Şair (D. 5 Mart 1930, Ekinözü (Celâ) köyü / Elbistan / Kahramanmaraş -Ö. 17 Ekim 2018,Kahramanmaraş). Asıl adının yanı sıra Baha Deliorman, Said Yaylalı, Ekinözülü Aşık Rahmanî mahlaslarını da kullandı. Şair Abdurrahim Karakoç ile Ertuğrul Karakoç’un ağabeyleridir.
İlk öğrenimini doğduğu köyde yaptı. Adana Düziçi Köy Enstitüsünde başladığı orta öğrenimini Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü Sağlık Bölümünde (1949) tamamladı. İlkokulun üçüncü sınıfına giderken bir haftada eski yazıyı öğrendi ve bir ayda da Kuran-ı Kerim’i okudu. Kendi deyişiyle, “Ölünceye kadar yakasını bırakmayacak olan şiirin rüzgârına da aynı zaman diliminde yakalandı.”
29 Ağustos 1944 tarihinde memurluğa atandı.
K.Maraş’taki sağlık kuruluşlarında otuz iki yıl sekiz ay sağlık memuru olarak
çalıştıktan sonra kendi isteğiyle emekli (1982) oldu. 1986 yılında çıkarmaya
başlayıp, otuz yedi sayı çıktıktan sonra ekonomik sebeplerden dolayı kapatmak
zorunda kaldığı Dolunay sanat ve edebiyat dergisi ve ülkenin dört bir
yanında kendisini ispatlamış şairlerin katılımıyla 1990’dan sonra aralıksız
gerçekleştirilen “Geleneksel Dolunay Şiir Şölenleri”yle şiiri ayağa kaldırmaya
soyundu ve vermek istediği mesaj Türkiye genelinde algılandı. Kurduğu ve
yönettiği Dolunay Yayınları ile de yazarlık ve şairlik damarı olan gençleri
edebiyat dünyasına kazandırmayı amaçladı.
İlk şiiri, Behçet Kemal Çağlar'ın yönettiği Yurt gazetesinde (1942) çıkmıştı. 1960’lara kadar yazıp çeşitli dergilerde yayınlattığı şiirlerinin hiçbirini kitaplarına almadı. Esas sanat dönemi 1973’de yayınlanan Seyran kitabıyla başlar ve üslûbu netleşir. Şiirleri başladığı yıllarda Köy Postası (1949), Genç Kalemler (1950), Orkun, Tohum, Ozan (1959) gibi dergilerde yayımlandı. Sonraki yıllarda Varlık Yıllığı (1963), Büyük Türkiye, Hareket, Adımlar, Elif, Zeren, Töre, Hisar, Türk Edebiyatı, Doğuş, Nilüfer, Milli Kültür, Elbistan'ın Sesi, Yeni Elbistan, Kent Huduteli, Ortadoğu, Sabah, İstiklal ve Bayrak gibi çok sayıda dergi ve gazetede yer aldı. Önceleri halk şiirine daha yakın olan ölçülü uyaklı şiir anlayışını son dönemlerinde modern tarzla buluşturup kendine has yeni bir şiir tarzı ortaya koydu. Modern şiir biçimine doğru izlediği çizgide mistisizmden güncel sorunlara kadar uzanan konularını, halk şiirinden kaynaklanan duyarlık ile keskinleşen ve derinleşen özünü koruyarak çağdaş bir dinamizme ulaştırdı.
Birebir yaşadıklarını yazan, yazarken de yeniden
yaşayan Karakoç; gölgesi, çiçeği, meyvesi ve kendine özgü bir aroması olan
şairlerdendir. Şiirde biçimi bir enstrümana benzetir, bunu da sesin
belirleyeceğine özellikle vurgu yapar: “Yarar yönünden ister meyve versin,
ister gölge, ister yaş olsun ister kuru, ister bir tenhada dikili dursun, ister
bir eşya olarak evimizin bir yerinde otursun, ağaç hep aynı ağaçtır, muhakkak
bir yerde ihtiyacımızı karşılar. Sağlam bir etik, ilkeli bir estetik ve helâl
ölçekli bir yarar sarmalında şiir de tıpkı bir ağaç gibidir; sanatı besleyen bu
üç ana arterdir.”diyen Karakoç; şiiri tanımlarken de, “Kalbin bir zikir aracı
olan şiir, trajik bir iç yangını, aşkın sıcak kanatları altında doğan bir kutsanmış
sözler armonisi ve dört kelimeyle özetleyecek olursak evrensel bir dua
biçimidir.”der ve bu tanımlamanın sınırlarını daha da genişleterek, “Mutlak
Gerçeğe, Mutlak Güzele Yönelmenin dillenişi ve Kalbin Dirilişidir” hükmüyle
noktalar.
