medeniyetinden hızla uzaklaşmaya başlamalarıydı. Milliyetçiliğin Müslümanlar için tehlikeli bir cereyan olduğunu söyleyen Halil Halil, batı ile mücadele de Müslümanların birlik içinde hareket etmeleri gerektiğini vurgulamaktaydı.

Halil Hamid, ne pahasına olursa olsun Osmanlı Devleti'nin yaşaması gerektiğine inanır. Sömürgecilikle mücadele etmenin tek yolu Türk, Kürt,  Arap, Çerkes,  Boşnak, Arnavut Müslümanlarının bu şemsiye etrafında birleşmelerinin şart olduğu yoksa, Müslüman toplum diye bir topluluğun kalmayacağını, Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul, Kosova, Meşhed ve Musul'un birer sömürge toprağı haline geleceğini vurgulamıştır.

Halil Hamid, Avrupa'ya giden Müslüman öğrencilerle de yakından ilgilenerek, onların yabancılaşmamı için dönemin hükümetine bir proje sunmuş, fakat bu proje İttihatçı hükümet tarafından gericiliği teşvik ettiği gerekçesiyle kabul edilmemiştir.

 

Halil Hamid Kimdir?

 

Halil Halid Bey, Orta Asya'dan  Çankırı'ya göç eden bir ailenin çocuğu olarak 1869'da doğmuştur. Küçük yaşta babasını kaybedince amcası  Mehmet Tevfik Efendi ile önce Ankara'ya sonra İstanbul'a gelir. Bir süre rüştiye okuluna devam ettikten sonra Küçük Ayasofya Camii medresesine kaydını yaptırır ve beş yıl sonra bu medreseden icazetname alır. Yeni Osmanlılarla görüşmesi hafiye takibine uğramasına neden olur  ve 1894'de İngiltere'ye gider.  Fakat İngiltere'de Jön Türklerin çalışmalarından rahatsız olur ve Abdülhamit'e bir mektup yazar. Londra'daki Osmanlı elçiliği Halil Hamid'le temas kurarak İstanbul'a dönmesi durumunda affedileceği ve kendisine yardım edileceği taahhüt edilir.

İstanbul'a gelen Halil Hamid, umduklarını bulamaz, Abdülhamit'le görüşmek ister ama görüşme isteği saray tarafından reddedilir. Halil Hamid, büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak tekrar İngiltere'ye gider. Geçimini sağlamak için Londra'da Selim Faris'in çıkardığı Hürriyet gazetesinde yazı yazmaya başlar. İslam dünyası ve Müslümanların sorunlarıyla ilgili yazdığı yazılar, gazetenin sahibi ve başyazarı Salim Faris'in tepkisini çeker ve kendisinden Abdülhamit'i eleştiren yazılar yazması istenir. Halil Halid bu teklifi reddeder ve gazeteden ayrılır. Çünkü ona göre mesele Abdülhamit değildir. Resmin tamamını görmek gerektiğini, Avrupalıların İslam dünyasını sömürgeleştirmek için çalıştıklarını, Tanzimat, Islahat, Meşrutiyet, demokrasi, özgürlük gibi fikirlerin arkasında başka niyetlerin olduğunu Hindistan'da Müslümanların çıkardığı bir gazeteye yazar.

Halil Hamid'in bu düşüncelerinden Abdülhamit haberdar olur ve Bab-ı Ali tarafından İngiltere konsolos yardımcılığına atanır. Fakat Osmanlı'nın İngiltere baş konsolosu Antopolu Paşa'nın İngiltere hükümeti ile girdiği ilişkiden rahatsız olarak görevinden istifa eder. Görevde kaldığı süre içerisinde Abdülhamit'e İngilizlerin Ortadoğu ve Balkan politikaları üzerine iki rapor hazırlar.

