Rauf Yekta Bey

Müzik Yazarı, Neyzen, Müzisyen

Doğum
26 Mart, 1871
Ölüm
08 Ocak, 1935
Eğitim
Mahmudiyye Rüştiyes
Burç
Diğer İsimler
Mehmet Rauf

Besteci, neyzen, müzik yazarı  (D. 26 Mart 1871, Aksaray / İstanbul –  Ö. 8 Ocak 1935, İstanbul).  Asıl adı Mehmet Rauf olup Reisülküttabzâdeler diye anılan bir ailedendir. Babası Harbiye Nezare­ti (Savunma Bakanlığı) Mektubî Seraskeri Kalemi birinci mü­meyyizi Ahmet Arif Bey, annesi İkbal Hanım’dır. Üç dört yaşlarındayken an­nesini, yedi yaşındayken babasını kaybedince vasiliğini İstanbul’un tanınmış ailelerinden Altunizâdeler üstlendi. Simkeşhane İbtidaî Mektebi (ilkokul)’nin ardından Aksaray’daki Mahmudiyye Rüştiyesi (ortaokul)’ni bitirdikten (28 Temmuz 1884) on gün sonra Divan-ı Hümayun Kalemi’nde kâtip yardımcısı olarak memuriyete başladı. Fran­sızca öğrenmek için girdiği Lisan Mekteb-i Âlisi’nden dört yıl sonra mezun oldu. 1894’te kısa bir süre için gittiği Halep’ten dönü­şünde Divan-ı Hümayun’da çalışmaya devam etti.

Yekta Bey, hat (güzel yazı) derslerine de­vam ederek bu alanda icazet (yeterlilik, diploma) aldı. Hocası Nasih (Nasuhî) Efendi tarafından kendisine “Yekta” mahlası verildi. Bu arada özel hocalardan Arapça ve Farsça dersleri aldı. Görevinde dördüncü rütbe Osmanî (1900) ve Mecidî (1903) nişanlarıyla ödüllendirildi. 1922’de yapılan düzenleme sırasında, Divan-ı Hümayun beylikçi muavinliği görevindeyken emekli edildi. 1913 yılında Istılâhat-ı İlmiy-ye Encümeni üyeliğinde bulunan Rauf Yek­ta Bey, Darülelhan’ın (müzik okulu) kuruluşundan (1917) alaturka bölümünün kaldırılmasına kadar burada Türk müziği nazariyatı (müzik teorisi) ve Doğu müziği tarihi dersleri okuttu. 1926 yılından ölümüne kadar İstanbul Konservatuarı Tarihî Türk Musikisi Eserlerini Tasnif ve Tesbit Heyeti Başkanlığı yaptı. 1932 Mart ve Nisan aylarında Kahire’de toplanan Arap Musi­kisi Kongresi’ne Mesut Cemil Bey ile birlikte katıldı… Yakalandığı tifo hastalığından kur­tulamayarak 8 Ocak 1935’te Beylerbeyi’n­de öldü, Kuzguncuk’taki Nakkaştepe Mezarlığı’nda toprağa verildi. 

Rauf Yekta Bey’in çalışmalarının önemli bir bölümünü araş­tırmalara ayırdığı, bestecilikle fazla ilgilenmediği söylene­bilir. Buna karşın peşrev, kâr, beste, ağır semâi, saz semâisi, şarkı, marş, Mevlevî âyini, tekbir ve ilâhi formlarında elli civa­rında eser bestelemiştir. Zengin bir mû­siki repertuarına sahip olan, bestelerin­de klasik üslûbun hâkim olduğu Rauf Yek­ta Bey, Mehmet Akif Ersoy’un “İstiklâl Marşı”nı da bestelemişti. Yenikapı Mevlevîhânesi’nde neyzenbaşıyken bestelediği ye­gâh âyini bu formun örnek eserlerinden­dir. Abdülhak Hâmid (Tarhan)’in, “Allâhü ekber Allâhü ekber / Kâim onunla mihrâb u minber” mısralarıyla başlayan manzu­mesine, kendi buluşu olan zafer usulüyle rast makamında yaptığı ve “Millî Tekbir” adını verdiği beste alanında özgün bir çalışmadır. Onun mâhur peşreviyle bayatî-araban saz semâisi de seçkin saz eserleri arasında yer alır.

Rauf Yekta Bey, araştırma ve çalışmalarıyla Türk müzikolojisinin ve günümüz Türk müzik sis­teminin temellerini atan müzik adamıdır. Müzikolog, besteci ve neyzen kimliğiyle Türk müzik tarihinin önde gelenlerinden biridir. İlk mûsiki meşklerine 1885’te, yedi yıldan fazla öğrencisi olduğu Zekâi Dede’den dinî eserler geçerek başlamıştı. Bey­lerbeyi Camisi Başmüezzini Osman Efendi’den dinî eserler ve özellikle Batı notası öğrendiği Zekâizâde Hafız Ahmet (Irsoy) ve Bolâhenk Nuri Bey’den aldığı derslerle de repertuarını zenginleştirdi. Müzik teorisi konu­sunda 1889’da Galata Mevlevihanesi şeyhi Mehmet Atâullah Dede ile başladığı ça­lışmalarını Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Mehmet Celâleddin Dede ile sürdürdü. Bu arada ses fiziği ve akustik konusun­da Sâlih Zeki Bey’den yararlandı ve Şeyh Celâleddin Dede’den tambur öğrendi. Ay­rıca Batı müziği literatürünü incele­me olanağı buldu. Bu birikim onun ilerle­yen yıllarda ortaya koyduğu eserlerinin temelini oluştur­muştur.