Bahaettin Karakoç, 1962’de Akşam gazetesiyle
Türk Kadınlar Birliğinin ortaklaşa düzenledikleri Türkiye çapındaki bir
edebiyat yarışmasında hikâye dalında “İsa ile İshak” adlı hikâyesiyle
ikincilik ödülü aldı. 1983 yılında KASD (Kayseri Sanatçılar Derneği) tarafından
yılın şairi seçildi. 1986 yılında Bir Çift Beyaz Kartal adlı kitabıyla
şiir dalında Türkiye Yazarlar Birliği Ödülünü aldı. 1989 yılında Kültür
Bakanlığı’nın tercihi ile Türkiye’yi temsilen Strugua Uluslararası Şiir
Akşamları Festivali’ne katıldı ve orada bir de tebliği sundu. 1991'de
Beyaz Dilekçe başlıklı şiiri ile
Türkiye Diyanet Vakfı Münacat Yarışmasında birincilik kazandı. 1993’te Türkçenin
Uluslararası 2. Şiir Şöleni için gittiği Kazakistan’ın başkenti Almaatı’da
“Büyük Abay Ödülü”yle ödüllendirildi. Ayrıca Uzunağaç Kolhozu’nda kendisine at
hediye edildi ve Çapan giydirildi. 1997’de Malatya Büyükşehir Belediyesinin
açmış olduğu Malatya konulu şiir yarışmasında birincilik ödülünü aldı.
1998’de Seviye dergisi Mart-Nisan 1998
sayısını “Yaşayan Türk Şiirinin Dede Korkutu Bahaettin Karakoç” üst başlığı
ile; 2003’te Mefkûre dergisi 11.sayısını “Türk Şiirinin Yaşayan
Aksakalı” üst başlığı ile Bahaettin Karakoç özel sayıları olarak çıkardılar.
Fikir ve sanat dergisi Türk Edebiyatı ise Temmuz 2003 tarihli 357.
sayısında “Şiirimizin Yüz Akı Bahaettin Karakoç”spotuyla açtığı dosyada ona
geniş bir yer ayırdı. 2003’te Türkiye Yazarlar Birliğinin 25. yıl
faaliyetlerinde, “yaşayan yazarlara saygı” kapsamında “Şehrin Kapılarındaki
Şair Bahaettin Karakoç ve Türk Şiirinin Çeyrek Asrı” başlığıyla iki gün süren
(17 Mayıs 2003-18.Mayıs 2003) bir program düzenledi. Çeşitli üniversitelerde
Bahaettin Karakoç’un sanatıyla ilgili çok sayıda bitirme ve yüksek lisans tezi
yapıldı. Karakoç’un çok sayıda şiiri yabancı dillere çevrildi.
"Edebiyatımızın Beyaz Kartalı" olarak anılan Bahaettin Karakoç, 17 Ekim 2018 günü Kahramanmaraş'ta vefat etti. Cenazesi 18 Ekim 2018 günü aynı şehirde toprağa verildi.
Vefatı için Mehmet S. Fidancı şöyle dedi:
“Yoksa, yoksa o da mı öldü? Beyaz kartalımız ha! Dolunay'ımız ha! Karakoç'umuz, Bahattin'imiz. O ölümsüz! Yanlışı var zamanın. Şairler niye ölsün ki? Daha dün, elma kokulu mağaradaydık. "Dur, gitme, çağdaşız seninle" diyorduk! Yanlışı var mağaranın! Kırık, dökük sözcüklerimiz var, dualı mektuplarımız, selâmlı muhabbetlerimiz var. Daktilosunun iyi basmayan m harfi, bir de "Fidancı" deyişi var aramızda. Anlayın, şairler ölmemeli. Ölseydi eğer, içimizde dönmezdi Turgut'un, Edip'in, birçoğunun sesi ve Bahattin abimin o çağıltılı sesi. Bugün, kaç kere üzgünüm, kaç kere?”
Hakkındaki Görüşlerden bazıları:
“Baheettin
Karakoç, kırk yıllık şiir maceramızın
dünyasında kendi şiir tekkesinin şeyhi olanlardan. Üslubu, hassasiyeti ve form
kullanmasıyla adeta bir şiir şeyhi.” (Sadık Kemal Tural)
“Karakoç şiir altın arayıcısıdır ve fakat yalnız
altın arayıcısı değil, o bir dil kuyumcusudur da. Ay’ı, güneşi dağı, düzü,
geceyi, gündüzü bir mücevher halinde bize sunar ve müthiş bir söz virtüözüdür.
Kelimeyle şiirle bizi büyüler ve kendinide bizi de uçsuz bucaksız hayal
alemlerinde uçurur.” (Ahmet Bican Ercilasun)
ESERLERİ:
Şiir: Mevsimler ve Ötesi (1962), Seyran
(1973), Sevgi Turnaları (1975), Ay Şafağı Çok Çiçek (1983), Kar
Sesi (1983), Zaman Bir Beyaz Türküdür (1984), İlkyazda
(1984), Bir Çift Beyaz Kartal (1986), Menzil (1991), Uzaklara
Türkü (1991), Güneşe Uçmak İstiyorum (1993), Beyaz Dilekçe
(1995), Güneşten Öte (1995), Leyl ü Nehar Aşk (1997), Aşk
Mektupları (1999), Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman, Ay Işığında
Serenatlar (2001), Sürgün Vezirin Aşk Neşideleri (2004).
Güldeste: Şiir Burcunda Çocuk (H. Özbey ve M. Tatçı ile, 1993), Dolunay Şiir Güldestesi (1999).