Bir şarkiyatçı dostunun yardımıyla Cambrige Üniversitesi'nde Türkçe hocalığına başlar ve bu görevini 1897'den 1911'e kadar sürdürür. Üniversite'de ders veren ilk Osmanlı vatandaşı olur ve "Üstad-ı Ulum" unvanını alır. Bu görevi sırasında Avrupalıların İslam dünyası üzerine yaptıkları sosyal ve kültürel politikaları inceler ve sultan Abdülhamit'e bu politikalarla ilgili mektuplar yazar. Mısır, Sudan ve Cezayir'e seyahatlerde bulunur. Sudan hatıratı adlı eserinde Hartum ile Darfur arasındaki etnik çatışmaların gereksiz olduğunu Afrika kökenli Fur ve Arap kabilelerin birbiriyle savaşmak yerine emperyalizme karşı mücadele etmeleri gerektiğini 1905'de belirtir. Mısır'daki Müslümanların dini ve sosyal faaliyetlerde bulunması için dernekler kurmaları gerektiğini Ezher'in gücünü kaybettiğini ileri sürer. Cezayirli Müslümanların Fransızlarla mücadele ederken diğer emperyalist devletlerden yardım almamalarını İslam dünyası ile yakınlaşarak kendi öz kaynakları ile mücadele etmeleri gerektiğini açıklar.

İngiltere'de bir cami açılması için girişimlerde bulunur, caminin inşaatına başlanır ama İngiliz hükümeti camiyi kapatır ve yardımlara el koyar. Bu olay üzerine görevinden istifa eder ve kaçırdığı paralarla önce Mısır'a gelir ve yardım parasını Kahire'de yapılan bir camiye verir.

Said Halim Paşa'nın teklifi üzerine İstanbul'a gelir ve İttihat ve Terakki'nin Ankara mebusu olarak meclise girer. İttihatçılarla görüş ayrılığına düşmesi üzerine Said Halim Paşa tarafından Bombay Başkonsolosluğuna atanır. İngiltere, Halil Hamid Beyin "Pan-İslamist faaliyetleri"nin rahatsızlık verici olduğunu Bab-ı Ali'ye iletir. İstanbul hükümeti Halil Hamid'i I. Dünya Savaşı'nı bahane ederek geri çağırır ve Darulfünun'a muallim olarak atar.

Halil Hamid Bey inzivaya çekilir ve İstanbul'daki evinde sessiz bir şekilde 1931'de vefat eder.

 

Cezayir Hatıratından

 

Halil Hamid Bey, "Cezayir Hatıratından" adlı eserini 1905'de hazırlamış ve 1906'da Kahire'deki Matbaa'i İctihad'da basılmıştır.  Eser, Bedir yayınları tarafından transkripsiyon olarak basılmıştır.

Halil Hamid Bey, eserinde sosyal gözlemlere yer veren Halil Hamid Bey, sömürgeciliğe karşı tutumunu 104 sahifelik eserinde göstermiştir. Fransızların, Arap mahallerine ve mekanlarına İngilizce isimler verdiklerini belirtmiş, İslamiyenin zihinlerden kazılması için kadı ve mahkeme sicillerinde dahi Fransızca kullanıldığını belirtmiştir. Cezayir Müslümanların okuma yazma bildiklerini, fakat Arapça bir gazete yerine Fransızca bir gazeteyi okumak istediklerini söyleyerek Müslüman zihinlerin sömürülmeye çalışıldığını belirtmiştir.

İngilizler gibi Fransızların da Müslümanların arasına kavmiyetçilik belasını soktuklarını Cezayir halkını yıllarca Türklerin zulmü altında yaşattıklarını söylediklerini söyleyerek Müslümanların bu oyuna gelmemeleri ikazında bulunmaktadır:

 " Ayar-ı ecanibin kasdı şu Arap'tır, şu Kürt'tür, şu Arnavurt'dur yollu vesait –i müfside-i tefrika-kari ile emzice-i Osmaniyet-i tahallül muhlikesine düşürmek, ve binealeyh İslam'ın kuvve-i mukaveme-i bakiyesine kolaylıkla bir darbe-i imha atmaktır."

Halil Hamid hatıratında Konstantin şehrinin tarihinden, şehirde bulunan eserlerden, kiliseye çevrilen camilerden ve camiye çevrilen kiliselerden bahsetmekte, medreseler hakkında bilgi vererek ayrıntılı bir şekilde gözlemlediği Cezayir halkının sosyal hayatını anlatmaktadır.

KAYNAK: Tarık Yalçın / Sıradışı bir Osmanlı aydını; Halil Halid Bey (Dünya Bülteni / Tarih Servisi, dünya.bizim.com, erişim 22.12.2010).

Yazar: Tarık YALÇIN
FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör