Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, oyun yazarı, ressam (D. 16 Ekim 1891, Bursa – Ö. 26 Ekim 1963, İstanbul). Bazı kaynaklarda asıl ismiyle, bazılarında Behzat Budak, Behzat Ak, Behzat Butak Haki adlarıyla da geçmektedir. Gazeteci Halil Hâki Bey’in oğludur. 1906" da İstanbul'a gelerek Mercan İdadisinde okudu. Buradan Ticaret Okulu’na geçti. Aynı zamanda Ressam Muazzez beyden resim dersleri aldı.
İkinci
Meşrutiyetin (1908) ilânından sonra tiyatroyla ilgilenmeye, amatör tiyatrolarda
çalışmaya başladı. Ressam Muazzez Bey’in kurduğu “Sahne-i Heves” adlı
profesyonel toplulukta Naşit Özcan ile birlikle çalıştı. Aynı yıl "Sanayi-i
Nefise Mektebi” (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi)’ne devama başladı.
1909'da hükümet tarafından elektrik mühendisliği öğrenimi için İtalya'ya
gönderildi. Fakat Behzat Bey, bunun yerine tiyatro üzerine incelemelerde
bulundu.
Dönüşünde,
“Mekteb-i Hissiyat”, “Şark Dram Kumpanyası” topluluklarında yer aldıktan sonra,
zamanın modasına uygun olan Ramses piyesinde rol aldı. 1910’da İstanbul
Tepebaşı’nda Hüseyin Kâmi ve Muhsin Ertuğrul ile çalıştı. 1914'te imtihanı
kazanarak "Darülbedayi”e (İstanbul Şehir Tiyatrosuna) girdi. Uzun süre bu
toplulukta çalıştı.
Askerlik
dönüşü oynadığı Kayseri Gülleri (1918) oyunundaki “Bos Ağa” rolüyle dikkat
çekti. Daha sonra Yeni Sahnede ve Türk Tiyatrosunda çalıştı. Azarya (1924),
Hamlet (1927), Venedik Taciri (1930), Deli Dolu (1933), Hülleci (1935), Lüküs
Hayat (1937), Aynaroz Kadısı (1937), Nasıl Hoşunuza Giderse (1943), Vişne
Bahçeleri (1943), Vanya Dayı (1944), Paydos (1948), Hisse-i Şayia (1953),
Merakî (1955), Göç (1962) gibi önemli oyunlarda ve kırk kadar filmde rol aldı,
kendisi de oyunlar yazdı. Özellikle çok değişik kompozisyonları, çok kısa bir
sürede birbiri ardından aynı yetkinlikle oynayabilmesiyle ünlüdür. 1962’de En
Başarılı Erkek Oyuncu seçildi. Ölümünden sonra Bursa’da bir tiyatroya onun adı
verildi.
Sinema
oyunculuğuna "Bican Efendi Vekilharç" filmiyle başladı. Muhsin
Ertuğrul'un filmlerinde önemli roller oynadı. 1 Ocak 1963’te İstanbul’da hayatını
kaybetti.
Behzat
Butak’ın meşhur kavuğu ailesi tarafından önce usta oyuncu Levent Kırca’ya
verildi. Daha sonra el değiştiren kavuğun yeni sahibi oyuncu Ahmet Çevik oldu.
KİTAPLARI
(Oyun):
Atillâ’nın
Düğünü (destan 3 perde, 1934), Ana (3 perde, 2 tablo, 1936).
Rol Aldığı Sinema
Filmleri:
Bahçevan
(Tahir Baba, 1963)
Billur
Köşk (1962)
Bülbül
Yuvası (1961)
Ölmeyen
Aşk (Galip Dede, 1959)
Son
Beste (İhsan Hoca, 1955)
Paydos
(1954)
Bozkurt
Obası (1954)
Yavuz
Sultan Selim Ağlıyor (Filipos Amca, 1952)
İstanbul
Kan Ağlarken (1951)
Zülfikarın
Gölgesinde (1950)
Harmankaya
(1948)
Sonsuz
Acı (1946)
Kızılırmak
Karakoyun (Hüseyin Ağa, 1946)
Harman
Sonu / Anadolu Köy Düğünü (1946)
Domaniç
Yolcusu / Unutulan Sır (1946)
Yayla
Kartalı (1945)
Kıskanç
(Yargıç, 1942)
Kahveci
Güzeli (Kahveci, 1941)
Allah’ın
Cenneti (Şevket, 1939)
Aynaroz
Kadısı (Adem Ağa, 1938)
Aysel
Bataklı Damın Kızı (Gülsüm'ün Babası, 1935)
Leblebici
Horhor Ağa (Leblebici Horhor, 1933)
Karım
Beni Aldatırsa (Avni, 1933)
Bir
Millet Uyanıyor (1932)
İstanbul
Sokaklarında (Hancı Halil Ağa, 1931)
Kaçakçılar
(Baba, 1929)
Ankara
Postası (Sütbaba, 1928)
Sözde
Kızlar (Behiç, 1924)
Leblebici
Horhor (Leblebici Horhor, 1923)
Ateşten
Gömlek (1923)
İstanbul'da
Bir Facia-i Aşk (1922)
Boğaziçi
Esrarı / Nur Baba (Çınarî, 1922)
Bican
Efendi'nin Rüyası (1921)
Bican
Efendi Mektep Hocası (Kısa Film 1921)
Mürebbiye
(Ahçıbaşı Tosun Ağa, 1919)
Himmet
Ağa'nın İzdivacı (1918)
Bican
Efendi Vekilharç (1917)
KAYNAKÇA:
Baha Dürder - M. Nihat Özön / Türk
Tiyatrosu Ansiklopedisi (1967), V. Recai Velibeyoğlu / ÖBBŞKA (c. 1, 1975),
TDOE-TDE Ansiklopedisi 2 (2002), Gökhan Akçura / İnsanlar Alemi (2005), İhsan
Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2007), Tansu Bele / Tiyatromuzun Behzat Baba’sını Saygıyla
Anıyoruz (evetbenim.com, 3 Kasım 2014), Kavuk
el değiştirdi… Ahmet Çevik, efsane sanatçı Behzat Budak Haki’nin efsane
kavuğunu usta sanatçı Levent Kırca’nın elinden aldı (haberhurriyeti.com, 20
Aralık 2014), Behzat Butak (sinematurk.com, 21.05.2019).
TİYATROMUZUN
BEHZAT BABA’SINI SAYGIYLA ANIYORUZ
Tansu BELE
“Yıl
1923: Cumhuriyetimizin kuruluş yılında, Muhsin Ertuğrul, Nazım Hikmet’le
birlikte senaryosunu yazdığı Leblebici Horhor operetini filme çekiyor. 1875’te
Dikran Çuhacıyan’ın bestelediği, librettosunu Takvor Nalyan’ın yazdığı, Güllü
Agop’un Beyoğlu Fransız Tiyatrosu’nda sahnelediği ve izleyicinin çok tuttuğu bu
oyunun filmdeki başrolünde Behzat Butak var. Ayrıca Mahmut Moralı, Vasfi Rıza
Zobu, Feriha Tevfik vb. dönemin ünlü oyuncuları da yer almakta. Sinemanın
ülkemize yeni girdiği bu yıllarda büyük usta Muhsin Ertuğrul’un perdeye
taşıdığı Leblebici Horhor Ağa ve onu canlandıran Behzat Budak o kadar
beğeniliyor ki, müzikal film katıldığı Venedik 2. Uluslar arası Film Şenliği’nde
Onur ödülü alıyor. Bu aynı zamanda Türk Sinema tarihinin ilk yurtdışı ödülüdür.
Behzat Butak oyuncu ününe ün katmıştır ve artık tiyatroseverlerin Behzat
Baba’sıdır.
Genç
kuşaklardan ancak meraklısı anımsıyor belki bugün; unutkan bir millet olduğumuz
bilinen bir gerçek, ancak Behzat Butak; dev tiyatro adamı Muhsin Ertuğrul’la
birlikte Cumhuriyet Dönemi çağdaş Türk Tiyatrosu’nun temel taşlarından biriydi.
Çağdaş tiyatromuz bu iki büyük sanatçının ellerinde yoğrulmuştur, denilebilir.
16 Ekim 1891’de Bursa’da doğan Behzat Hâki Butak’ın tiyatroyla ilk karşılaşması
Mihaliç’e gelen “Gavril Tiyatro ve Cambaz” kumpanyasını izlemesidir. Babası
Halil Hâki, II.Abdülhamit tarafından Bursa’ya sürülmüş bir gazeteciydi. Behzat
Hâki Butak İstanbul’a geldiğinde Mercan İdadisi’ni (ortaokul) ve Ticaret
Okulu’nu (1906) bitirip Sanayi-i Nefise (Güzel Sanatlar Okulu)’ye girecek,
resim dersi aldığı ressam ve ortaoyuncu Muazzez Bey’in kurduğu “Sahne-i
Heves”de sahneye çıkacaktır (1908-Beyimin Tiyatro Merakı). Sonrasında “Sanayi-i
Nefise Tiyatro Heyeti”ni kuracak, çeşitli kumpanyalarda oynayacak,
Şehzadebaşı’nda, Osmanağa Tiyatrosu’nda sahnelediği Victor Hugo çevirisi
“Ancelo Mari Piyer” oyunu hiç seyirci bulamayacak, 1909’da İtalya’ya gidecek,
İtalyan Tiyatrolarını gezecek, dönüşte Balkan ve Çanakkale Savaşlarına gönüllü
katılacak, 1918’de Fransız yönetmen Andre Antoine’ın kurduğu Darülbedayi
Osmani’nin (Şehir Tiyatroları) ilk katılımcılarından olacaktır.
Oyuncu,
yönetmen (rejisör), yönetici(direktör), dekoratör, turne düzenleyicisi, mali
koordinatör olarak Darülbedayi’nin temel direklerinden biridir artık; Raşit
Rıza’nın Türk Tiyatrosu’na da katılır ve Muhsin Ertuğrul’la birlikte
tiyatromuzu çağdaşlığa taşır. Türk sinemasına da büyük emeği olan Behzat
Butak’ın 36 filmde çeşitli rolleri, ayrıca ilk nümizmatik pul ve para
koleksiyonerliği, heykeltıraşlığı, ressamlığı, çini desenciliği, Beyoğlu’nda
Budak Pastanesi işletmeciliği vardır. Bu çok yönlü tiyatro sanatçımız; 1960’lı
yıllarda Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nda (yanmıştır) Devlet Operası yönetmeni Aydın
Gün’ün sahneye koyduğu bir operada-evet operada sözlü bir rolde- elinde
feneriyle sahneye çıktığında yer yerinden oynamış, salondan dışarı taşan
izleyici dakikalarca onu ayakta alkışlamıştır (sahnelenen opera sanırım
Rigoletto’ydu; çocuk izleyiciydim, anımsayamıyorum. Henüz M. Ertuğrul da sağdı,
o gün elini öpmüştüm ve Tepebaşı’nda oyun sahneye koyuyordu). Bu unutulmaz
portresi ve son oyunuyla sanki İstanbullulara veda eden Behzat Butak’ı; 27 Ekim
1963’te yitirmiştik.
Muhsin
Ertuğrul’un sağ kolu bu büyük sanatçımızın adına bugün TÜRVAK (Türker İnanoğlu
Vakfı sinema-Tiyatro Müzesi ve Sanat Kitaplığı/Beyoğlu)’da eşyaları (antika
ağızlığı, çeşitli belgeler, imzası, turne sandığı)’nın sergilendiği Behzat
Butak salonu vardır. Ayrıca Muhsin Ertuğrul’un ona yazdığı bir mektup da
bulunmaktadır. Çağdaş Türk tiyatrosunun mimarlarından olan Behzat Butak’ı sevgi
ve saygıyla anıyoruz.
KAYNAKÇA:
Tansu Bele / Tiyatromuzun Behzat Baba’sını Saygıyla Anıyoruz (evetbenim.com, 3 Kasım 2014),