Şair (D. ?, Erzurum – Ö. 1763, Erzurum). Asıl adı Mehmed’dir. Şiirlerinde “işinin ehli, usta” anlamına gelen Hâzık mahlasını kullandı. Babası Erzurum’un tanınmış âlimlerinden olan, Karabağ’dan Erzurum’a gelip yerleşerek Feyziye Medresesi Müderrisliği yapmış olan Kara Bekir lakabıyla tanınan Ebubekir Efendi’dir. İyi bir öğrenim gördü. Önce babasından, sonra İhlasiye Medresesi müderrisi Müfti Ömer Efendi ve Kaz Ahmed Efendi gibi devrin tanınmış bilginlerinden ders aldı. Öğrenimini tamamladıktan sonra mülâzım oldu. Çeşitli medreselerde müderrislik yaptı. Bunlardan özellikle Hatuniyye Medresesi Müderrisliği uzun sürelidir. Hz. Peygamber soyundan geldiği için Erzurum Nakîbüleşraflığına, 1756 yılında da Erzurum Müftülüğüne atandı. Ölünceye kadar bu görevde kaldı. Pek çok öğrenci yetiştirdi, Erzurumlu İbrahim Hakkı da ondan Farsça ders aldı. Hâzık Mehmed Efendi ölünce, öğrencilerinden Erzurumlu İbrahim Hakkı “Hakkı denildi fevtine tarih / Hakka yöneldi Hâzık Efendi” diyerek bir tarih düştü. Erzincankapı Kabristanına gömüldü, ancak mezarlık oradan kaldırılınca kabri kayboldu.
Üç eserinden biri, Kadı Beyzâvî’nin
tefsirini açıklayan Ta ‘likât ‘ala Tefsiri ‘l-Beyzâvi adlı eseridir.
Diğeri çeşitli konular hakkında verdiği fetvaların bir araya getirildiği Fetvalar’ıdır.
Ne var ki bu iki eser ele geçmemiştir. Diğer eseri Divan’ıdır. Divan’ın
Erzurumlu Abdürrezzak İlmi Efendi tarafından İstanbul’da 1900 yılında basılmış
matbu bir nüshasının yanında, on altı yazma nüshası tespit edildi. Bu Divan
üzerine Hüseyin Güfta tarafından bir yüksek lisans tezi yapıldı.
“Hâzık Efendi, şiirlerinde manaya ve
hikmet’e önem vermiş bir şairdir. O, kasidede Nef’î’nin, hikemî şiir söylemede
ise Nabî’nin yolunda yürümüş; bu iki büyük şairin etkisinde kalmıştır.
Döneminin iyi şairleri arasında yer alan Hâzık’ın dili, yaşadığı devire göre
sade ve temiz bir Türkçedir. ‘Ağırbaşlı bir anlatımı vardır. Hâzık, şiirlerinde
daha çok anlama önem verir. Klasik mazmunları ustalıkla kullanır. Şiirlerinde
tasavvufi aşkın yanında arasıra maddi aşka da yer verir.’ Hâzık, 18. asırda
Erzurum ve muhitinin yetiştirdiği bir klasiktir. Klasisizmin mevzu’larından
olan tasavvufa karşı da yabancı değildir. Gazellerinde platonik aşkın dalgaları
hissedilmektedir. (Hasan Ali
Kasır)
“Hâzık’ın rahat, akıcı ve pürüzsüz bir
şiir üslûbu vardır. Şiirlerinde çirkin ve kaba söyleyişe çok az rastlanır.
Bunlar da dîvân şiirinde ‘rakip’ için söylenen sözlerden ibarettir. Bunların
dışında ağırbaşlılık, nezaket ve yumuşaklık şiirde hâkim unsurlardır. Bu
özelliklere ilaveten mazmunlardaki incelik, zerafet, halk dilinden derlenmiş
deyimler, terkip kullanılmadan gayet sade bir dille ifade edilmiş beyitler,
Hâzık’ın şiirlerinin başlıca özellikleridir.”
(Hüseyin Güfta)
ESERLERİ:
Ta ‘likât ‘ala Tefsiri ‘l-Beyzâvi, Divan, Fetvalar.
HAKKINDA: Ziyaettin Fahri
Fındıkoğlu / Erzurum Şairleri (1927), Bursalı Mehmed Tahir / Osmanlı
Müellifleri I (1972), Büyük Türk Klasikleri (c. 6, 1987), Hüseyin Güfta / Hâzık
/ Nef’î, Nâbî Muakkibi Bir Şair (İslâmi Edebiyat, sayı: 23) – Hüseyin Güfta /
Hâzık Mehmed Efendi’nin Hayatı Edebi Şahsiyeti Eserleri ve Divânının Tenkidli
Metni (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 1992), Hasan Ali Kasır / Erzurum
Şairleri (1999).