Rauf Yekta Bey, 1886’da Kasımpaşa Mevlevihanesi şey­hi Seyyid Ali Rıza Dede tarafından “sikkesi tekbirlenerek” Mevleviyye Tarikatı’na girmişti. Dönemin önemli neyzen­leri arasında yer alan ilk ney derslerini Ga­lata Mevlevihanesi dervişlerinden Sabri Dede ile Hacı Ali Dede’den aldı.  Eserleri ve müzikle il­gili hemen her konuda kaleme aldığı 400 kadar makalesiyle kendini müzik çev­relerine kabul ettirmiştir. 6 Nisan 1898 tarihli İkdam” gazetesinde yayımlanan “Osmanlı Mûsikisi Hakkında Birkaç Söz” başlıklı makalesiyle başladığı müzik yazarlığına ses fiziğini ve bilimsel üslûbu getirmiş, Ahmet Mithat Efendi, Zâti Bey (Arca), Nûri Şeydâ, Mahmut Ragıp (Gazimihal) gibi yazarlarla girdiği müzik tartış­maları dönemin ciddi polemikleri arasında yer almıştır.

Ayrıca iyi bir müzik hocası olan Rauf Yekta Bey, pek çok öğrenci yetiştirmiştir. Bunlar arasında uzun süre ders verdiği Kemal Batanay, Sadettin Heper, Burhâneddin Ökte, Gavsi Baykara, Âsaf Hâlet Çelebi, Me­sut Cemil Tel, Halil Can, Mehmet Suphi Ezgi, Mehmet Emin Yazıcı, Faruk Ârifî Emhaz, Zeki Arif Ataergin, Suphi Ziya Özbekkan, Ruşen Ferit Kam ve Vecihe Daryal özellikle sayılmalıdır. Duyarlıklı kişiliğinin yanı sıra nezaketi ve alçak gönüllülüğüyle bir İstanbul efendisi olarak bilinen Rauf Yekta Bey’in el yazması, nota, müzik bel­geleri ve müzik eserlerinden oluşan zen­gin bir kütüphanesi vardı. Ender el yaz­ması müzik eserlerinin de bulunduğu bu kütüphanedeki bir kısım el yazması kitaplar ölümünden sonra kaybolmuş; basılı ki­tapları Süleymaniye Kütüphanesi’ne ba­ğışlanmıştır. Kütüphane ve koleksiyonun­dan kalanların büyük bir bölümü torunu Yavuz Yektay’da bulunmaktadır. “Mûsiki Mecmuası”nın Ocak 1965 sayısı Ra­uf Yekta Bey’e ayrılmış, ayrıca Süley­man Erguner tarafından hakkında “Rauf Yektâ Bey ve Türk Mûsikîsi Üzerin­deki Çalışmaları” başlıklı bir doktora tezi (MÜ Sosyal Bilim­ler Enstitüsü, 1997) ve aynı üniversitede Muhammed Ali Çergel tarafından “Rauf Yektâ Bey’in İkdam Gazetesi’nde Neşredilen Türk Mûsikisi Konulu Ma­kaleleri” (2007) başlıklı bir yüksek lisans tezi hazırlanmıştır.

ESERLERİ:

Esâtîz-i Elhân: Hoca Zekâî Dede (1. cüz, 1318), Esâtîz-i Elhân: Hâce Abdülködir-i Merâgi (2. cüz, 1318), Türk Notası ile Kırâat-ı Mûsikiyye Dersleri (1335  / 1919), Esâtîz-i Elhân: Dede Efendi (3. cüz, 1341 / 1925), Risâle-i Mûsikî (1328), La musique turque (Encyclopédie de la musique et dictionnaire du conservato­ire, Paris 1922. Türkçe kaleme alıp daha sonra Fran­sızcaya çevirdiği bu monografide Türk müzik tarihinin teorik ve uygulamalı konuları örneklerle anlatılmıştır. Türk Musikisi adıyla kitap olarak da yayımlandı: İstanbul 1986), Türk Mû­sikisi Nazariyatı (1343 / 1924), Şark Mûsikîsi Târihi (1343 / 1924, 1933), Mu’fe-merü’l-mûsîka’l-cArabiyye (Kahire, 1933), Mutâlecât ve erâ’e havle mu’temeri’l-mûsîkıyyi’l- cArabiyye (Kahire, 1934).

KAYNAKÇA: Yılmaz Öztuna / Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi (1990), Sadun Aksüt / Türk Musikîsinin 100 Bestekârı (s. 300-308,  1993), M. Nazmi Özalp / Türk Mûsikîsi Tarihi (II, 161-166, 2000) -  Türk Sanat Mûsikisinin Yakın Tarihçesi ve Ruşen Ferit Kam (tsz), Ahmet Şahin Ak / Türk Musikisi Tarihi (2002), Süleyman Erguner / Rauf Yektâ Bey: Neyzen-Müzikolog-Bestekâr (2003),  Nuri Özcan / Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (c. 34, s. 468-470, 2007), Muhit¬tin Serin - Kemal Batanay / Bestekâr - Tamburi - Hattât - Hâfız (2006), İhsan Işık / Ünlü Sanatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, c. 5, 2013) ) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2017).

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör