Şair, İnşaat Mühendisi (D. 13 Haziran 1932, İzmir – Ö. 3 Ekim 2019, İzmir). Tam adı Mukadder Sadık Özakman. İzmir Kocatepe İlkokulu (1945), Mithatpaşa Erkek Sanat Enstitüsü (1950), İstanbul Yıldız Teknik Okulu Teknikerlik Bölümü ve Ege Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi Mühendislik ve Mimarlık Yüksek Okulu İnşaat Mühendisliği Bölümü (1953) mezunu. 1954-88 yılları arasında İzmir Karayolları 2. Bölge Müdürlüğünde proje mühendisi ve başmühendis olarak görev yaptı. 1988’den itibaren İzmir’de faaliyet gösteren bir şirkette otoyol proje mühendisi olarak çalışarak 1992’de emekliye ayrıldı.
İlk şiiri “Yalnızlığım”,
Varlık dergisinde yayımlandı (1 Haziran 1964). İlerleyen yıllarda
şiirleri Varlık Yıllıkları ile çeşitli dergi ve gazetelerde yer aldı.
Asıl ününü taşlamalarla kazanan Özakman’ın ilk taşlaması “Kendime Hicviye”,
1965 yılında Pardon’da çıktı. Sonraki yıllarda taşlamaları Akbaba,
Ustura, Gırgır, Çivi, Gıcık dergileri ile Demokrat İzmir, Ekspres, Dünya
ve Yeni Asır gazetelerinde yayımlandı. 1967 yılından itibaren Akbaba
dergisinde on yılı aşkın bir süre yayımlandığı taşlamalarında insanın çarpık
yönlerinin insanlara verdiği zararı gülmece yoluyla gözler önüne serdi. Aşk Senfonisi adlı şiirleriyle Çağdaş
Yayınevi 1966 Genç Ozanlar Şiir Yarışmasında birincilik ödülü kazandı. Türkiye
Yazarlar Sendikası üyesiydi.
Mukadder
Özakman, 3 Ekim 2019 günü İzmir’de vefat etti. 4 Ekim 2019 günü İzmir’de
toprağa verildi.
Mukadder Özakman İçin Ne Dediler?
“Mukadder
Özakman, çocukluğunda arkadaşlarına Karagöz oynatarak büyüsüne kapıldığı bu
sevgisini yıllar sonraki yazı çalışmalarında da devam ettirmiştir. Gazete ve
dergilerin bilhassa Ramazan sayılarında yayımlanan Karagöz piyeslerinde
cemiyetimizin sosyal ve siyasî meselelerini işlemiştir. Çalışmasının bir
özelliği de dergi için yazdığı Karagöz metinlerini manzum olarak hazırlamasıdır.”
(Ünver Oral)
***
“Mukadder
Özakman, hicivlerinin ötesinde bir duygu dünyasının ağırlığı altında… Ezik,
yorgun, ama usta…” (Necmi Onur)
ESERLERİ:
Şiirler
-Aşk Senfonisi (1992), Taşlamalar - Bürokrasi Bürokrasi
(1992).
KAYNAKÇA:
Necmi Onur (Akbaba dergisi, sayı: 2, 29.12.1971), Ünver Oral / Karagöz Perde
Gazelleri (1972), Mukadder Özakman / Şiirler Aşk Senfonisi (1992) - Taşlamalar
- Bürokrasi Bürokrasi (1992), Özakman / Şiirler Aşk Senfonisi (1992) -
Taşlamalar - Bürokrasi Bürokrasi (1992), İhsan Işık /
Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi
(2. bas., 2009), Mustafa Gökçek / Bir Dosta Veda… - Şair-yazar Mukadder Özakman
4 Ekim 2019 günü sonsuzluğa uğurlandı (haberhurriyetim.com, 05 Ekim 2019),
Bize hayat verensin,
America, I love you!
En büyük nimet sensin,
America, I love you!
Ekmekte unumuzsun
Naylondan donumuzsun,
Televizyonumuzsun,
America, I love you!
New York'sun düşümüzde,
Çikletsin dişimizde.
Viskisin şişemizde,
America, I love you!
Gücün yeşil doların,
Yazarlardan kulların,
Dilinle okulların,
America, I love you!
Uzmanımsın her işte,
Sam Amca'm sensin işte,
Oldun bize enişte,
America, I love you!
Çocuk der: Pekos Bil'iz,
Kızlar diyor ki : Liz'iz,
Peki ama biz kimiz ?
America, I love you!
Sineman, dansın, cazın
Çocuklara süttozun,
Demokrasimde tuzun,
America, I love you!
Yollarımda otomsun
Dostlarına NATO'msun
Düşmanına atomsun
America, I love you!
Vietnam'da ayağın
Kıbrıs'tadır parmağın
Politikamda sağın
America, I love you
İçtiğim coca cola
Seninleyiz kol kola
Acele yardım America,
America, I love you !
(Ustura, 38, 20 Temmuz 1969)
Şair-yazar Mukadder Özakman 4 Ekim 2019 günü
sonsuzluğa uğurlandı
Dostluk…
Yapının duvar taşlarını döşeyip, binayı yükseltmeye çalışırsınız. Temeli sağlam
olmayan bir bina çöktüğünde, ne yazık ki sorunu binanın yan duvarlarına döşenen
taşlara bağlarız. Oysa kullandığımız malzemeye kadar eksikliğimizi yadsıyarak,
suçu maalesef başka konularda, başka umarlarda ararız!
Temeli
olmayan dostluklarda işte böyle çürük yapı taşlarından oluşan binalara benzer.
Kimi zaman sıcak bir ilgi, samimi duyguları perçinleyen sözlerle dostlar,
dünyanın en güvenilir insanı olarak belleğe yerleşir. Kimi zaman düş
kırıklıklarına uğrarız! Oysa dostluk… Binaların yan duvarlarına benzemez!
Benim söz
ettiğim dostlukla, ruhlar birbirine o kadar derin bir ahenkle karışmış ve
kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık bulamaz
olmuşlardır. Onu niçin sevdiğimi bana söyletmek isterlerse bunu ancak şöyle bir
cevapla ifade edebileceğimi zannediyorum:
“… Çünkü o, o
idi, ben de bendim…”
‘Mukadder
Özakman’ ;
Yıllarını
edebiyat işçiliğinde yontmuş değerli bir büyüğüm. 1932’de dünyaya gelip, 2019
yılında bu dünyadan ayrılan ‘Özakman’, 1964 yılında o zamanın önemli mizah
dergisi ‘Akbaba’ da yazılarla edebi yolculuğuna başlamış. Daha sonra şiir ve
öykü yazılarıyla da dikkatleri çekmiş ve önemli bir yapıtı araştırma olarak
belleğimize sunmuş ‘Hacivat-Karagöz’ün yaşamını irdelediği mükemmel bir kitap.
Okumadıysanız, edinip, okumanızı tavsiye ederim…
Yaşı benden
büyük, olsun. Ne zaman nerede dostluğuna ihtiyacım olursa buluşup, konuşuruz.
Ve hemen hiçbir arkadaşına, dostuna hayır demez. Lügatinde böyle bir kelime
yok! O nedenle böyle bir dosta veda etmek pek kolay olmadı…
Yıllar önce
‘Attilâ İlhan’ın ölümünden birkaç gün sonra beni aradı. Güzel bir panel yapalım
dedi. Hemen her şey istediği gibi hazırlanmıştı. Hatırladığım kadarıyla;
‘Mazhar Alphan’, ‘Nesrin Z. İnankul’,
‘Dinçer Sezgin’, ‘Ümit Yaşar Işıkhan’, ‘Atila Er’, ‘Timuçin Özyürekli’ ben ve
‘Mukadder Özakman’… Güzel bir söyleşi ve dostların katılımıyla da yüzler güldü
katılımcıların ve ‘Özakman’ın!
Demem o ki,
her ricamızı kırmadan yerine getiren değerli büyüğüm, dün bu dünyadan ayrıldı…
Sanırım dostlarının yoğun uğraşları katılımlarını engelledi! Ama yazımı okuyan
dostlara selam söyledi… Ve yine, eminim yüzü gülüyordu…
KAYNAK: Mustafa
Gökçek / Bir Dosta Veda… Şair-yazar Mukadder Özakman 4 Ekim 2019 günü
sonsuzluğa uğurlandı (haberhurriyetim.com, 05 Ekim 2019).
Yergi, satir,
hiciv diye de bildiğimiz “taşlama” toplumun, erkin, düzenin bozulmuşluğunu,
kirlenmişliğini, yozluğunu eleştirir, iğneler, alaya alır; bunu şiire, yazıya
taşır. Günümüzde “yergi” sözcüğüyle karşılanan hiciv yerine, genellikle halk
yazınında “taşlama” terimi kullanılır. Yazınımızda Nefi, Nabi, Şeyhi, Köroğlu,
Pir Sultan Abdal, Süruri, Namık Kemal, Rıza Tevfik, Ziya Paşa, Neyzen Tevfik,
Fazıl Ahmet Aykaç, Halil Nihat Boztepe, Hüseyin Rifat, Aziz Nesin, Can Yücel,
Ümit Yaşar Oğuzcan… gibi şairler taşlama şiirleriyle de tanınır, bilinir,
sevilir. Agâh Sırrı Levent bu konuda şu yorumu yapar: “Yanız dokunmakla kalmaz,
yerine göre tırmalar, yaralar, sataşır, saldırır. Sertliği ve acılığı oranında
kırar, sövmeye dek varır. Ancak sövmede bile bir incelik bulunabilir.” Taşlama
şiir deyince kuşkusuz akla gelen adlardan biri de Mukadder Özakman’dı. İlk
taşlaması "Kendime Hicviye", 1965 yılında "Pardon"'da
çıkar. 1967’den sonra Akbaba dergisinde 10 yıl boyunca, yaşamın çarpıklıklarını
gülmece yoluyla gözler önüne serdi. Sonraki yıllarda Ustura, Gırgır, Çivi,
Gıcık dergileri ile Demokrat İzmir, Ekspres, Dünya, Yeni Asır gazetelerinde de
yayımladı taşlamalarını. Mukadder Özakman’ı durup dururken anmadım. Sevdiğim,
saygı duyduğum, taşlama şiirlerini kendine özgü sesi ve yorumuyla alkışladığım
bir ağabeydi. Geçen hafta sessizce ayrılıverdi aramızdan, iki taşın arasındaki
yerine konuşlandı! Bir kez daha eksildik! Mukadder Özakman ölmeden önce
mezarını yaptırmış, mezar taşına da kendine özgü dizeleriyle şunları
yazdırmıştı: Ömür gelip geçiyor öğrenmekle, bilmekle; Ya bir güzel sevmekle, ya
ağlayıp gülmekle… Ardımdan denilmesin, “Hiç yapıt bırakmadı!” Mizahımı yaptım
ben bu dünyaya gelmekle… 1966 yılında Çağdaş Yayınevi’nin yayımladığı “Genç
Ozanlar Şiir Antolojisi”nin yarışmasında Mukadder Özakman’ın Aşk Senfonisi
şiiriyle birincilik ödülünü aldığını, bu seçkiyi bana İzmir’e geldikten sonra
hediye eden Okan Yüksel dostumdan öğrenmiştim. O seçkide benim de bir şiirimin
yer aldığından yıllar sonra haberim oldu. Elbette dönemin genç şairi Okan
Yüksel’in de… Dumansızlar Öbeğimizin de katılımcılarındandı Özakman. Taşlama
şiirlerinden bir kaçını okutmadan salmazdık onu. Vefa İstasyonu’nun da 23 Mart
2018’deki konuğu olmuştu. Yazar dostum Selçuk Oğuz, Özakman’ın ardından şu
sözleri paylaşmıştı bilgi sunar ortamında: “Mukadder Ağabey bu defter senin
için… Senin için Kemeraltı’na indim birlikte gezdiğimiz yerleri gezdim. Yemek
yediğimiz lokantaya senin için uğradım. Seni andım hep. Şimdi dedim Mukadder
Ağabey olsaydı amma kızardı. Kızacak bir neden olmasa da bulurdu. Sonra
Kemeraltı’nda “Şerefsizlerrrr” diye bağırdığın alana gittim. Burada bağırmış
ulu orta sövmüştü, dedim. İyiliklerini de andım. Canım çok sıkkındı bugün yine.
Her şeyi unuttum. Kötü, çirkin, acı… olan ne varsa, birlikte yaşadıklarımızı
gülümseyerek andım. Sonra oturup senin için ağladım. (…) Osman Akbaşak aradı
‘Selçuk, Mukadder Ağabeyi kaybettik’ dedi. Anlamadım. ‘Ne!’ ‘Mukadder Ağabey
yaşamını yitirmiş!’ Kemeraltı’na girdim, insanların arasına karıştım ve
ağladım. Senin için aldım sonra bu defteri. Kemeraltı’ndan çıkıp Konak
İskelesi’ne yakın deniz kıyısına indim. Seni andım ve senin için yazdım. Benim
deliboran küçük dev Ağabeyim.” Özakman’ın Ustura Dergisinde Temmuz 1969’da
yayımlanan “Amerika I Love You” şiirinden bir dörtlüğü paylaşarak, onu gülerek
analım: “Ekmekte unumuzsun / Naylondan donumuzsun / Televizyonumuzsun. /
Amerika I love you!” Yıldızlar yoldaşı olsun.
KAYNAK: ‘Deliboran
Küçük Dev’ Mukadder Özakman da… (dokuzeylul.com, 09.10.2019).